Okuyanlar size sesleniyorum: YORUM YAZIINNN.. Eveett şimdii bu bölüme geliyoruuzz. Bu bölüm çok ekşınlı oldu :D Yeni karakterimizle tanışacaksınız. Sonraki bölüm de çok ekşınlı yani o yüzden bu bölümü +20 yapmaya bakın. Keyifli okumalaarr (: (Multi = Etrafı inceleyen Debby)
Debby POV
Gözlerimi açtığımda, kendimi bir sandalyeye bağlı buldum. İpler bileklerimi acıtıyordu. Etrafımı incelemeye başladım. Nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Bir depoya benziyordu. Karşımda büyük bir masa vardı. Masanın üzerindekileri göremiyordum ama parlayan birşey vardı. Metal ve sivriydi. Daha dikkatli baktığımda matkap olduğunu fark ettim. Biraz daha incelemeye başladım. Bıçağa benzeyen birşey vardı. Evet, bu bir bıçaktı. Korkum giderek artıyordu. Gözlerimi sıkıca kapadım. Tam bu sırada karanlığın içinden bir ses duydum: "Yoksa korktun mu Debby?". Bu sesi tanıyorum. Bu.. bu o; Jackson! Yavaşça karanlığın içinden çıktı ve bana doğru yaklaşmaya başladı. Yüzünde o pis sırıtışı vardı. "Benden ne istiyorsun?" diye bağırdım. Bana doğru birkaç adım daha attı ve "Ah Debby, ben sadece seni istiyorum ama sen bunu anlamakta zorluk çekiyorsun. Bu yüzden anlamanı kolaylaştırmak istiyorum." dedi ve iğrenç bir kahkaha attı. "Pislik herif! Bırak beni!" diye bağırdım.İşaret parmağını dudağıma götürdü ve "Şşşt. Enerjini sonraya sakla. Seninle çok eğleneceğiz" dedi. "Bana ne yapacaksın?" dedim. Sesim korku dolu çıkmıştı. "Şimdi göreceksin" dedi ve masada duran bıçağı aldı. Beni deşecekti! Korkuyordum. Bana doğru yaklaştı ve bıçağı bileklerime doğru götürdüğünde bir çığlık attım. "Sakin ol. Seni deşmek gibi bir niyetim yok. Ama bağırmaya devam edersen olabilir" dedi ve bileklerimdeki ipi kesti. Bileklerim rahatlamıştı. Ayak bileklerimdeki ipleride kesti ve bıçağı masaya koydu. Tam şimdi kaçabilirdim. Kapı olarak gördüğüm yere doğru koştum ama bu sadece bir dolaptı. "Boşuna çabalama Deb, buradan çıkamazsın" dedi ve beni bileklerimden tutup bir sandalyeye oturttu. "Şimdi uslu bir kız ol ve burada otur" dedi ve karanlığa girdi. Kapının orada olduğunu düşündüm. İstesem çıkabilirdim ama beni yakalayacak olursa bu sefer kesin öldürürdü. Az sonra elinde bir tabakla geldi. Tabakta bir sandviç vardı. "Bunu yemen gerekiyor. Enerjiye ihtiyacın olacak" dedi ve tabağı önüme koydu. Tabağı elimle ittirdim. Yemek istemiyordum. Sonuçta, içine zehir koymuş olabilirdi. Bu riski göze alamazdım. Düşüncelerimi okumuş gibi, "İçine zehir falan koyduğumu mu sanıyorsun? Şunu ye!" dedi. Yüz ifadesi ciddileşti. Yemezsem, her an beni öldürebilirmiş gibi bakıyordu. İstemeyerek de olsa yemek zorunda kaldım. Sandviçi bitirdiğimde kolumdan tuttu ve beni bir koltuğa oturttu. Kollarımı ve bacaklarımı tekrar bağladı. Oturduğum koltuğun kolları vardı ve üzerinde kırmızı lekeler vardı. Birisi burada vişne suyu içmiş olamazdı her halde! Bu kandı! "Burada kimi öldürdün bilmiyorum ama kalıntılarını temizleyebilirdin" dedim. Bunun üzerine güldü ve "Haklısın ama buna harcayacak zamanım yok. Aslında düşündüm de, kendininkilerle birlikte temizleyebilirsin."
Harry POV
Debby, onu eve bıraktığımdan beri hiç aramamıştı ve mesaj da atmamıştı. Sonunda dayanamadım ve aramaya karar verdim. Telefonu çalıyordu ama kimse açmıyordu. Birkaç defa denedim ama hala açan yoktu. Meraktan delirmek üzereydim. Televizyon açıktı, haberleri izliyordum. Bir an, yeni çıkan haber dikkatimi çekti. Sesini açtım. "Evet sayın seyirciler. 2 gün önce kaybolan Patrick Blue'nun cesedine ulaşıldı. Vücudunda birçok yara ve morluk izleri var. Ayrıca sol bileği kesilmiş. Katilin Jackson isimli yandaki fotoğraftaki kişi olduğu tespit edildi." Fotoğrafa baktığımda beynimden vurulmuşa döndüm. Bu Debby'nin eski sevgilisiydi. Hızlıca arabama bindim ve Debby'nin evine gittim. Zile basıyordum ama kimse açmıyordu. Yapabileceğim tek şey kalmıştı; kapıyı kırmak. İçeri girdim ve evin altını üstüne getirdim ama yoktu! O Jackson denen pislik, Debby'yi kaçırmıştı. Onu bulmam gerekiyordu ve nereden başlayacağımı bilmiyordum. Birden, aklıma o ormandaki gün geldi. Biraz saçmaydı belki, ama ormanda bir yerde olabileceklerini düşündüm ve arabama binip ormana gittim.
***
Saatlerdir ormanda dolaşıyordum ama birşey bulamamıştım. Biraz soluklanmak için bir ağaca yaslandım. Orman sessizdi; fazlasıyla sessizdi, derken birkaç kilometre ötedeki ağaçtan uçan kuşlar bu sessizliği bozdu. Tuhaf. Bu kadar çok kuşu uçurabilecek sesin çok güçlü olması gerekirdi. Sessizce dinlemeye başladım. Bir silah ateşlendi. Bu sesle birlikte tedirginliğim iyice arttı. Şimdide yaprak hışırtısı duyuyordum. Birisi yada birşey koşuyordu; belki bir hayvan. Olabildiğince sessiz adımlarla ilerlemeye başladım. Tekrar silah ateşlendiğinde bir çığlık duydum. Yaklaşık 100 metre ileride birşey yerde yatıyordu. Ne olduğunu anlamak için yaklaşmaya başladım. Tam bu sırada çalıların arkasından, elinde silah olan bir adam, yerde yatan şeyin yanına geldi. Yerdeki şey kıpırdamıyordu. Adam ayağa kalktı ve "Lanet olsun! Sanırım onu öldürdüm!" diye bağırdı. Bir hayvan olsaydı, bunu söylemezdi herhalde. Adam oradan uzaklaşır uzaklaşmaz koşarak yerde yatan şeyin yanına gittim. Tanrım! Hayır! Lütfen, bu bir rüya olsun! B-bu olamaz! Şoka girmiştim. Gözlerimden süzülen damlalara engel olamadım. Debby, lütfen uyan!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unforgetable
Romance"Bir kız ve kıza aşık üç erkek. İçlerinden sadece biri ona sahip olabilecek. Ama o kişi doğru kişi mi? Peki ya diğerleri yenilgiyi kabul edebilecek mi?" Macera ve aşk dolu, sürükleyici bir hikaye... İki aşkın savaşı...