Selamm benim sevimli okuyucularımmm :) Bu bölümde neler yok nelerr :D Hatırlarsanız, tanıtım kısmında "iki aşkın savaşı" yazıyor. Hiç düşündünüz mü, bu ikinci kişi kim? Kim olduğunu tahmin edin bakalım. Şimdi ilk yorumda Harry'nin evi var. Lütfen şarkıyla beraber okuyun ve şarkı bittikçe tekrarlayın. (Multi=Debb)
2 Gün Sonra
Harry POV
Bugün Debby hastaneden çıkacaktı. Onu almak için üzerimi giyindim ve arabama binip hastaneye gittim. Debby'nin odasına girdiğimde birkaç hemşire vardı. İlaçlarını verdiler ve odadan çıktılar. Debby üzerini giyinmişti, ayakkabılarını bağlamaya çalışıyordu. Zorlandığını fark edince eğildim ve ben bağladım. "Hadi gidelim. Evde sana bir sürprizim var." dedim ve elinden tutup onu yavaşça ayağa kaldırdım. Yürürken tam olarak dengesini sağlayamıyordu. Düşmesin diye belinden tuttum ve onu arabaya götürdüm. Ön koltuğa oturttum ve arabaya bindim. "Nereye gidiyoruz?" diye sordu. "Görürsün" dedim ve gülümsedim. Arabayı çalıştırdım ve radyoyu açtım. Linkin Park-Castle of Glass çalıyordu. Debby'nin şarkıyı mırıldanmaya başladığını fark ettim. Gözlerim yoldaydı ama Debby'yi dinliyordum. Sesi gerçekten güzeldi. Biraz ders alsa ünlü bir şarkıcı olabilirdi. Arabayı evimin otoparkına park ettim. Arabadan indim ve Debby'nin elini tutup onu arabadan indirdim. "Burası senin evin mi?" dedi evin dışını incelerken. "Evet, beğendin mi?" dedim. "Çok güzel" dedi hayretle karışık bir ifadeyle. "Kim bilir, belki kimizin olur" dedim ve ona sarıldım.
Debby POV
Harry'nin evi gerçekten çok güzel. İçeri girdiğimde hemen etrafı incelemeye başladım. Salonu gerçekten çok genişti. Duvarda sabit bir plazma TV vardı. Koltuklar siyah kadifedendi ve önlerinde beyaz bir sehpa vardı. Duvarlar inci rengindeydi. Televizyonn yan tarafında beyaz bir kitaplık vardı. Kitaplıkta birçok kitap vardı; en üst katı albümlerle doluydu. Yerde beyaz, tüylü bir halı vardı. Kitaplık çok dikkatimi çekmişti. Gidip incelemeye başladım. Alacakaranlık Serisi, Açlık Oyunları Serisi gibi bir sürü harika kitap vardı. Albümleri gördüğümde ister istemez çığlık attım. Kiss&Tell, Paradise, The 20/20 Experience, Unbroken, Prism, Meteora, Bangerz, Mylo Xyloto, Stars Dance gibi inanılmaz bir sürü albüm vardı. Harry yanıma geldi ve "Ne oldu?" diye sordu. "Bu albümler inanılmaz! Hep bunlardan istemişimdir." dedim heyecanla. "Beğendiklerini alablirsin." dedi ve albümlerden birini aldı. Dizüstü bilgisayarını açtı ve albümü taktı. "Gerçekten mi?" diye sordum. Albümü açtı ve bana doğru yaklaştı. Mylo Xyloto albümünden Princess of China çalıyordu. Yavaşça kulağıma eğildi ve "Evet" dedi. Ani bir hareketle bana sarıldı. Arkamda olduğu için ne yapacağını bilemiyordum. Birden dudaklarını boynumda hissettim. Bana biraz daha sıkı sarıldığında kıkırdadım. Bu şarkıyı neden açtığını şimdi anlıyorum. Üzerimde tek omuzlu bir kazak vardı. Harry'nin aklından kötü şeyler geçtiğini anlamıştım. Ama Harry bunları yapamadan zil çaldı. "Bu da kim?" dedi ve müziği durdurup kapıyı açtı. "Debby'nin burada olduğunu duydum. Sanırım birkaç gün önce hastanedeymiş. Onu görebilir miyim?" dedi birisi. Bu sesi tanıyorum. Bu Niall. Koşarak kapıya gittim ve "Merhaba Niall. İçeri gelsene." dedim. Salona geçti ve koltuğa oturdu. "Niall, seni Harry ile tanıştırayım. Harry, Niall; Niall, Harry." dedim ve tanıştırdım. "Memnun oldum, Niall. Sen Debby'nin okuldan arkadaşısın sanırım." dedi Harry. "Evet" diye yanıtladı Niall. "Bir şey içer misin Niall?" dedim. "Hayır, teşekkürler. Ben seni görmek için gelmiştim. dedi ve elindeki buketi bana uzattı. "Teşekkür ederim." dedim ve çiçekleri aldım. "İyi olduğunu görmek güzel Debby. Umarım kısa zamanda çok daha iyi olursun." dedi ve ayağa kalktı. "Gidiyor musun?" dedim üzgün bir sesle. "Kalmak isterdim ama işlerim var. İstersen daha sonra tekrar gelirim." dedi kapıya doğru giderken. "Hoşçakalın" dedi ve kapıdan çıktı. "Aranız çok iyi galiba." dedi Harry. "Kıskandın mı yoksa." dedim ve güldüm. Masum bir bakış attı. Gidip ona sarıldım. Yüzümü ellerinin arasına aldı ve kaldırdı. Gözlerimin içine bakıyordu. Yavaşça bana doğru eğildi ve dudaklarıma ıslak bir öpücük kondurdu.
Yazarın Anlatımı
Harry, aslında Niall'ı çok kıskanmıştı ama bunu Debby'ye belli etmemek için, Niall'ı sevdiğini söyledi.
Harry POV s
Ben mi? Kıskanmak mı? Hayır.. Debby'ye masum bir bakış attım. Gelip bana sarıldı. Sımsıcacıktı. Bu anın uygun olduğunu düşündüm -onu öpmek için yani. Ellerimi yanaklarına koydum ve başını kaldırıp göz göze gelmemizi sağladım. Yavaşça ona doğru eğildim ve nefesimi yüzünde hissetmesini sağladım. Biraz daha yaklaştım ve onu öptüm. Ellerimi saçlarında gezdirmeye başladım, sonra yavaşça boynuna indirdim. O da ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı. Diğer elimle belinden tuttum ve kendime doğru biraz daha yaklaştırdım. Ellerim biraz daha aşağı kayıyordu ki, yavaşça geri çekildi. "Ben gidip bir duş alsam iyi olacak." dedi ve hızlıca merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. "Pekala. Beni arasan sahilde olacağım." dedim. Beni duyup duymadığından bile emin değilim.
***
Denize yakın, ince kumların üzerinde yürüyordum. Dalgaların sesi beni düşüncelere sürüklemişti. Neden ona dokunmama izin vermiyordu ki? Ona zarar vermeyecektim. Düşüncelere öyle çok dalmıştım ki arkamdan biri "Harry" diye bağırdığında ancak duyabilmiştim. Arkamı dönüp baktığımda Raquelle'i gördüm. Onun burada ne işi vardı? Onunla olan ilişmizin çoktan bittiğini sanıyordum. "Hey, beklesene!" diye seslendi arkamı döndüğümde. Yürümeye devam ettim. "Harry, lütfen bekle. Sadece konuşmak istiyorum." dediğinde durdum. Koşarak yanıma geldi. "Ne konuşmak istiyorsun?" dedim kızın bir sesle. "Sakin ol. Ben, sadece ilişkimiz-" dediğinde kaşlarımı çattım ve "ilişkimiz mi?" dedim. "Tamam, eski ilişkimiz.. Şimdi, beni dinleyecek misin?" dedi. "Pekala" dedim ve ellerimi birbirine bağladım. "Ben.. ben çok düşündüm ve belki yeniden başlayabiliriz.". Tam bu sırada itiraz etmek için ağzımı açmıştım ki "Lütfen sözümü kesme." diye uyarıda bulundu ve devam etti: "Ben seni çok özledim. Sensiz bir hiç olduğumu fark ettim. Lütfen, bana bir şans ver." dedi ve elimi tuttu. Sinirlerim iyice gerilmişti. Hızlıca elimi çektim ve "Biz diye birşey yok Raquelle. Bunu, o küçük kafana sok artık." dedim ve yanından ayrıldım. Arkamdan sesleniyordu ama aldırmadım ve hızlı adımlarla eve doğru yürüdüm.
Debby POV
Banyodan çıkmış, üzerimi giyinmiş, saçlarımı kuruluyordum. Zaten hava sıcak, hemen kurur. Saçlarımın güneşi görmesi için pencerenin kenarına oturdum. Harry'nin evi, sahilin hemen yanında olduğu için denize girenleri ve güneşlenenleri rahatlıkla görebiliyordum. Biraz daha ileriye doğru baktığımda Harry'yi gördüm. Yanında kahverengi saçlı bir kız vardı ve birşeyler konuşuyorlardı. Sonra kız, birden Harry'nin elini tuttu. Sinirlerim tavan yapmıştı. Her an patlayabilirmişim gibi hissediyordum. Pencerenin önünden kalktım ve aşağı indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unforgetable
Romance"Bir kız ve kıza aşık üç erkek. İçlerinden sadece biri ona sahip olabilecek. Ama o kişi doğru kişi mi? Peki ya diğerleri yenilgiyi kabul edebilecek mi?" Macera ve aşk dolu, sürükleyici bir hikaye... İki aşkın savaşı...