six

102 10 0
                                    

Gözlerimi açtığımda bir hastane ortamında olduğumu fark ettim, ve birkaç bağırışımsı ses.
Annem ve babam?
Yataktan oturma pozisyonuna geçerek ellerimi yüzümle sardım. Bana ne olmuştu öyle? O sırada topukluların sesinin yaklaştığı fark ettim. Annem benim uyandığımı görünce hemen bana sarıldı. Konuşmadan edemedim, "Neden böyle oldu?" Annem ağlamaklı olsa da güldü, "Şaka gibi gelebilir ama bana da olmuştu, duygu hissedimi yüzünden." Fakat annemin benim için ağlamadığını biliyordum. Babam bir şey yapmıştı. "Ne oldu?" Annem anlamış olmama şaşırmamıştı. Gülümseyerek omzumu sıvazladı. Bu sırada dayanamadım, "Ne dedi?" Annem bunun üstüne dayanamayıp söyledi. "Baban, bu Robert mevzusunu öğrendi."
"Ona ne." Ekledim,
"Neden hala sana sahipmiş gibi davranıyor? Bu işte bir tuhaflık yok mu sence de? Siz neler çevirdiniz bilmiyorum ama boşandınız ve buna uygun davranmalısınız."
"Keşke olay bu kadar basit olsaydı."
"Onu bırakmak istemiyorsun."
"O da beni bırakmak istemiyor."
"Anne! O adam seni sekreteriyle aldattı, sen onu boşadın. Birkaç ay, sadece birkaç ay önce de onunla evlenip seni, bizi yalnız bıraktı. Şimdi de sana geri dönüyor! Onu affedemezsin."
"Aura, bilmediğin çok şey var. Lütfen sırası değil."
"Hakaret etti değil mi?"
"Hayır."
"Hakaret etti." Annem buna karşılık ayağa kalktı.
"Sen dinlen."
"Yanıma gelmesini istemiyorum." Annem hiçbir şey demeyerek odadan çıktığında yalnız kalmıştım. Birkaç saat televizyonda oyalanmıştım, fakat yanıma kimse gelmemişti ve ben patlamak üzereydim. O sırada kapı çalındı ve tahmin edin kim geldi! Luke Skywalker! Şaka şaka. Ama böylesi daha hoş.
"Aura iyi misin?" Gülerek başımı salladım. Hemen yanımdaki koltuğa oturdu ve elimi tuttu. Tamam, etkilenmedim değil. "Çok korkuttun. Okul resmen Emily'den tiksiniyor. Fakat kimse bir şey demiyor. Evet, biliyorum çok tuhaf." Tuhaf değildi aslında. Emily den herkes korkardı. "Merak etme, şimdi daha iyiyim." Luke bir anda soldu, sanırım bir şey hatırlamıştı. "Seni hastaneye götüren çocuk kim? Yani bahsettiğin kişi mi?" Ne demem gerektiğini bilmiyordum. En mantıklısını söyledim. "Evet. Ama sanırım beni sevmiyor." Luke gülerek başını salladı. "Ondan vazgeçmeni bekleyeceğim sanırım." Ekledi, "Kafede olanlar için özür dilerim." Asıl suçlu bendim aslında. Yine de bir şey demedim. Bu beni ona daha kırılgan göstermişti, -içindeki vicdan azabını daha çok hissettim- bununla beraber Luke da susmuştu. "Ben...annen gelmeden gitsem iyi olacak." Luke gülerek giderken içimdekine engel olamadım.

"Luke!" Luke bana döndü ve söyledim.
"Teşekkür ederim." Luke hızlıca bana doğru geldi ve sarıldı. Sanırım ağlıyordu. Duygusal olsa gerek. Sonra dudaklarıma yapışmasını beklemiyordum tabii. Beş saniye boyunca bu şekilde kaldıktan sonra aniden açılan kapıyla geri çekildi. Müller? Bir anda nedensizce donup kalmıştı ve kızgın (?) gibiydi. Luke ile biraz bakıştıktan sonra hiçbir şey demeden çıkıp gitmesi, Müller ile tatlı veya ekşi bir konuşma yaptıklarını bana göstermişti. Luke gittikten sonra yavaşça yatağa oturdu. Bana bakıyordu ve sinirliydi. "Onunla konuşmaman gerektiği hakkında seni uyarmıştım." Artık konuşacaktım, "Bu seni ilgilendirmez! Daha kim olduğunu bile bilmiyorum, ama sen tahminen benim en çok sevdiğim yemeği dahi biliyorsundur. Bu ne saçmalık!" Müller sadece bana bakıyordu, ne yani kırılmış mıydı? Aniden kalkıp odadan çıkınca ağzım açık kalakalmıştım. Bu da neydi?
Yanımda bana destek olacak kimse kalmamıştı. Ağlama krizine girmiştim. Yalnızdım işte!
Sonra bir fısıltı duydum.
Yanılıyorsun.
Sen de kimsin be?
Yalnız olmadığını ve bir daha asla olmayacağını söyleyen biri.
O zaman neden fısıldıyorsun?
Bilmemezlikten gelme.
Yoksa sen...
Aman tanrım.
Bana görünüyorlar mı?
Sesli söylemene gerek yok, seni her şekilde duyuyoruz.
Kimsiniz?
Sesimi tanımış olman gerekirdi.
Büyükanne?
Doğru.
Sen ölmüştün.
Ne kadar acı çektiğini biliyorum, isteseydin beni görebilirdin.
Hala görebilirsin.
Nasıl?
Eminim ki biliyorsundur. Her cadı evinde oujia vardır. Seni her zaman görüyorum, ama sen de beni görmelisin.
Nasıl bir his? Ölü olmak?
Tıpkı yaşıyorsun gibi. Fakat yalnızca.
Seni burada çağıramam.
Bekle. Şuradaki fincanı al. Sırt çantan orada bir kağıt çıkar ve söylediklerimi oraya yaz.
Tamam oldu.
Güzel fincanda bir şey hissediyor musun?
Titriyor.
Güzel. Tamam, yanında büyü kitabı var mı? Ders çalıştığını görmüştüm.
Sanırım.
Buldum.
Büyü çağırma bölümüne gel. Orada bir kaç söz olacak. Ben söylersem kendime zararı olur.
Hah. Tamam bunları mı söyleyeceğim.
Fısıldasan yeter.

witch & marvel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin