seven

98 9 0
                                    

Hayır olmaz.
Onunla konuşmak falan istemiyordum.
Mümkünatı varsa, onu reddetmek istiyordum. Fakat babam gayet kararlıydı.
Ona o kadar çok bağlıydım ki, bunu yapmadım deseydi hiç şüphesiz ona inanırdım.
Fakat bazı şeyleri kendi gözlerinizle gördüğünüzde konuşmanın hiçbir anlamı kalmıyor.
Tıkanıyorsun.
Değer verdiğin biri, aynı düzeyde sevdiğin başka birinin canını yakıyor.
Daha da tıkanıyorsun,
Nefes alamıyorsun.
Ölüyorsun, yaşamak fazla zorlaşıyor.
Ama iyileşiyorsun ve bir daha asla hayatının eskisi gibi olmayacağını biliyorsun.

Çünkü acı çekenle beraber sen de yanıyorsun.

"Git buradan." Babam sinirle soludu, artık bunlardan sıkılmış gibiydi. Ama ben sıkılmamıştım. Sanki ben onu yaptığı ihanetten sonra her gün annem kendi ruhunu diri diri gömerken yavaşça ben de kendimi gömdüm. O benim olmayan hayatımın yeniden düzelmesini engellemişti. Babam ciddiydi ve konuşmaya başladığında öfkeme engel olamıyordum.

"İlk başta şunu bil, Aura. Sen benim kızımsın ve seni korumak için her şeyi yaparım. Sadece bana bu konuda kızgın olduğunu biliyorum. Annen de seni korumak istiyor. Fakat durum biraz karışık." Kaşınıyordu, daha fazla dayanamadım. "Öyle mi! Beni korumak mı istedin? Neden ben bunu hiç hissetmedim peki, ya annem? Sen onu her defasında incittin. Beni de incittin. Bizi ona tercih ettin, ve bende seni şu an hiçliğe tercih ederim. Sen hayatımda olmadığın her saniye bana daha iyi geliyor. Neden biliyor musun? Çünkü...çünkü sen ne yaptığını bilmeyen herkese sahip olmak isteyen birisin!" Babam, "Yeter!" diye bağırınca irkildim. Biraz ileriye gitmiş olabilirdim, ama bunu hak etmişti. Babam bana bağırdığına pişman gibiydi ama pek umursamamıştım. Bir müddet sonra konuştu,
"Bak Aura. Sen benim kızımsın ve seni korumak için her şeyi yaparım. Ve her şey sana çok anlamsız geliyor olabilir, ama bilmen gereken bazı şeyler var."

Durdum. Onu dinlemek istemiyordum. Ağlıyordum ve ağlıyordum. Son iki yıl boyunca hep ağlıyordum. Beni asla bırakmayacağını söyleyen babam beni biri için terk etmişti. Yok saymıştı.

Gözlerimin dolduğunu fark eden babam elini omzuma koydu fakat reddettim. Biz neredeyse üç yıldır hiç sarılmamıştık. O yüzden onun bana yapacağı en ufak temas midemi bulandırıyordu.

"Aura... pek çok şey var. Candice hakkında bilmediğim çok şey varmış meğer. Evet, Fiona'ya ihanet ettim. Kabul ediyorum. Ama sadece bir defa ettim. Sonra... sonra Candice bana bazı yalanlar söyledi. Hamilelik gibi. Ve ben yapamadım. O dünyaya gelecek yeni bir insandı ve ben- ben onun babasıydım. Olmayan babasıymışım meğer. O hiçbir zaman hamile kalmamış. Bunu öğrendiğimde ne kadar nefret dolu olduğumu tahmin bile edemezsin. Tabii bu aydınlanma onunla evlendiğimizden üç hafta sonra gerçekleşti.

Candice'in bir kızı var ve bana çok bağlı. Özür dilerim Aura, sırf bu yüzden bu yalanın etkisine dayanabildim. Alice çok acı çekmiş bir çocuk. Aslında bu kadar umursamazdım ama o kızın yaşadıklarını gördüm-" Kendimi durduramayacaktım.

"Bu mu yani? Alice'i ne kadar sevmişsin sen. Kıyamam. Orada babasız bıraktığın başka bir çocuk vardı. O çocuğa ne oldu peki? Asla bırakmayacağım dediğin? Öldü galiba, sen cenazesine gelmeyi unutmuşsun belli. Sen bu kadar merhametli biri değilsin. Sen o kadından ayrılamamışsın. Ve ne halt olursa olsun veya olmuş olsun, umrumda değil! Seni sildim ben. Şimdi sana ihtiyacı olduğunu düşündüğün kızına git. Daha yararlı olur." Babam bu laflara kırgınlıkla baksa da sinirlenmemeye çalışarak devam etti.

"Aura benimle geliyorsun. Annenle konuştum. Bugün bende kalacaksın."
"Hayır."
"Evet. Eşyaların hazır, hadi kalk."
"İstemiyorum!"
"İstememen bir şeyi değiştirmeyecek, Aura."

witch & marvel Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin