2.BÖLÜM

28 2 0
                                    

Kapı deliğine girmeyen anahtara küfürler savurarak içeriye girdim. Küfür benim gibi bi kızın ağzına hiç yakışmıyodu di mi? Aman ne tatlı. Telefonumun titremesiyle elimi cebime attım. Boşta kalan elimle ayakkabılarımı aldım ve düzgünce dolaba yerleştirdim. Evin annemin temizlediği bölümleri bozmazdım ama kendi odamda serbesttim. Ekranı kaydırdım ve gelen mesaja baktım.
"Bitanem ben biraz gecikebilirim. Dolapta yemek var. Karnını güzelce doyur.Seni seviyorum"
"Tamam annecim." yazıp gönderdim bende. Odama gidip bol bi tişört ve siyah bi tayt giyip saçımıda topuz yaptım. Ördekli panduflarımı giyip mutfağa geçtim. Mutfakla aram hep iyi olmuştur sanırım mideme düşkünlüğümden. Televizyonu açıp sesini yükselttim ve rastgele bi müzik kanalı açtım. Annem geç geleceğine göre yüksek sesle müzik dinlememin sakıncası yoktu. Komşular mı? banane canım onlardan. Rahatsız olan kulaklarını tıkasın. Keki fırına verdim ve karnımı doyurmaya başladım. Öğlen yemeğimi Toprak yavşağı yüzünden yarım bırakmıştım. Bok vardı sanki geldi karşıma oturdu. Onun yüzünden müdür beni tehdit etmişti. Ama boş laflar. Okulun en çalışkan kızı ve futbol kaptanıyım ben borumu? Okulumuzda kız ve erkek futbol takımı vardı ve erkeklerin takımı pek bi bok beceremiyordu. Bizim okula kazandırdığımız turnuvanın haddi hesabı yoktu. O yüzden müdür bana töleranslıydı bi hayli. Kaptanını üzmek istemezdi di mi Takım ruhu önemliydi sonuçta. Çıkarcı bok.
Hava çoktan kararmıştı. Bizim güzellik neredeydi acaba. Masanın üstten telefonuma uzandım ve rehberinden doğuranıma tıkladım. Annemi bu şekilde kaydetmek nerden aklıma gelmişti bilmiyorum ama çok hoşuma gitmişti. Telefonu kulağıma doğru götürdüğümde kapının sesini duydum ve koşarak annemin yanına gittim. Bana kocaman gülümsediğinde kucaklaştık. Annem salona geçtiğinde ben de bize kahve yaptım ve yaptığım keki düzgünce tabağa yerleştirip annemin yanına geçtim ve koltuğa yayıldım. Annemin modu düşüktü sanki. Bi sorun olup olmadığını sorduğumda bişey olmadığını söyleyip bana sıkıca sarıldı."Kızım ben herşeyi senin için yapıyorum. Ne yaptıysam sen iyi ol diye daha mutlu ol diye yaptım. Şimdi beni anlamayabilirsin ama bigün anne olduğunda mutlaka anlayacaksın" dedi. Allah allah annem niye böyle konuşmuştu ki şimdi. "Biliyorum anniş. Biliyorum. O adama bile benim için katlandın. Mutlu bi çocukluğum olsun diye daha iyi şartlarda büyümem için yıllarca o lanet olası adama katlandın. Ama artık ona ihtiyacımız yok. Ben büyüdüm anne. Artık onun seni ezmesine izin vermem. O pislik adam artık sana dokunamaz."
"Kızım baban o senin. Bana ne yapmış olursa olsun onun için bunları söylememelisin. O sana hep iyi davrandı ve seni çok seviyo. Seni ondan ayırdığım için affet beni." "Hayır anne sen beni ondan ayırmadın. O benim babam asla değil. Biyolojik olabilir ama o adam benim babam değil."
"Kızım yapma" dedi annem gözyaşları arasında. Sarıldık. Sonra daha sıkı sarıldık. Ne kadar süre o şekilde kaldık bilmiyorum ama ayrıldığımızda saatin bi hayli ilerlediğini farkettim. Artık uyku vakti gelmişti. Odama geçtim ve kendimi uykunun o şevkatli kollarına bıraktım.
Sabah olduğunda saçımı okşayan bir elle gözlerimi araladım. Henüz arkam dönük olduğu için annemin yüzünü görememiştim. Ama o saçımla oynarken sonsuza kadar böyle bekleyebirdim. Ama siktiğimin okulu vardı işte. Annemin elini tuttum. Bu kadın kilo mu almıştı. O kibar parmakları ne ara bu kadar irileşmişti. Tam öpecekken parmak boğumlarındaki kıllar çekti dikkatimi. "Anne kız kurt adamamı dönüştün bir gecede" dedim uyku sersemi mahmur bi sesle. "Kızım" duyduğum sesle karnıma bi sancı saplandı. O adamın evimizde hatta odamda ne işi vardı! Birde bana kızım diyordu. Yatağımda doğruldum ve 'çık dışarı' diye bağırdım. 'Lütfen kızım dinle' diye itiraz etti üzülmüş gibi yaparak. "Çık dışarı diye bağırdım" ve onu ittirmeye başladım. Odamdan çıktığında alelacele lacivert okul pantolonumu bacaklarımdan geçirdim. Forma giymekle uğraşmayıp pijamamın üstüne montumu çektim çantamı alıp mutfağa yöneldim. Annemi o adamla yalnız bırakamazdım. Mutfağın kapısını gürültüyle açarak içeri girdim. O adam bizim masamıza oturmuş çay içiyordu. Bu ne yüzsüzlük. 'Onun burda ne işi var' diye anneme çıkıştım. Annem "kızım baban o senin. Seni, bizi görmeye gelmiş. Lütfen sakin ol."
"Yaptıkları yetmedi mi? Daha ne kadar yakacak canını? Ne kadar daha ezdireceksin kendini bu adama?"dedim sinirle. "Kızım ben seni çok özledim. Bizde normal bi aile olalım aynı evde yaşayalım. Bi şans veremez misin babana?"dedi ses tellerini siktiğimin adamı. "Aynı evde yaşamak mı Senin gibi bi adamla aynı evde yaşamak? Ne o yoksa kumar oynarken paran mı bitti? Şimdi de annemin maaşına mı göz diktin yoksa? "Tükürür gibi çıkan sesimle ona olan kinimi kusmaya çalışmıştım. Anneme dönerek "bi daha bu adamı evde görmek istemiyorum"diyerek kapıyı çarptım ve evden çıktım.
Onun yüzünden akan gözyaşlarıma lanet ederek sahile indim ve bi kayanın üstüne oturdum. Mart ayındaydık ve deniz hala ısınmamıştı. Rüzgarı ve denizin kokusunu hissederek ne kadar süre oturdum bilmiyorum ama sırtıma dokunan elle irkilerek arkamı döndüm elimin tersiyle akan gözyaşlarımı silerken. Heh bi bu eksikti zaten. Ne işi vardı ki sanki burda. "Ne var Kübra" diye çıkıştım. Ama bana aldırmadan yanıma oturdu. Aman ne güzel arkadaşlarıyla konuşup dedikodumu yapmaları için mis gibi malzeme vermiştim ellerine. Aptal Burcu sanki ne vardı ağlayacak. İlk defa mı üzmüştü baban seni. Yanyana oturmaya devam ettik bi süre. Bana uzattığı kulaklığı aldım ve kulağıma taktım. Rastgele açtığı şarkılardan bi kaç tane dinledikten sonra tekrar bana döndü ve çikolata uzattı. "İyi gelir böyle durumlarda" dedi mahsunca gülümseyerek. Aslında iyi bi kıza benziyodu ama yine de güvenemezdim. "Nasıl durumlarmış bunlar. Gayet normalim ben iki damla yaş akıttım diye kendimden ödün vermedim. Ayrıca o dedikodumu yapacağın arkadaşlarına da söyle bana bulaşmasınlar siktirsin gitsinler"dedim ve verdiği çikolatayı ısırdım. "Dedikodunu yapacağım arkadaşlarım yokmerak etme. Ayrıca bu herkesin başına gelen bişey böyle çıkışmana gerek yok. Ağlamak zayıflık değildir. Her insanın içinde biriktirdikleri vardır ve insanı boğarlar. Ağlamak bunlardan kurtulmanın en güzel yolu. Tamamen kurtulamazsın belki ama ağlamak herzaman iyi gelir." Kızın söyledikleri mantıklı gelmişti. "Öğütlerin bittiyse derse yetişmem gerekiyo"dedim ayağa kalkarken. O da benimle birlikte yürüdü ve garip bi şekilde hiç konuşmadı. Sınıfımın olduğu kata çıktım ve dersin bitmesini bekledim. Öğle arası çoktan bitmişti ve hoca derse girmişti. Sınıfın karşısındaki merdivenlere oturdum ve telefonumu çıkartıp zombie tsunami oynamaya başladım. Okulda telefonun serbest oluşu okulu sevmemi sağlıyordu. Bi süre oynadıktan sonra okul zilinin tiz sesiyle ortalığa bi küfür savurdum. Sınıfın kapısı açıldı ve bi grup öğrenciyle birlikte tarih hocası da sınıftan çıktı. Tarih en sevdiğim dersti kaçırdığım için üzgündüm. Ağır adımlarla sırama yöneldim çantamı açıp içinden rastgele bi defter ve kalem çıkartıp çöp adam çizmeye başladım. Bişeyler çizmeyi seviyordum. Kalemim benden bağımsız karalamaya devam ederken edebiyat hocası sınıf kapısının önünde belirdi. Hey yavrum hey. Ortalık abaza kaynıyo. Kadının giydiği eteğe bak hele bi de dekolteye. Tamam anlıyorum otuzuna gelmişsin koca bulamamışsın hala ama bu iş oranı buranı açmakla olmaz. Acaba bizim oğlanların hakkında konuştuklarını duysa yine de o ruju sürmeye devam eder miydi? Aman neyse canım banane. Gıybet kötü bişey Allah'ım çok tövbe.
Konumuz divan edebiyatı. Tahtada saçma sapan bi şiir. Şiire saygımız sonsuz ama amcalar öyle bi yazmış ki tahtada yazılanlar türkçe değil mi yoksa ben mi okuma yazmayı unuttum diye düşünmeden edemiyo insan. Bu düşünceler arasında dalıp giderken o malum sesi duydum. "Burcu hadi gel tahtadaki şiirin kafiye analizini yap"
Gerçekten mi der gibi hocanın gözlerine baktım.
"Hadi gel. Fazla daldın uzaklara sınıfta olduğunu bi hatırla şu daldığın hayal aleminden çık."
İtiraz etmeden kalktım analizi yaptım.
"Uyakmış redifmiş bize ne sanki. Adamlar yazmışlar ölmüş gitmişler bize ne."
"Bişey mi dedin Burcu"
Hayır ya yine mi sesli düşünmüştüm.
"Hocam özel hayata saygı"
"Anlamadım"
"Adamlar aşık olmuşlar, duygularını dizelere dökmüşler, belki sevdiceklerine mektup yazmışlar öldükten sonra ortaya çıkmış. Şimdi ben bunca kişinin içinde adamın yazdığı şiirin analizini yapayım. Ayıp hocam. Şair belki utanacak duyguları gün yüzüne çıktı diye, belki çok kızacak."
Bu söylediklerimin ardından sınıf kıkırdamaya hatta bazıları anırmaya başladı. Sınıfa dönüp "yalan mı" diye çıkıştım.
"Evet hocam kız haklı"
Hadi bundan sonra edebiyat işlrmeyelim"
"Özel hayata saygı"
Sınıftan yükselen homurdanmalar karşısında hocaya bakıp zaferle gülümsedim. Tam o sırada kapı çaldı. Kim geldi diye kafamı uzattığımda müdürü gördüm.
"Hadi canım sen yerine geç."dedi sevimsiz edebiyat hocası. Canıma minnet. Hızlı adımlarla sırama geçtim."Özür dilerim Ebru Hanım bölüyorum ama izniniz olursa kısa bi konuşma yapacağım."
"Estağfurullah hocam buyrun"
"Gençler lafı fazla uzatmayacağım. Biliyosunuz okulun sıraları daha yeni ama görüyorum ki şimdiden karalamaya başlanmış. Bu bir disiplin suçudur. Bu sıralar size zimmetli ve onlardan siz sorumlusunuz. Bu size son uyarım. Ayrıca okulumuza yeni bir onbirinci sınıf öğrencisi kayıt yaptırdı. Diğer sınıflar kalabalık bu yüzden sizin sınıfa gelecek arkadaşınıza yardımcı olun."
"Ama hocam" diye tiz bi ses döküldü dudaklarımın arasından. Müdür ve diğerleri bi anda bana dönünce ne diyeceğimi bilemeyerek ayağa kalktım. Artık geri dönüş yoktu. Ya şimdi itiraz eder sene sonuna kadar sıramda saltanatımı sürdürecektim ya da yeni bebeyle arkadaşlık oynayacaktım. Hayır kesinlikle olmazdı. O arkadaş kesinlikle bizim sınofa gelmemeliydi. "Ooo burcu hanım. Buyrun bi itirazınız mı var anlatın"dedi müdür küçümser bi sesle.
"Yok hocam itiraz değil de o yeni gelecek arkadaş gelmese olmaz mı" dedim masum çıkartmaya çalıştığım sesimle.
"Neden küçük hanım rahatsız mı oldunuz"
"Hocam bizim sınıfımız dolu. Boş sıramuz yok ki. Arkadaş nerde oturcak gelince. Ama yeni sıra getiririz diyosanız o zaman yer açılabilir tabi"
"Sınıf mevcudu en az olan sınıf 11-E yani burası. Ayrıca bildiğim kadarıyla ya da şöyle söyleyelim üç yıldır görüyoruz ki o sırada tek oturuyosun."
"Ama hocam o arkadaş adı herneyse benim yanımda oturması sıkıntılı olmaz mı? Benim sevilmeyen bi öğrenci olduğumu herkes biliyo. Ya onu da yoldan çıkarırsam bence bu riski almaya değmez. Hem koca Samsun'da başka okul mu yok." Acaba bi insan kendini bu kadar kötüleyebilir miydi?
"Öğrencinin kaydı yapıldı ve bu sınıfa gelecek iyi dersler hoca hanım"dedikten sonra arkasına bile bakmadan gitti. Açaydım gollarımı gitme diyeydim. Gitme amın oğlu gitme. Ben sıra arkadaşı istemiyorum.
Ebru hocanın "hadi arkadaşlar dersimize dönelim" demesinden yaklaşık 10 saniye sonra çalan zille derin bi nefes almıştım. Sınıftan çıkarken bana doğru gelen Cemre'yi farkettiğimde "konuşursan sikerim"diyerek omzuna çarpıp sınıftan çıktım. Koridorun sonundaki tuvalete doğru adımladım. Her sabah düzenli olarak yarım saat tuvalet keyfi yapardım. Sıçarken twitter"de dolaşmak müthiş bi keyif. Bu sabah olanlardan sonra evden bi anda çıkmıştım. Eh insanım sıkıştım tabi. İşimi hallettikten sonra çıkıp ellerimi yıkadım. Soğuk suyu suratıma çarptıktan sonra aynadaki siluetime baktım. Saçım başım dağılmıştı. Saçımı dağınık bi şekilde örerken Kübra yanımda belirdi.
"Belki keyfini kaçırcam ama sıra arkadaşın geldi" dedi.
"Hayır ya bu kadar çabuk mu?  Bari alıştıra alıştıra gelseydi"dedim bende somurkan bi yüzle.
"Kendin tanışırsın zaten de adı Umut'muş."
"Neyse boşver hadi derse geçelim" ağır adımlarla sınıfa doğru yürürken Kübra'da arkamdaydı. Sınıftan içeri girdiğimde gözlerim istemeden de olsa sırama kaydı. Masanın üstünde siyah bi sırt çantası vardı. Neyse en azından kendisi yoktu. Benden önce gelip sırama yayılmamıştı. Küçümser tavırlarımı sergilemeye karar vermiştim. Benimle samimi olmak gibi saçma düşüncelere kapılmasın beyefendi. Acaba nasıl birisiydi? Üç yıllık saltanatımı deviren yiğidi merak ediyordum doğrusu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 05, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

O SEN MİSİN ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin