Akrep ve yelkovan saatin tik tokları arasında kanlı bir gezintiye çıkmıştı.Zaman her bir rakamın arasında sicimle akıp ,geçmişe karışıyordu.Parmaklarımın arasında tuttuğum silahın içinde kurşun değil,intikam vardı.
Havada ,barut değil nefret kokusu geliyordu.
Mehmet...
Daha yeni beynini dağıttığım adam.
Tüm sevdiklerimi teker teker,haince ve arsızca öldürmüş,
öldürtmüştü.
On beş yaşımdan beri intikam duygusuyla büyüyüp, hissizleşmiştim.
Hep bu günü hayal edip,
çalışmalarımı arttırmıştım.Selçuk'a buraları halletmesini söyleyip arabama geçip manzarayı izlemeye başladım.
İstanbul.Ne kadar da göz yorucu bir şehir...
Arabayı çalıştırdım ve Selçuk'u arkamda bırakıp , olay yerini terk ettim.
◆◆◆
Sabahın erken saatleri kalkıp şirkete gelmiş,çizimler yapıyordum.
Elimdeki kalemi sertçe masaya bıraktım.Sandalyemi, arkamda bulunan manzaraya çevirecekken telefonuma gelen mesaj beni durdurdu.Yan tarafımda bulunan sehpanın üzerinden telefonumu alıp mesaj kutusunu açtım.Gönderen:05XXXXXXXXX
LACİVERT RESTAURANT'A GEL.
BEKLİYORUM.Kaşlarımı çatıp mesajı okudum.
Bu kim?Neden bana mesaj atıyor?
Neden söylediği adrese gelmemi istiyor?
Aklımdaki sorularla cebelleşirken,
parmaklarımı klavyede dolaştırdım.GÖNDERİLEN:05XXXXXXXXX
KİMSİN?Aradan iki saniye geçtikten sonra cevap geldi
GÖNDEREN:05XXXXXXXXX
KAMER YALMAN...Şok olmuş gözlerle telefon ekranına bakarken aklımda sadece 'bu ismi nerden hatırladığım 'sorusu vardı.
On dakikalık bir kafa patlatma sonucu gitme kararı alıp yola çıkmıştım.Söylediği adrese geldiğimde ,yine o ruhsuz ifademe takınıp arabadan indim.
Mekan kapatılmıştı.
Arka ,en lüks masalardan birinde oturan Kamer'in kafası eğikti önünde duran dosyayı inceliyordu.
Emin adımlarımla yürürken , topuğumun çıkardığı seslerden dolayı kafasını kaldırıp doğrudan bana baktı.
Ama bu gözler...
Kaşları hafifçe yukarı kalktı, önündeki dosyanın kapağını kapatıp tüm dikkatini bana verdi.
Gözlerimi en ince ayrıntısına kadar gezdirdim.
Siyah - gri arası göz rengi vardı ve bu bana gerçekten de çok tanıdık geliyordu.Gür kirpiği simsiyah olan kaşlarına deymek üzereydi.Düzgün bir burnu ve şekilli bir ,et dolu dudağı vardı.Siyah saçları yukarıdan,arkaya doğru kavislendirilmişti.Siyah takım elbisesinin altındaki kaslarını düşünmemeye çalışarak hızlı bir şekilde tam karşısında durdum.Kafasını yukarı kaldırmadan bakıyordu ve dürüst olursak bu çok tahrik ediciydi.
Karşısına oturduktan sonra beklenti dolu gözlerimi gözlerine kenetledim.Dudaklarını araladı ama konuşmadı ,önündeki dosyayı önüme koydu.Kapağı açıp içindeki dökümanları okumaya başladım.Her okuduğum cümleden sonra kaşlarım daha da çatılırken,
Kamer dökümanların üstüne birkaç tane fotoğraf bıraktı.En üstte duran fotoğrafı gördüğüm anda gözlerimi kaldırıp baktım."Şartım var,eğer kabul edersen kimse bilmeyecek ama etmezs-" sözünü kesip
"Sen beni tehdid mi ediyorsun?" dedim elimi sertçe masaya vurup ona doğru eğilirken.Tek kaşı alayla havaya kalktı "Ben tehdid etmem,olacakları söylerim."dedi sakince.Oturduğum sandalyeden bir hışımla kalkıp "Hadi ya ne olacak çok merak ettim.Kabulde etmiyorum bu arada şartını."dedim alayla.Kaşları çatıldı ve ayağa kalkıp tam karşımda durdu . Kafamı kaldırıp gözlerine bakmaya çalıştığımda ensemin ağrıdığını hissetim.
Ne vardı sanki bu kadar uzun olacak..."Kabul edeceksin."
"Etmeyeceğim."
"Göreceğiz."
"Bence çok konuştuk,bu kadar yeter."deyip arkamı döndüm.Sinirle çıkışa doğru yürürken Kamer'in arkamdan "Sen bilirsin,benden günah gitti."demesini umursamadan kendimi arabaya attım.
Kendini bir bok sanan adamlardan biri daha ...
Yol boyunca düşünüp durdum o gözleri nereden tanıdığımı.Küçüklüğümde,yada lise hayatımda artık her neyse ,bir yerde o gözleri gördüğüme emindim ama nerden olduğunu bir türlü çözemiyordum.Zihnimdeki karmaşalarla evin önüne gelip arabadan indim.Sarsak adımlarımla eve girdiğim gibi koltuklardan birine yayıldım.
Dirseğimi ,dizlerimin üstüne koyduktan sonra başımı eyip ellerimle ovuşturmaya başladım.
Başıma saplanmış olan ağrının bu şekilde çıkmayacağını anladığımda,oturduğum yerden kalktım.Gözlerimin kararmasını umursamadan ,mutfağa doğru yürümeye başladım.Bir şeyler atıştırdıktan sonra ağrı kesici bir ilaç içtim. Telefonumun sesini duymamla ,oturduğum tabureden kalkıp salona geçtim.
"Efendim Murat?"diyerek açtım telefonu.
"Efendim,istediğiniz bilgilere ulaştık."demesiyle derin bir nefes aldım.
"Aferin,iyi iş başardınız.Şimdi bana herşeyi anlat."
"Efendim,şüphenizde doğru çıktınız Demir de bu işin içinde.Kız kardeşinize tecavüz edende öldürende, Demir."
Olduğum yerde buz kesilirken ,o adamı öldürmeye yemin ettim kendime.Bir süre boşluğa baktıktan sonra Murat'ın sesiyle kendime gelip tüm dikkatimi ona verdim.
"Efendim,şuan bir gece klübünde.Arzu ederseniz çıkışta onu paketleyelim." Hiç düşünmeden
"Murat ,o adamı istiyorum.Sakın ölmesin.Ormandaki depoya götürün."dedim .Cevap vermesini beklemeden telefonu suratına kapatıp ,uyumak için üst kata çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN TOHUMU
Mystery / ThrillerUmutları, karanlığın tohumuydu... Bir insan umutsuz yaşayabilir miydi? HAYIR. Ama onlar yaşamak zorundaydı. Bile bile o tohumun büyüyüp yeşermesine izin veremezlerdi çünkü biliyorlardı ki o büyümüş olan bitkiyi besleyecek birisinin olmadığını. Taki...