Kışın ardından gelen baharı göremeyecek kadar umutsuzdum. Çürüyen umutlarım asla yeşermedi.
•
| İyi bir ruh hali içermeyen ve intihara meyilli karakterler bulunduğundan dolayı küçüklerin okuması tavsiyem değildir. |
Yoongi ilk gözlerini açtığında başında bekleyen kişinin Seok Jin olmasını beklemişti aslında. Yanında olan kişi ise asla tahmin etmeyeceği birisiydi. Kim Taehyung. Bileklerinde hâlâ sargılar varken, intihar ettiğinde kendisini kanın suya karıştığı küvetten kurtaran Seok Jin'ken onu kurtaramadığını öğrenmek Yoongi'ye büyük bir darbe olmuştu. Seok Jin'in intihar ettiğini duyduğunda ve asla Seok Jin'in bileklerini saran sargıların olmayacağını bilmek gözyaşlarının intihar etmesine sebep olmuştu. Bunun suçlusu tamamen kendisiydi, Seok Jin defalarca kez denemeleri gerektiğini, uyuşturucudan kurtulabileceklerini dile getirmesine rağmen Yoongi asla Seok Jin'i dinlememişti.
Şimdi ise en son Seok Jin ile Rapunzel izlediği koltukta dizlerine kendisine çekmiş, sargılı kollarını dizlerine dolamıştı. Boşluğa bakıyor ve Seok Jin'i dinlememiş olmanın sonuçlarını düşünüyordu. Bu bataklığa Seok Jin'i kendisi bulaştırmışken bile vicdanı asla rahat vermemişti Yoongi'ye. Şimdi kendisini öldüren Seok Jin'in mezarına gidecek yüzü bile yoktu. Ne yapabilirdi ki? Seok Jin her daim bir umut olduğunu savunurken neden umutlarıyla birlikte kendisini öldürmüştü Seok Jin?
Yoongi saatlerce o pozisyonda oturmuş, karşısındaki beyaz duvarı izlemişti. Daha sonra büyük bir hışımla yerinden kalktı. Belki ilk defasında nefesine son olamamıştı ama kendisi yüzünden her daim içten içe umutlar besleyen arkadaşının ölümüne sebep olmuşken daha fazla nefes almak istemiyordu Yoongi.
Adımları sakince odasını buldu, Seok Jin'in aksine başladığı zehir ile almayı düşünüyordu canını. Bir süre odasını inceledi, masanın üzerinde Seok Jin ile çektirmiş olduğu fotoğrafı görmesiyle gözyaşlarını tutamadı. En yakın arkadaşının öldüğünü öğrenmesinin üzerinden üç gün geçmişti. Üç koca gün. Bu süreç boyunca asla evden çıkmamış, saatlerce boş duvarları izlemişti. Şimdi ise gördüğü fotoğraf sınır çizgisinin sonuydu.
"Özür dilerim, özür dilerim, çok özür dilerim Seok Jin..."
Yoongi çenesinde birleşen gözyaşlarını umursamadan uyuşturucularını sakladığı çekmeceyi açtı. Küçük paketlerinin olması gereken yerde gördüğü siyah kutu ile kaşlarını çattı Yoongi. Bu kutunun Seok Jin'e ait olduğunu biliyordu. Dudakları titrerken kutuya uzandı. Neden buradaydı?
Yoongi öylece zor ayakta tuttuğu bedenini serbest bıraktı. Yere oturduğunda elindeki kutunun kapağını açtı. Gördüğü fotoğraflarla gözyaşları daha çok intihar etti. Bunlar Seok Jin'in fotoğraflarıydı. Kendisinin, ailesinin, Taehyung'un, sevdiği herkesin bulunduğu Seok Jin'in fotoğrafları...
Yoongi bir süre elinde tuttuğu fotoğraflara baktı. Neden fotoğrafların burada olduğunu bilmiyordu, nedenini bilmek istese de asla artık öğrenemezdi. Gözyaşlarının yol çizdiği yanakları kuruyunca fotoğrafları inceledi, Seok Jin'in gülüşleri fotoğrafların başında çok canlıydı, çok parlaktı. Gittikçe solması ise Yoongi'nin kalbini kırdı. En yakın arkadaşını ölüme kendisi itmişti çünkü.
Son dört fotoğrafa geldiğinde ise altında yazanları bir okumamayı düşündü, canı yanacaktı, emindi buna. Sonra Seok Jin'in canının daha fazla yandığını düşündü. Fotoğrafların altında yazanlarda göz gezdirdi. Kendisi ile olan fotoğrafta yazan notu okuduğunda eliyle ağzını kapattı. Sesinin duyulmasını istemiyordu çünkü. Arkadaşı ölürken bile kendisini düşünmüştü.
"Sen, yaşamayı hak ediyordun... Yapamadım, umutlarını ben parçaladım Seok Jin. Seni ben öldürdüm."
Yoongi gözyaşları akmaya devam ederken yerdeki kutunun içinde öylece duran lacivert flaşa uzandı. İçinde ne olduğunu merak etmiyordu ama Seok Jin onu bu kutunun içine koyduysa eğer görmeye değer bir şey olmalıydı içinde.
Yoongi hızlıca işi için aldığı ama bir aydan sonra asla bir daha açmadığı dizüstü bilgisayarını açtı. Ekran açıldığında flaşı takmış ve bilgisayarın okumasını beklemişti. Çıkan ses ile adsız dosyaya tıkladı. İçinde sadece bir video vardı. Yoongi videoya tıkladı. Video açıldığında karşısında gördüğü Seok Jin ile videoyu durdurdu, devam ettirmeye eli varmıyordu.
-----
Yoongi açılan kapı ile bakışlarını berbat olan Bayan Kim'e çevirdi. Seok Jin'in ailesinden ölesiye utanıyordu, oğullarını ölüm yoluna iten kendisiydi sonuçta.
"Ne yüzle buraya gelebiliyorsun sen?"
Bayan Kim'in sesi fazla sertti, acısı asla azalmamıştı, kalbi hâlâ yangın yeriydi. Oğlunun cansız bedenine son kez sarıldığında yalvarmıştı Seok Jin'e gözlerini açması için. Kesiklerin ve iğne izlerinin süslediği bileklerini defalarca öpmüştü belki acısı geçer diye. Saçlarını okşamıştı canını yakmaktan korkarcasına. Ama hiçbir şey fayda etmiyordu, onun için ruhunun çekilmesine bile izin verebileceği oğlu gözlerini bir daha açmamak üzere kapatmıştı. Kocası ise gözyaşları eşliğinde eşini göğsüne çekmiş ve orada ağlamasına izin vermişti. Kendisi de hâlâ inanamıyordu oğlunun öldüğüne.
"Ben... Seok Jin... Bir video bırakmış. Bir de fotoğraflar..."
Bayan Kim duydukları ile kenara çekilmiş ve Yoongi'nin girmesine izin vermişti. Seok Jin'den geriye sadece artık kokusu yok olmaya başlamış kıyafetleri kalmıştı, ardında asla bir fotopraf bırakmamıştı. Sanki hiç var olmamış gibi annesinin güzel düşlerinde yaşamak istemişti.
Yoongi, Bayan Kim'in peşinden salona girdi. Ev dağınık değildi ama Bay ve Bayan Kim'in darmadağınık olduğu gözlerinden dahi okunuyordu. Seok Jin'in gidişi onlar için hayatlarındaki en büyük yıkımdı, oğullarını bulaştıkları zehirden kurtaramadıkları için de kendilerini suçlamaktan asla vazgeçmiyorlardı. Belki diyordu annesi, yanından bir saniye dahi olsa ayrılmasaydım bakışları tamamen solmuş oğlumun yanaklarını avuçlarım içinde tutabilirdim.
"Taehyung'u arayabilir misiniz? Bu videoyu o da görmeli."
Bay Kim hiçbir ifade barındırmayan bir yüz ifadesi ile Yoongi'yi onaylamıştı, hâlâ Yoongi'yi suçlamaktan kendisini alıkoyamıyordu, sonuçta Seok Jin asla bu tarz şeylere merak salan bir insan değildi.
Yoongi, Bay ve Bayan Kim'in oturduğu koltuğun karşısındaki tekli koltuğa oturdu, yüzü yoktu onlara bakmaya. Bu yüzden bakışları yerdeydi, ellerini birbirine kenetlemiş öylece yara izlerinin süslediği ellerini izliyordu. Arada bir baş parmaklarını çeviriyor, bakışları kaçamak olarak kendisine atılan amansız bakışlara çarpıyordu.
Taehyung gelene dek bu sessizlik bu şekilde devam etmişti. Yoongi vakit kaybetmeden elindeki siyah kutuyu Bayan Kim'e uzattı. İçerisinden sadece kendisine bırakılan notun fotoğrafını almıştı, geriye kalan tüm fotoğraflarda Seok Jin vardı, Bayan Kim'e bunlar yetmezdi belki ama fotoğraflara bakarak oğluna olan özlemini dindirmeye çalışabilirdi, Yoongi bu yüzden kendisinin Seok Jin ile olan fotoğraflarını bile almamıştı içerisinden.
Taehyung da geldiğinde Yoongi dizlerinde duran çantasına uzandı ve dizüstü bilgisayarını çıkardı. Bilgisayarının flaşı okumasını beklemiş, birkaç saniyenin ardından videoyu açarak ortadaki sehpanın üzerine koymuştu bilgisayarı. Tüm bakışlar videoda oynayan görüntüye odaklanmıştı. Seok Jin'in gülümsediği bir ana.
✨✨
Sizi seviyorum 💜
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.