Beşinci Gün

37 5 0
                                    


SimbiyoZ

/T

05.04.2018

-T-

Beşinci Bölüm: O güzler..


..


 Düşünerek ve sıkılarak geçen yaratıcı olmayan zamanlardan sonra kitaplara merak salmıştım. Anneannemin bana verdiği eski bir " bermuda şeytan üçgeni" isimli kitaptan sonra garip ve alışılmışın dışında kitaplar okuyordum.

Sanırım 13 yaşıma geldiğimde klasikler bitmişti. Ben de "tanrıların arabaları, Büyücü-Çırak, 1960'lar ve Bulantı gibi bilimsel, kurgusal hatta psikolojik pek çok kitabı da almaya devam ediyordum. Türler çokta önemli değildi. Kafamı benle konuşan sesten uzak tuttukları sürece her şeye değerdi.

Bir ara cerrahlıkla ilgili o kadar çok şey okudum ve izledim ki kendimi bir çeşit doktor gibi görüyordum. Ama dediğim gibi On üçtüm. Hala "Eye of Argon" isimli saçma bir kitabın çıkmasına bir yıl vardı ve ben kitap dünyasının kaliteli bir dünya olarak kalacağına inanıyordum.

Çok önemli bir detay değil ama sakallarımın o zamanlar çıkıyor olması beni dehşete düşürmüştü. Sonraki yıllarda yaşıtlarım yüzlerindeki tüyleri gösterip övünürken ben çoktan sakal tıraşından nefret etmiş ve yüzümü bilerek keserek kendime acı veriyordum.

_ İlk başlarda bilerek değildi.

"İlk tıraşım sırasında elimi kaydırıp bileğimi kestirmeni unutmadım. Senin bu vücudu korumak için burada olduğunu sanıyordum."

_ Bunu benden direk hiç duydun mu ?!

Bir keresinde bir kız benden hoşlandığını yazdığı bir mektup vermiş. 

 Normal insanların arasında böyle şeylerin olduğundan fazlasıyla emindim tamam, ama etrafımda bilmediğim şeyler oluyorsa bile okuduğum kitaplardan edindiğim bilgimle benim için böyle bir olay olasılık dâhilinde değildi. 

 Hiç olmazsa ben buna inanmıştım. Mektubu bulduğumda canım sıkkındı. İçimden sese önemsiz bir şey için kızıyordum. Mektupla ilgili durumun ne olduğunu anlamaya çalışmamıştım bile. Muhtemelen garip veya olağan bir şeyin yazdığı bir kâğıt parçasıydı. Kâğıdı dolabımda bulduktan uzun zaman sonra okumuştum. Notta yazanları ve oluşan bu durumu çok uzun zaman sonra öğrendim. Okulun dışında yüz yüze konuşmak isteyerek beni bekleyen bir kızı yalnız bırakarak kırmıştım.

Umurumda olmadı ama yine de üzerinde azıcık düşünmüştüm.

 Sadece görüntüme önem verip tanımadığı birine gereksiz hisler besleyen bu aptal insanlardan biri olmamak belki de iyi bir şeydi.

_Hey Eren !

"Efendim."

_Bu beyefendiler seninle konuşmak istiyorlarmış.

"Sen Kimsin?"

_Rehberlik hocan.

"Ha... tabi hocam , pardon."

Öğretmenlerimin neye benzediklerini bu olaydan sonra öğrenmeye gayret ettim. Gerçi çokta önemli değildi. Eğitim Bakanlığından bana yine özel bir okul bursu vermek istediklerini söylemek için gelmişlerdi. Tabi karşılıksız olmayacaktı. 

 Beni devlet tarafından izlenen özel bir okula kaydetmek istiyorlardı. Öncekiler gibi hayır dedim.13 yaşında biri için bu kadar yol gelmeyip yapmaları gereken işlere devam etseler bu ülke ne seviyeye gelir merak etmiş ve gülmüştüm.

Hiç IQ testine girmedim. Ne olur ne olmaz diyerek. Ama sınavlarda hiç hata yapmamam çok ünlü olmuştu. Özellikle sınavlara hiç çalışmıyor ve dersleri dinlemiyor oluşumda ailem sağ olsun duyulmuştu.

Karanlıkta kaldım ve dost edinmeyerek gereksiz düşmanlardan kaçındım. Kendime yakın bulduğum kişiler olmadı değil. Küçük ve henüz bilgimin şu ankine yakın olmadığı zamanlardaydı. 

Ama mavi gözlü şeytan beni kesin bir şekilde uyarmıştı;

Yeminine bakıp insana inanma; insana bakıp yeminine inan!"


...


Kısa süre önce 13 yaşına girmiş bana bile deha diyebilecek kadar ileri gidenler olmuştu.

Sırf bilgi denen şeye alışılmışın dışında bir şekilde sahibim diye bu beni deha yapmazdı. Deha olmam için bu garip yolun bile alternatifini, hatta sıkıntılarını düzelterek daha iyi bir şeklini bulabilmeliydim. 

Gerçi bunu hiç umursamadım. Egomu tatmin etmek için belki umursardım ama içimde uğraşılacak daha yorucu şeyler vardı.

Her gün aniden bir şeyler izliyor, dinliyor, öğreniyordum! Bu iyi veya kötü bir şey diyemesem de tuvalette, yemek yerken ve ailemle evde vakit geçirirken kısaca hayatınızın her anında birden aklınıza bir şeylerin sokulduğunu düşünün. Canım her zaman yanmıyordu ve ailem için minnettardım fakat ne seviyede bir hazırlık veya amaç için buna katlanmam gerektiğini kestirememek canımı sıkıyordu.

Okullardaki eğitim sisteminin zorluğundan veya zayıflığından şikayetçi insanlar bu dediklerimi dinlemeliler. Gerçi bunları kim için yazdığımı bile bilmiyorum. 

 Onunla bir anlaşma yaparak baştan kaybetmiş ben! ne önerebilirim ki insanlara. En azından siz ondan uzak durun diyebilirim. Ama zaten evet demiş birinin bir şey söylemeye hakkı yok sanıyorum.

Bana o gözlerle bakıp teklifini dile getirdiğinde, belki bir saniye gerçekten objektif bir şekilde neler olacağını düşünmüştüm.  Ama annem ve babam gözümün önüne geldiğinde tüm tereddütler gitmişti. 

 Yalnız olduğumdan mı yoksa o kokudan mı? Belki de sadece soğuktandı. Emin değilim ama ona evet derken gözlerim bir an görüşünü kaybetti. Bir an her şey devam ediyorken diğer saniye ailemin olduğu bir gerçeklikteydim. Evimin içinde anneannem ile gülüşüyordum. Gözlerine bakınca bir şey hatırlamadığını anladım..

..ve o an ilk kez onu duydum.

_ Kararından pişman olmak üzeresin...

O sesi duyduğumda meleğin gözlerinde gördüğüm mavilik aklıma gelmişti. Sadece bakınca bile üşümemi sağlayan gözler...


. . .

Bir SimbiyoZ HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin