Kont'la arasındaki küçük bozuşma, beni oraya eskisinden de fazla yerleştirme sonucunu vermişti; her an, en ufak kuşku uyandırmadan gelebildim, yaşamımın geçmiş olayları beni alıp tırmanıcı bir bitki gibi sardılar bu güzel ruha, benim için bu ruhta paylaşılmış duyguların büyüleyici dünyası başladı.
Her saat, her gün, güven üzerine kurulmuş kardeşçe birliğimiz güçleniyordu, daha tutarlı oldu; ikimiz de durumlarımıza alışıyorduk; Kontes üzerime kanat geriyor, beni anaca bir aşkın ak örtüleriyle sarıyordu; benim aşkımsa, onun yanında meleğimsi, ondan uzakta kızgın demir gibi yakıcı ve susuz oluyordu; birbiri ardından isteğin binlerce okunu attıktan sonra, göğün aşılmaz yüksekliklerinde gözden yitiren bir çifte aşkla seviyordum.
Böyle genç, böyle ateşli isteklerle doluyken, neden platonik aşkın aykırı inançlarına bağlanıp kaldığımı sorarsanız, hep çocuklarının başına bir mutsuzluk gelmesinden korkan, hep kocasında bir patlama, bir fırtınalı huy değişimi bekleyen, Jacques'ın ya da Madeleine'in hastalığıyla dertli olmayınca, onun yumruğunu yiyen, kocası yatışıp da azıcık dinlenme fırsatı bırakınca, birinden birinin başucuna oturan bu kadını zorlamaya kalkmak için gerekli erkekliği o sıralarda içimde duymadığımı söyleyeceğim size. Fazla canlı bir söz varlığını sarsar, bir istek ona dokunurdu; onun içi, üstü örtülü aşk, sevgiyle karışık güç, kısacası kendisi başkaları için ne ise o olmak gerekirdi. Sonra, öylesine kadın olan, size nasıl söylesem bunu, bu durumda tatlı bitkinlikler, tanrısal gevşeklik anları, sessiz özveriler ardından gelen sevinçler vardı. Bilinci herkese geçen türdendi, yersel ödülü bulunmayan bağlılığı ısrarıyla kabul ettirtiyordu kendini; öbür erdemlerini birbirlerine bağlayan bu ateşli ve gizli dindarlık çevreye ruhsal bir buhur gibi etkiyordu. Sonra gençtim de! Varlığımı bir öpüşte, elinin üstüne kondurmama binde bir izin verdiği, belki de cinsel hazların başlangıç yeri saydığı avucuna bile kondurtmadığı öpüşte toplayacak ölçüde gençtim. İki ruh hiçbir zaman bundan daha ateşli bir biçimde kucaklaşmadıysa, benden de hiçbir zaman daha gözüpek, daha atak bir biçimde dizginlenmemiştir. Sonraları, bu dopdolu mutluluğun nedenini anladım. O yaşımda, hiçbir ilgi gönlümü oyalamıyordu, bir sel gibi taşan, her götürdüğünü yerle bir eden bu duygunun akışı içinden hiçbir hırs geçmiyordu. Evet, daha sonra, bir kadında kadını severiz; oysa ilk sevilen kadının her şeyini severiz: Çocukları bizim çocuklarımız, evi bizim evimiz, yararları bizim yararımız, dertleri en büyük dertlerimizdir; giysisini, eşyasını severiz; buğdaylarının hasara uğradığını görmek, kendi paramızı yitirmekten daha çok üzer bizi; şöminenin üzerindeki öteberilerimizi karıştıran konuğa homurdanmaya hazırızdır. Bu kutlu aşk bizi bir başkasında yaşatır, oysa daha sonra, ne yazık ki, kadından körpe duygularıyla bizim yoksullaşmış yeteneklerimizi zenginleştirmesini ister, böylece bir başka yaşamı kendimize çekeriz.
Çok geçmeden evin bir insanı oldum, yorgun beden için bir banyo neyse, dertli ruh için o olan şu sonsuz tatlılıkları ilk kez duydum; ruh o zaman bütün yüzeylerinde serinlemiş, en derin kıvrımlarında okşanmıştır. Beni anlayamazsınız, kadınsınız, burada bir benzerini de kendiniz almadan verdiğiniz bu mutluluk söz konusu. Yabancı bir evin ortasında, sevgilinin gözdesi, sevgisinin gizli merkezi olmanın tatlı zevkini bir erkek bilir yalnız: Köpekler arkanızdan havlamaz; hizmetçiler de köpekler gibi, üzerinizdeki gizli belirtileri tanır; hiçbir şeyleri bozulmamış olan, paylarının hiçbir zaman azalmayacağını, yaşamlarının ışığına iyiliğinizin dokunduğunu bilen çocuklarda ileriyi gören bir ruh vardır; sizin için kedi olurlar, tapılan ve tapan yaratıklara gösterilen zorbalığı gösterirler size, gizinizi saklar, suçsuz suç ortakları olurlar; ayaklarının ucuna basa basa yanınıza gelir, size gülümser, sonra da sessizce giderler. Her şey üzerinize titrer, her şey sizi sever, size gülümser. Gerçek tutkular, yetiştikleri topraklar ne denli nankörse, görülmeleri de o denli haz veren güzel çiçekler gibi görünür.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vadideki Zambak
ClassicsVadideki Zambak, ilk yayımlanışında (1836) beklenen ilgiyi görmemiş, Balzac'ın en az satan kitaplarından biri olmuştu. Oysa yazar, üzerinde en çok çalıştığı, en kusursuz, en büyük romanlarından birini yarattığı kanısındaydı. Zaman Balzac'ı haklı çık...