Kontes için dünya altüst oldu, aklı karıştı. Bu korkunç şeyle sarsılmış, mutluluğun böyle kurbanlar vermeyi haklı çıkarması gerektiğinden kuşku duyuyor, içinde ayaklanan tenin haykırışlarını işitiyordu, harcanmış yaşamı karşısında şaşkın kaldı. Evet, korkunç bir kuşku dakikası geçirdi; ama yine başı yukarıda, büyük, tertemiz, doğruldu.
"Öyleyse, bu kadını çok sevin, Félix," dedi gözlerinde yaşlarla, "benim mutlu kardeşim olacak. Size burada bulamayacak olduğunuzu, artık benden bekleyemeyeceğinizi verirse, bana çektirdiği acıları bağışlarım. İyi ettiniz, sizi sevdiğimi hiç söylemedim size, hiçbir zaman da bu dünyada sevildiği gibi sevmedim sizi. Ama, anne değilse, nasıl sevebilir?"
"Sevgili aziz, sizin ondan yükseklerde kanat çırptığınızı, onun yeryüzünün bir kadını, cehennemlik soyun bir kızı, sizinse göklerin kızı, tapılan melek olduğunuzu, sizin benim yüreğim, onunsa etim olduğunu açıklayabilmek için şu andaki kadar heyecanlı olmamam gerekirdi," diye yanıtladım, "o da bunu bilir, bu yüzden umutsuzluk içinde, sizinle yerini değiştirmek isterdi, değişmeye karşılık en dayanılmaz işkenceleri çekmesi gerekse de değiştirirdi. Ama çaresiz. Ruh sizin, düşünceler sizin, arı aşk sizin, gençlik ve yaşlılık sizin; geçici tutkunun istekleri ve hazları da onun; bütün enginliğince anılarım sizin, en derin unutuş da onun."
"Söyleyin, söyleyin, yine söyleyin, dostum!"
Gidip bir kanepenin üzerine oturdu, gözlerinden yaşlar boşandı.
"Erdem, yaşamın arılığı, annelik aşkı, bunlar birer kusur değil demek Félix! Ah! Bu merhemi sürün yaralarıma! Beni sizinle birlikte uçmak istediğim göklere kavuşturacak bir sözü yineleyin! Bir bakışla, kutsal bir sözcükle kutsayın beni, iki aydır çektirdiğiniz acıları bağışlayacağım."
"Henriette, yaşamın sizin bilmediğiniz gizemleri de var. Yaradılışımızdan gelen istekleri duygunun susturabileceği bir yaşta rastladım size; ama ölüm saatinde anılarıyla yüreğimi ısıtacak olan birçok olaylar bu yaşın bitmekte olduğunu herhalde göstermiştir size, sizin sürekli yenginiz bunların sessiz hazlarını uzatmak oldu. Sevişmesiz bir aşk, isteklerin şiddetiyle ayakta kalır; sonra bizde, hiçbir şeyde size benzemeyen erkeklerde her şeyin acı olduğu bir an gelir. Erkeklikten çıkıp çıkmamak korkusuyla, bir türlü bırakamayacağımız bir gücümüz vardır bizim. Kendisini besleyecek besinden yoksun kalınca, yürek kendi kendini yer, ölüm değilse de ölümün başlangıcı olan bir bitkinlik duyar. Doğa uzun zaman aldatılamaz; en ufak sarsıntıda, çılgınlığa benzeyen bir güçle uyanır. Hayır, sevmedim ben, çöl ortasında susadım."
Bana vadiyi gösterdi.
"Çöl ortasında," dedi acı acı. "Hem de nasıl düşünüyor," diye ekledi, "hem de ne ince ayrımlara girişiyor! Sadık insanlar bu denli akıllı olamaz."
"Henriette, düşünülmeden söylenmiş birkaç deyim için kavga etmeyelim," dedim. "Hayır, ruhum hiç kararsızlığa düşmedi, ama duyularımı yenemedim. Bu kadın tek sevgilinin sen olduğunu bilmiyor değil. Yaşamımda ikincil bir yer tutuyor, bunu biliyor, buna boyun eğiyor; onu her zaman bırakabilirim, satılık bir kadını bırakır gibi..."
"Peki o zaman?.."
"Kendini öldüreceğini söyledi bana," diye yanıtladım, bu kararın Henriette'i şaşırtacağını sanıyordum.
Ama sözlerimi duyunca, belirttikleri düşüncelerden de anlamlı olan şu horgörücü gülümsemelerden biriyle gülümsedi.
"Sevgili ruhum," dedim, "direnmelerimi, yıkılışımı hazırlayan baştan çıkarmaları bilseydin bu kaçınılmaz..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vadideki Zambak
ClassicsVadideki Zambak, ilk yayımlanışında (1836) beklenen ilgiyi görmemiş, Balzac'ın en az satan kitaplarından biri olmuştu. Oysa yazar, üzerinde en çok çalıştığı, en kusursuz, en büyük romanlarından birini yarattığı kanısındaydı. Zaman Balzac'ı haklı çık...