5.Bölüm

4.4K 277 49
                                    

Önceki bölümden: 

Ben Merve’nin bozulan suratının keyfini çıkarırken Neşe’nin kulağıma eğilip

“Saat on bir yönünden seninki geliyor?” demesiyle bakışlarım Merve’nin birkaç metre arkasında kalan kişiyi buldu. Ve bu sefer bozulan benim suratım oldu.

5. Bölüm

Bir senedir bütün reddetmemelerime rağmen bulunduğum her ortamda karşıma çıkan Soner adındaki bu çocuğun artık iyiden iyiye kokumu takip ederek beni bulduğuna inanmaya başlamıştım. Fakülte binalarımız bile birbirinden alakasız yerlerdeydi. Ama sınıf arkadaşlarımdan bile daha çok görüyordum onu maalesef. Bir gölge gibi beni takip ediyordu sanki.

Bir sene önce birinci yılımın ortalarında benden hoşlandığını ve tanışmak istediğini iletmişti bir arkadaşıyla. Ben sert bir dille reddetmeme rağmen bir yıldır inatla peşimdeydi. Başlarda bu beni tedirgin etse de artık sadece sinir bozucu geliyordu.

Bozulan suratımla Neşe’ye dönüp dişlerimin arasından sadece onun duyabileceği şekilde sertçe fısıldadım.

“Bir daha şuna seninki dersen ortam kalabalıkmış sende arkadaşımmışsın demem o kafandaki şapkayı çekiveririm.”

Benim tehdidimle beraber korkulu gözlerle şapkasına yapışan Neşe’nin komik haline gülme isteğimi bastırarak, kolundan tuttuğum gibi dışarı sürükledim.

 Başlarını Soner ve Merve’nin çektiği önemsiz insan topluluğundan yeterince uzaklaştığımızda Neşe kolumdan kurtulup aramıza biraz mesafe koyarak söylenmeye başladı tamda tahmin ettiğim gibi.

“Niye bana kızdın ki şimdi? Şaka da mı yapmıyak?”

Ben kollarımı göğsümde kavuşturup Neşe’ye doğru bir adım atarken, oda elleri şapkasında arkaya doğru temkinli bir adım attı.

“Bu konu hakkında şaka yapılmasından hoşlanmıyorum biliyorsun. Zaten sürekli peşimde dolanması sinirlerimi bozuyor.”

Neşe söylememesi gereken bir şey söyleyeceğini belli ederek bir adım daha geriye giderken, ben olduğum yerde bıkkınca iç çekerek gelecek densiz cümleyi bekliyordum.

“Ne yapsın çocuk Ferhat olup dağları mı delsin? Mecnun olup çöllere mi düşsün?”

Gözlerimi devirip duruşumu bozmadan cevap verdim benim arkadaşım olduğu halde karşı tarafın avukatlığını yapan şahsiyete.

“Benim bütün reddetmelerime karşılık Ferhat olsaydı deldiği dağların üzerine rezidans kurar, boş zamanlarında da Ali Ağaoğlu’yla golf oynardı herhalde. Mecnunsa çoktan ipek yolunda ticarete başlardı. Ama o inatla peşimde dolaşıp beni rahatsız etmeye devam ediyor.”

Sözlerimin bitiminde Neşe’nin ‘sen insan değilsin’ bakışlarını görmezden gelerek çantamı omzumda düzeltip yürümeden önce ona döndüm.

“Ben gidiyorum. Sınavım var.”

Arkamdan hızlı adımlarla yetişip yanımda yürürken sitemkar bir şekilde mırıldandı.

“Biliyorum, Hatırlarsan aynı sınıftayız.”

Birbirimize dönüp ‘Çok sinirsin ama seni seviyorum, Hayır! Sen daha sinirsin ama bende seni seviyorum.’ yüz ifadeleriyle sırıtırken yine her zamanki Edi ile Büdü halimize dönmüştük bile.

Sınavdan sonra eve gelip beyin yorgunluğumu atmak için daldığım güzellik uykumdan gözlerimi aralayarak uyandım. Çoktan akşam olmuştu. Elimi yüzümü yıkayıp kendime geldikten sonra mutfağa geçip kendime bir hazır kahve hazırlayıp, elimde kupamla salona geçtim.

Ah Başıma GelenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin