BOL ÖZÜRLÜ YAZAR NOTU: Arkadaşlar herkesten gerçekten özür diliyorum. Bir haftadır tüm iletişim araçlarından uzak bir şekilde şehir dışındaydım. Kaçırılmadım hemen panik yapmayın. :) Zorunlu bir gidiş oldu. Dün döndüm Ve gelir gelmez gece üçte oturup yazmaya başladım ama tüm ilham perilerim soguktan dondu galba gittiğim yerde. Anca çözüldüler bende hemen yazdım bölümü. Yorumlarınızla sizde benim ilham perilerim olabilirsiniz biliyorsunuz. :)
ÖZEL NOT: Özür olarak 'Ah Başıma Gelenler' okuyucularına, özellikle yorum yapıp beğenenlere özel bir tek bölümlük hikaye yazdım onuda yayınlıyorum şimdi.
İyi okumalar. Sevin beni... :)
Evet bu oydu. Otobüsteki sportif dershane çocuğu… Kalabalık caddede hemen hemen yirmi beş, otuz metre ötemde sağa sola dönerek birini arıyormuş gibi görünüyordu. Benim gibi bir arkadaşını bekliyordu herhalde.
Fazla önemsemedim. Fakat bu umursamaz halim sadece birkaç saniye sürdü. Çünkü bizim dershane çocuğunun bakışları benimle buluştuğu an aradığını bulmuş bir ifade kapladı yüzünü. Aynı anda ise benim yüzüme dehşet olmuş bir ifade yerleşti.
Beni mi arıyordu? Neden beni arıyordu? AMAN ALLAH’IM BENİ TAKİP EDİYORDU!
Daha önceden tecrübeli takip edilen olan bendeniz, vücuduma yayılan panikle ve ışık hızıyla bana doğru yaklaşmakta olan çocuğu ardımda bırakıp kalabalığa karıştım.
İzimi kaybettirmeliydim. Yanıma gelmesini istemiyordum. Onunla konuşmak istemiyordum. Hızla atan kalbim ve titreyen ellerimle kalabalığın içinde ilerlerken sağ taraftaki pasaja girdim birden. Pasajın içinde her zaman gittiğim bir kitapçı vardı. Sahibi Ahmet amcada hoş sohbet bir insandı. Oraya girdiğimde cesaret edip gelemezdi belki arkamdan.
Ama bu fikrimde kitapçının kapısında asılı olan ’KAPALI’ yazısını görünce, anında pılısını pırtısı toplayıp ortamı terk etti. Kendimi ellerimi cama yapıştırıp ‘’Açın! Açın!’’ diye yalvarmamak için zor tutarken, pasajın girişinde beliren tanıdık simayı görmemle anında hızlı adımlarla arka çıkışa doğru yöneldim.
Kendimi dışarı atıp izimi kaybettirmek için bir yol ararken sağdaki küçük marketi fark edip içeri girdim. Birkaç abur cubur alıp oyalanırken çoktan kasaya varmıştım bile. Ve bizim dershane çocuğu ortalarda görünmüyordu.
Bu arada bana sıra gelmişti. Aldıklarımı bandın üzerine bırakırken üzerimdeki gerginliği atmak için kasiyerle gereksiz bir sohbete girme hatasında bulundum.
‘’Bugünde hava çok güzel değil mi?’’ evet bundan daha mükemmel bir cümle kuramazdım o anda. Zira yeni yeni çiselemeye başlayan yağmur hayatın bana ‘’Şaka yapıyorsun dimi?’’ deme şekliydi.
Kasiyer kız önce bakışlarını dışarı çevirdi sonra yüzüme dik dik baktı birkaç saniye. O an daha ne kadar rezil olabilirim ki diye düşünüp açmamam gereken çenemi bir kez daha açtım.
‘’Ben yağmurlu havaları severim. Her yer toprak kokar. Su birikintileri oluşur falan.’’
‘’Sekiz tl 40 kuruş’’
Evet kız daha fazla dayanamayıp edebiyat tarihinde kurulmuş en saçma cümlelerimi bir satır edasıyla tam ortada kesmişti
Kızın cümlelerimi kestiği gibi beni de kesmemesi için sesimi çıkarmadan parayı uzattım ve aldıklarımı doldurmak için market poşetine uzandım. Halime acımış olacak ki, bir türlü açılmayan market poşeti bile benim orada daha fazla kalmamam için anında açılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah Başıma Gelenler
Humor'Karanlık tarafa gel' Kesinlikle gelmek istemiyorum. Kafamı biraz daha yukarı kaldırınca siyah sapkanın gizlediği koyu renk gözlerle buluştu gözlerim. Kalbim maraton koşusundaymış gibi depar atarken kulağımda bir ses yankılandı. '' Sonunda buldum si...