*53*

7.3K 558 178
                                    

———

Kimi sevsem ona zarar veriyordum. İlk önce Sahra'nın ölümüne sebep olmuştum. Hala onun katilinin ben olduğuma inanıyordum. Şimdiyse Emre, kalbimi tekrar çiçeklendiren adama, kendimi bulmama, beni tekrar aşık olabileceğime inandıran güzel yürekli adama zarar vermiştim. Ölmeliydim, Sahra'nın yerine de onun yerine de ben ölmeliydim.

Şimdi kafamı duvarlara vuracaktım. Onun öleceğini hemen nasıl da kabullenmiştim. Ben bu halde olursam ailesi ne yapacaktı?

Onları Emre'nin yaşayacağına inandıracak biri lazımdı. Zaten ben inanıyordum, ölmezdi. Emre ölmezdi. Çok saçma, yani neden olsun ki?
Ölmezdi, hayır ölemezdi.

Neriman teyze gelip kolumdan tuttuğunda elimden süzülen kanlara bakakaldım. Önümde resmen içe çökmüş bir duvar duruyordu. Ne ara bunu yapmıştım? Nasıl yapmıştım?
Hiç bir şey hatırlamıyordum.

"Oğlum, vurma artık." dedi hıçkırıklarının arasından.

"Ne yaptım ki?" dedim. Cidden hatırlamıyordum.

"Ölemez diye bağırıp duruyordun. Ellerin mahvoldu." dedi.
Böyle merhametli insanlarda vardı. Oğlu içeride can çekişirken burada beni düşünüyordu.

Kollarımı Neriman teyzeye sarıp kafamı omzuna yasladım.
"Ağla, ağla ki azda olsa acın soğusun oğlum." dedi.
Onu o ambulansa bindirdiğimden beri gözümden bir damla yaş süzülmemişti.
O ağla dediği an boğazıma biriken bütün acı gözlerimden süzüldü. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Durmam lazımdı ama hiç içimden gelmiyordu. Emre'ye bir şey olmayacağına emin olana kadar ağlamak istiyordum.

Ben içimi dökerken arkamda bulunan ameliyathanedeki hareketlilik dikkatimi o yöne çekti. Hemşireler hızlı hareketlerle gidip geliyorlardı. Yok hayır, düşünmek yok. O ihtimali kafamdan tamamen atmalıydım. Ona bir şey olmayacaktı.

Orhan amca benim aklıma gelmeyen şeyi yapıp hemşirelerden birini durdurarak ne olduğunu sordu.
Hemşire "B Rh negatif kan lazım."deyip koşarak koridorda ilerledi.

Benim kanımı alsınlar diye hemşirenin peşinden gidiyordum ki koridorun ortasında öylece kaldım. Benim kanım uyuşmuyordu.
Ona bir kan bile veremiyordum. Bir tek sevgimi vermiştim, o da şuan can çekişmesinin tek nedeniydi. Dayanamıyordum, nefes alamıyordum. Üzerimdeki tişörtü çekiştirmeye başladım. Sıkıyordu, nefesim onun yüzünden tıkanıyordu. Elimi yakama atıp genişletmeye çalıştım, olmuyordu hala ölmek için direniyordum.

Yere yığılıp dizlerimin üzerinde durduğumda yanıma iki kişi gelip bir şeyler söylemeye başladı. Ne dediklerini anlamıyordum. Sesler çok fazlaydı. Kulaklarım sağır olacaktı. Sessiz olun diye bağırıyordum ama beni duymuyorlardı. Elimi adamın ağzına kapatıp onu susturmaya çalıştım. Susmadı, konuşmaya devam etti. Sonrası  birkaç kişinin adamın boynundaki elimi çekmesiyle gözümün yavaşça kararmasıydı.

———

Gözümü açtığımda sabahın ilk ışıkları pencereden içeri giriyordu. Hani ilk uyandığımızda bir anlık kafamızı dolduran ne varsa unuturuz. İşte o halim kısa sürmüştü. Kolumdaki serum iğnesini gördüğüm an, dün olan her şey beynime doluşmaya başladı. Keşke hepsi kötü bir kabustan ibaret olsaydı. Keşke hiç uyanmasaydım. Kafamı tekrar pencereye döndürdüğümde bir anda irkilerek kolumdaki serumu çıkarıp ayağa kalktım. Emre'yi yalnız bırakmıştım, ameliyattan çıkışını görmemiştim.

Yediğim sakinleştiricilerin etkisiyle resmen sürünerek ilerleyip odadan çıktım.
Çok acıyordu. Canım gerçekten acıyordu. Artık fiziksel bir acı duymaya başlamıştım. Hiç acı çekmez denilen beynim bile acısından yakınıyordu. Koridorda hızlanabildiğim kadar hızlanıp ameliyathanenin olduğu kata çıktım.
Kimse yoktu. Ne abim ne de onun ailesi. Düşünmek istemiyordum, beynimi kemiren ne varsa hepsini atmıştım kafamdan. Ben olmaz dediysem olmazdı. Daha ağzıma bile alamadığım şey onun başına gelmiş olamazdı.

Geldiğim yoldan geri dönüp yoğun bakım ünitesinin önüne geldim. Hepsi oradalardı. Neriman teyze, Orhan amca, Ceren, Cenk hatta abim bile ağlıyordu.

Abim beni gördüğünde koşarak yanıma geldi. Kolumu tutup beni ilerletmeye başladı. Az önce ne kadar hızlı davranıyorsam şimdi o kadar yavaştım. Bir şeylerden kaçıyordum, belki de duymak istemediğim şeylerden.

Neriman teyzenin önünde kolumu abimden çekip durdum. O anneydi, ne olduysa bana tüm kalbiyle söylerdi. Diğerleri gibi teselli cümleleri kurmaz, acımı kendi acısına katardı.

"Söyleyin." dedim fısıldayarak. Sesim duyulmasın, o da hiç cevap vermesin istiyordum. Çelişkilerle doluydum.

"O, o-" deyip yanındaki kocasına sarıldı.

Gözümden bir damla yaş süzülürken sakince  "O ne?" dedim.

Orhan amca kafasıyla arkamı işaret etti. Hemen oraya döndüm. Canını sevdiğim, bir camın arkasında yatıyordu. Yanında benim için attığında gözyaşı döktüğüm kalp atışlarını gösteren bir monitör, kolunda serum. Ama diğer o karmaşık şeylerden yoktu. Bu iyiye işaretti değil mi?

Cama yapışıp ellerimle camın üzerinden ona dokunurken "İyi, değil mi?"dedim.
Camdan tam kalbini öpüp tekrar sordum "O iyi mi?" Bir cevap vermelilerdi artık.

Sağ omzumda bir el hissedip o yöne döndüm. Cenk'e Emreyle arama girdiği için kızmalıydım ama bana cevap verecekti, o yüzden gözüm her saniyede bir Emre'ye kayarken Cenki bekledim.
Ağlamaktan şişmiş gözlerini silip yüzünden eksik etmediği gülümsemesiyle "İyi ama bekleyeceğiz." dedi.
Amadan sonrası benim için önemli değildi.O iyi kelimesi beni dünyanın en mutlu adamı yapmaya yetmişti.
Ben de saatler sonra ilk kez gülümseyip Emre'ye dönerek kafamı cama yasladım.

Camla resmen ilişkiye girmiştim. Bunun cezasını ona ödetirdim ya da uyansın o beni ona zarar verdiğim için cezalandırsın.
Uyansın da başka her şeye razıydım.

———

Ben Emreme kıyamam ki
Onun ölmesine gönlüm razı gelmezdi.

Hadi yine iyisiniz. Mutsuz son olmadı. Ben de zaten sevmem öyle şeyleri.

I love sizi.💜

Elephantorange.

Akılsız [ texting ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin