Bir insanın zihnine kilometrelerce uzaktan bir etki mümkün mü? Böyle bir teknoloji gerçekten var mı?
Araştırmaya başladım. İstanbul'daki bazı üniversitelerden konuyla ilgili bilgi sahibi olan kişilerle konuştum. Bunlardan bazıları "yok öyle şey" derken bazıları da "bu konu seni de aşar bizi de" diyorlardı.
Bana böyle bir olay teknolojik olarak varsa, bunun nasıl olduğunu bilimsel olarak açıklayacak kişiler gerekiyordu.
TSK' da sivil memur olarak çalışmış ve emekli olmuş bir aile dostumuza konuyu açtım.
"Bir insanın zihnine radyo dalga harekatı üzerinden bir etki mümkün müdür ?" diye sordum.
Bana bakıp güldü. Sonra da "Nereden merak saldın bu işe" dedi.
"Prof. Dr. H.N. bunun izahını yapar altına da imzasını atar" dedi.Prof. Dr. H.N bey'i telefonla aradım ve "Sayın hocam, bir arkadaş var. Bu arkadaşımız, İsveç Gizli Servisi'nin kendisine yayın yaptığını söylüyor" dedim.
H.N. bey'in "Tamam, yarın gelin" demesi beni rahatlatmıştı. Öyle ya, konu uçuk olsaydı Nurbaki bey "Tamam yarın gelin" demezdi.
Ama ben yine de rahatsızdım anlayamıyordum. İsveç'ten yapılan bir yayın, nasıl olurda İstanbul'daki bir adamı bulur ve onu rahatsız ederdi?E.T. ile beraber ertesi gün Prof. Dr. H.N. bey'in yanına gittik.
Bizi karşıladı. Bize çay ikram etti.
E.T. Hemen konuya girerek başladı başından geçenleri anlatmaya."İşçi olarak gittiğim İsveç'te 29 Nisan 1991'de üç arkadaşımla birlikte saat 19:00 civarında Göteborg'da, Restaurang Vicktoria'da yemek yerken içeri giren dört sivil polis tarafından alınıp mavi renkte 85-86 model Volvo marka araba ile Göteborg Merkez Karakolu'na götürüldüm.
29 Nisan 1991'den 21 Mayıs 1991'e kadar Göteborg Merkez Karakolu'nda tutuklu kaldığım sürede bir sürü fiziki işkencelere, aşağılanmalara ve hakaretlere maruz kaldım. Bu olaydan bir süre önce İsveç Gizli Servisi elemanları, lokantama gelip benden, müşterim olan PKK'nın bazı üst düzey adamları arasında ajanlık yapmamı teklif etmişlerdi. Ama ben reddetmiştim. Son teklifi de reddetmemden sonra tanıdığım bir İsveç polis şefi bana "Seni buzun altına gönderecekler" demişti. Ama o zaman ne demek istediğini anlamamıştım.
Göteborg Merkez Karakolu'nda üzerim arandıktan ve yarım saat bekletildikten sonra bir kat yukarı çıkartıldım. Bir polis memuru ifademi tam almaya başladığında lokantadan beni alıp getiren polislerden kahverengi deri montlu, uzun boylu zayıf kır saçlı ve 45-50 yaşları civarında olan polis bana sırıtarak, elindeki kağıt parçasını ifademi alacak olan polise verdi. İfadem de böylece alınmadı. Beni tekrar aşağı kata indirdiler. On beş dakika bekledikten sonra tekrar yukarı çıkartıldım. Orada bana resmi bir kağıt gösterip "Gözaltına alındın" dediler. Sonra da beni bir hücreye tıktılar.
Hücre; 10-12 metrekare büyüklüğünde, odada bir yatak, yere monte edilmiş tahta bir sandalye bir yazı masası ve bir de el yüz yıkamak için lavabo ...Bu hücreye adım atar atmaz aynı anda iki ayrı yönden içeri Türkçe sesli yayına başladılar.
"Anasıyla cinsel ilişki kurmuş Türklerden, tüm kara kafalılardan bıktık, hepinizi geberteceğiz. Sen küçücük bacağınla, İsveç Alman Nazi İmparatorluğu'na kafa tutacak adam mısın?" sesleri ...
Etrafa bakıyorum, ne hoparlör ne de benzeri bir şey var. İlk başlarda şaşırdım. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordum. Seslerin kafa ve kulak içinden gelmediğinden emin olduktan sonra tuvalete gitmek için düğmeye bastım. Birkaç dakika sonra kapı açıldı. Koridorda gardiyanla birlikte tuvalete giderken yayın yoktu. Tuvalette birkaç dakika kaldıktan sonra tekrar hücreme geldim, Türkçe sesli yayınlar yine devam ediyordu.•Not : Yaşanan olaylar tamamen gerçek olduğu için şahısların isim ve soyisimleri sansürlü olarak verilmiştir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİHİN KONTROLÜ
Non-Fiction"İnsanları değiştirmeye yarayan araçlar, her gün biraz daha çoğalarak elimizin altında toplanıyor. Bunlardan akıllıca da budalaca da yararlanabiliriz." Kaliforniya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı