DİJİTAL TERÖRİZME DOĞRU

80 1 0
                                    

Beynin uzaktan kontrolü ve yönlendirilmesi olarak tanımlanan dijital terörizm insanlığa yönelik yeni bir tehdit mi oluşturuyor?
Kapsamlı ve ciddî bir şekilde ilk olarak Clair Akwei adındaki bir Amerikan vatandaşının 1996'da Amerikan Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) aleyhine açtığı bir davayla gündeme gelen uzaktan düşünceleri okuma ve yönlendirme teknolojisinin, gizliden gizliye kullanıldığını kanıtlayacak birçok delil artık mevcut. Akwei, Amerika Federal Güvenlik Ajansı NSA'nın kendisini sürekli takip edip davranışlarını kontrol ettiğini iddia etmişti ve mahkemeye sunduğu yüzlerce sayfalık kanıtlar yayınlanmıştı.

Kısmen kanıtlanan iddialara göre NSA, bunu "sinyal istihbaratı" adı verilen bir sistemle yapıyor. Bu sistem dünyada elektrik taşıyan herşeyin çevresinde manyetik alan olduğu ve alanların elektromanyetik dalgalar yaydığı teorisine dayanıyor. NSA'nın geliştirdiği sistemle uydular aracılığıyla dünyanın neresinde olursa olsun bir canlıyı kontrol altına almak veya izlemek mümkün. NSA'nın sinyal istihbaratının ilk aşaması kontrol altına alınacak kişinin elektromanyetik dalga boyunun tespit edilmesi ...

Herkese göre değişen ve 3-50 hertz arasındaki elektromanyetik dalga boyutunun tespitinden sonra, bu dalga boyu bilgisayara giriliyor ve artık 24 saat o kişi uydular ve çeşitli araçlar aracılığıyla takip edilebiliyor.

Bilgisayarlar aracılığıyla şüpheli kişideki elektriksel hareketleri analiz eden NSA, kişinin beyin haritasını çıkararak düşüncelerini de okuyabiliyor. Konuşma merkezindeki elektrik akımının analizi sayesinde hedef kişinin sözleri dahi tespit edilebiliyor, görme merkezi analiziyle kişinin gördüklerine ulaşılabiliyor.

Davranışlar da kontrol edilebiliyor. Sinyal istihbaratı sistemi tersten de kullanılabiliyor. Bu teknolojinin ürperten boyutu da aslında burada yatıyor. Yani bir kişinin elektromanyetik dalgalarına kilitlenip uydu aracılığıyla yapılan takip, onu yönlendirmede de kullanılabiliyor. Hedefin beynindeki çeşitli merkezlere gönderilen elektromanyetik sinyallerle kişinin görme, işitme, koklama, hareket etme gibi her türlü duyu ve davranışı değiştirilebiliyor.

Gönderilen sinyaller sayesinde hedef kişi, başkalarının duymadığı sesleri duyabiliyor ya da görüntüleri görebiliyor. Burada, yukarıda değindiğimiz bir noktanın tekrar altını çizmekte yarar var..Beyindeki elektromanyetik dalga frekansı her insanda farklı olduğu için belirli bir kişiye gönderilen görüntü, ses ve benzeri sinyalleri diğer insanların hissetmesi mümkün olmuyor. Bu nedenle elektromanyetik tacize maruz kalan kişilerin itirafları yeterli delil olmadığı için tamamıyla kanıtlanamıyor.

Uzaktan beyin okuma ve yönlendirme teknolojisinin doğuşu Batı'da olsa da bu teknolojinin temellerini atan Sovyet Rusya oldu. ABD, ancak 1960-65 arası Moskova'daki büyükelçilik binasında görevli Amerikalı personelin, (Amerikan Elçisi'nin daha sonra ölmesini de içeren) çeşitli fiziksel ve zihinsel hastalığa neden olan elektromanyetik sinyallerle kuşatıldığının farkına varmasıyla bu teknolojiden haberdar oldu. Geçmişte ABD Savunma Bakanlığı'nda Bilim Danışmanı olarak görev yapan, Dr. Possony, ABD'nin bu alandaki ilk kapsamlı projesi olan PANDORA projesinin nasıl başlatıldığını sonradan şu sözlerle açıklayacaktı. "Moskova'daki elçinin ve diğer çalışanlardan bir çiftin, lösemi nedeniyle ölmesinden sonra orada ne olduğunu çok dikkatle araştırmamız için ani bir emir geldi. Dev bir proje yürürlüğe girdi. Bu tümüyle PANDORA Projesi olarak bilinen hale geldi ve bu CIA'yi, İleri Araştırma Proje Ajansı'nı, devlet departmanını, donanmayı ve orduyu da içeren çok sayıda paralel projeyi ihtiva etti."
Sonradan "Moskova Sinyalleri" olarak adlandırılan elektromanyetik sinyallerin, Amerikan Elçiliği'ni her gün hedeflediğini söyleyen Dr. Possony, ARPA'nın 20 Aralık 1966 tarihli "Çok Gizli" notuyla bu projenin önemini gösteriyor.
Dr. Possony "Tehdidin ne olduğunu belirlemek için Beyaz Saray, Birleşik Devletler Haber alma Heyeti vasıtasıyla, Devlet Departmanı, CIA ve Savunma Bakanlığı içinde bir araştırma çalışmasının yürütülmesi için direktif verdi. Ulusal Programın koordinasyonu 'TUMS' kod adıyla Devlet Departmanı tarafından yapıldı. ARPA insan üzerinde düşük seviyeli elektromanyetik radyasyon etkileri bulunan potansiyel tehditlerden birisiyle ilgilenen tüm programın seçilmiş bir kısmında temsil edilmekte ve bunun üzerinde araştırma yürütmektedir. Bu not 'PANDORA diye adlandırılan bu programdan elde edilen ilk sonuçları özetlemektedir' diyor. ABD bu yeni teknolojiyi tanımaya ve geliştirmeye çalışırken, 1974 yılında Kaznacheyev adındaki bir bilim adamı, ölümün uzak bir mesafeden ultraviyole ışınlarının nakledilmesiyle gerçekleştirilebileceğini kanıtladı.

Aynı yılda bir Çek mühendis olan Robert Pavlita ise böcekleri uzak bir mesafeden "psikotronik" cihazlar kullanarak öldürebildiğini gösterdi. Amerikan Haber alma Servisinin, Pavlita'nın çalışmalarıyla ilgili raporuna göre, bu bilim adamı, insanda güçlü psikolojik rahatsızlıklara ve ölüme neden olacak kapasiteye sahip olan biri 320 km, diğeri daha uzun mesafeden etkili olan iki "psikotronik" silah geliştirdi.

ZİHİN KONTROLÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin