10.45, butterfinger pancakes
"ne okuyorsun?" dudaklarının arasına yerleştirdiği pipetten limonatasını içerken, jeongguk'a sorular soran taehyung için bu sabah, en güzel sabahlarındandı. oldukça uykusuz olmasına rağmen dinç ve mutlu hissediyordu.
"sahne sanatları okuyorum, bir yılım kaldı." yanakları şişmiş, bir yandan ağzındakileri çiğneyip bir yandan konuşuyordu jeongguk, ve taehyung, ellerini dizlerine bastırarak içindeki yanaklarını sıkma isteğini engellemeye çalışıyordu.
"sen, sen ne okuyorsun?" gece atılan ancak uyandığında görebildiği mesajlar sayesinde, tek gözünü zor açtığı günü oldukça hızlı bir şekilde başlamıştı ve taehyung, gömleğini yanlış iliklemediği için mutluydu. saçlarını, koşarak geldiği yol boyunca düzeltmeye çalışmıştı ve yanakları kırmızı bir şekilde buluşacakları yere gelmişti. jeongguk'un konumunu attığı kafe küçük ve şirin bir yerdi. etrafta birkaç çiftin olması taehyung'u heyecanlandırmıştı ve randevudalarmış gibi hissediyordu.
"animasyon ve oyun tasarımı okuyorum fakat çizimde pek iyi değilim." bardağından son yudumunu da aldığında pipeti dudaklarından ayırdı. söylediği kesinlikle yalandı çünkü çizim konusunda bölümünde en iyilerdendi. o an, jeongguk'un gözlerini büyüterek tatlı bir şekilde teselli vermesini istemişti sadece. bunun yanlış bir yanı yoktu. yani, ona göre.
"vay canına! çok havalı, ve eminim ki yeteneklisindir, kahve hazırlamanın aksine." taehyung'dan gelecek tepkiyi beklerken dudaklarını birbirine bastırarak gülümsemesini bastırmaya çalışıyordu. onu sinirlendirmek hoşuna gidiyordu.
"yah! sürekli benimle dalga geçiyorsun ama ben gayet iyiyim, tamam mı?" dudaklarını büzerek kafasını eğdiğinde, masalarına gelerek tabaklarını alan garson ile jeongguk bir şey söyleyememişti. parayı ödeyip kafeden çıktıklarında, taehyung kollarını birleştirmiş, jeongguk'un yanında yürüyordu ve susmaya devam ediyordu. attığı hızlı adımlara yetişmeye çalışan jeongguk ise zorlanıyordu. "hey, küstün mü? özür dilerim." taehyung omuzlarını silkerek yürümeye devam ettiğinde biraz daha hızlanmış, jeongguk'u arkada bırakmıştı.
"taehyung, beklesene!" jeongguk, arkasından seslenerek ona yetişmeye çalıştığında, esmer olanın küçük bir çocuk gibi davrandığını düşünüyordu ve bu bile ona yakışıyordu.
"özür dilerim. söz, bir daha dalga geçmeyeceğim seninle." jeongguk yetişerek kolunu taehyung'un omzuna doladığında, esmer olanın adımları yavaşlamış, yüz ifadesi yumuşamıştı. çok çabuk kanıyordu, söz konusu jeongguk olduğunda çok çabuk kandırılıyordu.
"söz verdin bak, tamam mı?" bir adım geriye çekilerek, jeongguk'un kolunun omzundan düşmesini sağladığında, genç adamın önce yüzü düşse de gülümseyerek onayladı. "evet, söz. söylemeyeceğim öyle şeyler bir daha." taehyung da dayanamayıp gülümsediğinde, işlek caddenin kaldırımlarında yürümeye devam etmişlerdi. sabahın erken saatlerinde fazla araba gürültüsü yoktu ve bu yolu daha çekilebilir kılıyordu. taehyung, her ne kadar üşengeç olsa da jeongguk ile yürümek, sohbet etmek ona hiç olmadığı kadar güzel gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forelsket | taekook ✓
Fanfictiontaehyung, işine çabuk alışacağından, karşısındaki baristanın yetenekli ve ateşli olduğu kadar emindi. [tamamlandı.]