merhabaa, sorumsuz yazarınız geldi ve size güzel olduğuna inandığı bir bölüm getirdi. umarım hoşunuza gider, iyi okumalar diyoruuum ve kaçıyorum.
♡
12.45, seul ulusal üniversitesi
son sınavını da teslim ettiği sınıftan çıkarak derin bir nefes verdiğinde, bahçeye çıkan kapıya doğru ilerledi taehyung. iki haftadır içinde olduğu yoğun düzen onu epey yormuştu.
sırtındaki çantadan kulaklıklarını çıkardığında bahçeye ulaşmış, her zamanki yerlerinde oturan arkadaşlarını görmüştü. kendisine bağırarak el sallayan jimin'i görmemesi gibi bir imkan zaten yoktu.
"nasılsın?" dedi seokjin, esmer olan yanındaki boş yere oturduğunda. hepsinin üzerinde bir yorgunluk vardı fakat bir araya geldiklerinde gülerek tüm sıkıntıları üzerlerinden atıyorlardı. "iyiyim, hyung. sen nasılsın?"
"iyiyim ama yemek yersem daha iyi olacağım. gidebilir miyiz artık?" sonlara doğru yükselen ve isyan eden sesi ile diğerlerinin onayını aldığında, ayaklanarak kampüsten çıkmış ve seokjin'in yönlendirdiği kafeye doğru yürümeye başlamışlardı. jimin ve yoongi el ele önden yürürken, hoseok arkalarından garip sesler çıkararak onları rahatsız etmeye çalışıyordu. namjoon onu durdurmaya çalışarak yanından ilerlerken seokjin ve taehyung arkalarında kalmışlardı.
"hoseok hyung'un acilen birini bulması gerek." taehyung söylediğinde seokjin onu gülerek onaylamış, kolunu esmer olanın omzuna sarmıştı. "bir bana sarıyor, bir yoongi hyung ile jimin'e. ayrıca hep beni utandırıyor." mızmızlanarak konuştuğunda seokjin onun yumuşak yanaklarını sıkarak gülmeye devam etmişti. "jeongguk'a imalar yapıyor sürekli. arkadaşız diyorum inanmıyor bir de hyung. dışarıdan arkadaş gibi gözükmüyoruz sanki."
"gözükmüyorsunuz." omuz silkerek umursamazca konuşan seokjin, taehyung'dan sinirli bir bakış kazanmıştı. "yah, hyung! sen de mi ya?" taehyung, seokjin'i iterek kendinden uzaklaştırdığında kollarını göğsünde kavuşturup adımlarını hızlandırmıştı. arkasından kahkaha atan hyungunu duyduğunda daha da sinir olmuş, seokjin'e dönerek dil çıkarmıştı.
"hiç de öyle gözükmüyoruz. yalan söyleme!" dediğinde sinirli surat ifadesi seokjin'in daha çok gülmesini sağlamıştı. "hyung, umarım gideceğimiz kafenin mutfağında sorun çıkar da yemek yiyemezsin." bu sefer gülen taehyung olurken, seokjin'in yüzüne korku dolu ve ağlamaklı bir ifade oturmuştu.
"kim taehyung! sözünü geri al hemen!"
13.30, cafe gondry
"o benim tabağım, bıraksana!"
hoseok'un tabağını seokjin'den kurtarmaya çalışması ile başlayan yemekleri oldukça sıradan geçiyordu. diğerlerinin de görmeye alışık olduğu olaylar sırasıyla yaşanırken jimin, tabağındaki soslu makarnadan yoongi'ye uzatıp geri çekiyor, onun huysuzlanmalarına gülüyordu. taehyung, ikiliye somurtarak bakarken bir anlığına, jeongguk'la böyle olmanın nasıl hissettireceğini düşündü. sadece bir anlığına, çünkü cebinde titreyen telefonu hayallerinin baş kahramanına ait olan bildirim sesi ile mesaj geldiğini belirtmişti. elindeki çatalı bırakıp seokjin'in tabağına göz koymasına izin verdiğinde, telefonunu kot cebinden çıkarmış, açma tuşuna basarak ekranı aydınlatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forelsket | taekook ✓
Fanfictiontaehyung, işine çabuk alışacağından, karşısındaki baristanın yetenekli ve ateşli olduğu kadar emindi. [tamamlandı.]