20.00, min's coffee shop
"bakar mısınız?"
masadan yükselen gülüşmelere taehyung'un sinirli adımları karışırken neden böyle arkadaşlara sahip olduğunu sorguluyordu. yeterince yoğunluk yokmuş gibi bir de hoseok'un bitmek bilmeyen istekleri ile uğraşıyordu.
masanın uç köşesinde yoongi'ye sırnaşan jimin'i, önündeki muzlu pastayı nefes almadan yemeye çalışan seokjin'i saymıyordu bile.
"hyung, sence de yetmedi mi?" elindeki not kağıdı sıkılmaktan buruşmuştu ve günün bitmesini iple çekiyordu. "iki saattir bir şeyler yiyip içiyorsun, ne ara bu kadar doyumsuz oldun sen ya?" ayaklarını yere vurarak söylendiğinde sesini alçak tutarak müşterileri rahatsız etmemeye çalışıyordu. hoseok ise esmer olanı pek umursamışa benzemiyordu.
"üç kremalı kahve, iki dilim limonlu kek istiyoruz. bir de şu pembe renkli makaronlardan. seokjin hyung, başka bir şey istiyor musun?" elindeki kremaya bulanmış çatal ile hararetli bir şekilde konuşan genç kendisine yöneltilen soruyla önündeki boş tabağı gösterek bir dilim pasta daha istedi. taehyung başını sallayıp yapmacık bir gülümseme ile yanlarından ayrıldığında jeongguk'un yanına ulaşarak siparişleri sıraladı.
"taehyung, o masadan tanıdığın biri var mı? sanki özellikle seni çağırıyorlar gibi." tek kaşını kaldırmış bir şekilde tezgaha yaslanan jeongguk ile taehyung kendini sorguda gibi hissetti ve nasıl sıyrılacağını bilemediğinden söylemeye karar verdi. "onlar arkadaşlarım," tek eliyle ensesini kaşırken utandığını hissediyordu. "buraya neden geldiler bilmiyorum. büyük ihtimalle hesabı bana bırakmayı planlıyorlar çünkü dışarı çıktığımızda hiç böyle rahat yemek yediklerini görmedim." arkalarında kalmış olan masadan yükselen konuşmalar ikisinin de kulaklarına dolarken jeongguk'un gülümsemesiyle taehyung da gülümsedi. "o zaman hesabı almaya ben gideyim, ne dersin?" aralarındaki sohbet ve kahkahaları uzarken ne taehyung'un getirdiği siparişler ne de silinmeyi bekleyen masalar umurlarındaydı. taehyung, bu küçük ana hapsolmayı her şeyden çok istedi.
"pardon, lavabo ne tarafta acaba?"
taehyung'un omzuna atılan kol ile konuşmaları bölünürken, esmer olan tanıdık gelen ses ile yanındakine döndü. dik bakışları ile yeni gelmiş olan hoseok'a gitmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyordu fakat onun gitmeye pek niyeti yok gibiydi.
"ileride, koridorun solunda." bakışmaları jeongguk'un dahil olması ile bölünürken baristanın kaşları çatılmıştı. hoseok'u hedefleyen bakışları taehyung'un daha önce hiç görmediği şekilde sertti.
"teşekkürler. sen taehyung'un arkadaşı mısın yoksa?" hoseok kulaklarına varan ve yüzünden düşürmediği gülümsemesi ile jeongguk'a bakarken, esmer olanın omzundaki kolunu sıkılaştırdı.
"arkadaşıyım," elini kızıl saçlı gence uzattı. "jeongguk." kaşları hala eski konumunu korumaya devam ederken kızıl saçlı genç kendisine uzatılan eli sıktı. "hoseok, memnun oldum." birbirlerine yapmacık bir şekilde gülümsediklerinde, taehyung ortamı yumuşatmak adına araya girerek hoseok'u lavaboya yönlendirdi. yalnız kaldıklarında, jeongguk'a döndü ve eliyle siparişleri göstererek kafasını dağıtmayı denedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forelsket | taekook ✓
Fanfictiontaehyung, işine çabuk alışacağından, karşısındaki baristanın yetenekli ve ateşli olduğu kadar emindi. [tamamlandı.]