1 YIL SONRA
Gözlerimi korkuyla açtım ve dün gecenin getirdiği kabusla irkildim. Son bir yıldır hep aynı kabusu görüyordum. Mavi, parlak bir ışık beni içine çekiyordu. Yavaş yavaş derime işliyor, beni boğuyor ve öldürüyordu. Tabi ben tam ölecekken uyanıyordum. Her seferinde aynı şey oluyordu. Neden sürekli aynı rüyayı görmeme rağmen ilk defa görmüşüm gibi korktuğumu bilmiyordum. Neden sürekli aynı rüyayı gördüğümü de bilmiyordum. Tek bildiğim bundan bıkmış olmamdı. Bazı günler uyumamak için özel çaba sarf eder ama sonunda uykuya yenik düşüp aynı rüyayı tekrar görürdüm.
Kafamı çevirip duvarda asılı metal rakamlara baktım. Saat 06:30'du. Yarım saat sonra dersler başlıyordu bu yüzden kabusun üzerimde bıraktığı derin izlerle yataktan kalktım.
"Kızlar! Son yarım saat!" dedim bıkkın bir sesle. Her sabah alarm gibi aynı saatte kalkar, oda arkadaşlarım olan Mae ve Olivia'yı uyandırırdım. Mae yattığı yerden hafifçe kafasını kaldırdı ve,
"Banyo ilk benim!" dedi.
"Çok geç, ben girdim bile." dedim. Kapıyı kapatırken son gördüğüm Mae'in yastığına pes edercesine kafasını gömmesi oldu. Bu sırada Olivia hala canlılık belirtisi göstermiyordu.
Önce soğuk bir duş aldım. Burada sıcak diye bir şey olmadığından her şey soğuktu. Duştan yemeklere kadar. Garip olan ise ısınmaya ihtiyaç duymazdık. Burada hava her zaman ılıktı. Sıcak ve yakıcı olan şeyler Yansıma ulusunda istenmezdi. İnsanlara dair özendiğim en büyük şeylerden biri de güneşti. Bazı günler güneşe çıplak gözle bakmanın nasıl bir şey olacağını düşünürdüm. O yakıcı hissin nasıl bir duygu olduğunu bilmek isterdim. Bazen sanki o hissi biliyormuşum gibi gelirdi. Güneşin tenimde bıraktığı o gıdıklayıcı his arada sırada bana kendini hatırlatırdı. Büyük ihtimalle o duyguyu hiç bilmediğim için hayal gücüm bana oyun oynuyordu.
Yaşadığım yer Yansımalar Dünyası olarak adlandırılan ve belirli bölgelerden oluşan bir yer üstü ulusuydu. Bizim bölgemiz yetim alt ve adayları barındırırdı. Başımızda bizi gözetleyip eğitim veren üstler vardı. İçimizdeki en yetkili kişi ise baş eğitmen Oswald'dı. Doktor Ray'in söylediğine göre geçen yıl başka bir bölgeden buraya transfer olmuştum. Yetim olmama neyin sebep olduğunu yada önceden nasıl bir hayatım olduğunu hatırlamıyordum. Annem ve babam ölmüştü ama ben onları hatırlayamadığım için ölümlerine üzülemiyordum bile. Sanki tüm sinirlerimi aldırmış gibiydim. Tek bir gözyaşı bile yoktu. Doktor Ray'e göre yaşadıklarım yüzünden -her ne yaşadıysam- büyük bir travma geçiriyordum. Bu teori mavi ışıklı kabusuma biraz açıklık getiriyordu gerçi.
Burada yaşayan yansımalıların aileleri ise dünyalıların bize açtığı savaşta ölmüştü bu yüzden sadece birbirimize sahiptik. Tarih dersinde anlattıklarına göre dünyalılar yaşadıkları yeri yeterli görmemiş bizim ulusumuzu da fethetmek istemişti. Dünyalılar bu kadar bencil insanlar olmasaydı barış ve birlik içinde yaşayabilecektik ve burada yaşayan hiçbir yansımalı yetim olmak zorunda kalmayacaktı.
Ayıldıktan sonra banyodan çıkıp kapıda asılı olan giysilerimi aldım. Burada pek kıyafetimiz olmazdı. Genelde giydiğim şeyler olan paçaları kıvrılmış dar kotumu ve siyah t-shirtümü üstüme geçirdim. İşim bittiğinde aynada hala ıslak olan saçlarıma baktım. Saçlarımı kurutma gibi bir imkanım olmadığından havluyla nemini aldım. Saçlarımdaki lüleler omuzlarımdan aşağı dökülüyordu. Kuruması için saçımı açık bıraktım. Yüzümü incelemeye başladım. Ucuna doğru kıvrılan düz bir burnum, ince ama şekilli dudaklarım, kehribar rengi gözlerim vardı. Açık kahverengi saçlarım yüzümü sararak yumuşatıyordu. Güzel olduğumun farkındaydım ama bunu asla bir araç olarak kullanmadım. Kendini beğenmişlik hoşlanmadığım şeyler arasındaydı. Banyo dolabını karıştırıp, Doktor Ray'in bana geçen hafta hediye ettiği şeyi buldum. Bu dünyadan getirilmiş, bir tür meyvenin ezimesiyle oluşturulmuş bir bulamaçtı. Küçük kutusunu elime alıp açtım, katılaşmış olduğu için insanların krem dediği şeye benziyordu. Parmağımı hafifçe sürerek kırmızı renkte olan bu bulamaçtan biraz aldım. Dudağıma sürüp yaymaya başladım. Şimdi hafif bir kırmızılık kazanmış dudaklarım çok daha güzel görünüyordu. Kutuyu tekrar eski yerine koyup banyodan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA
FantasyGözlerimi yavaşça yukarı kaydırdım. Bir çift karanlık... Tek gördüğüm bir çift karanlıktı ve beni içine çekiyordu. O karanlığın içinde kalp atışlarım vardı. Dağılmış ve ufalanmış aklım vardı. Her zerremin titremesine sebep olan o his vardı. Korkuyo...