Kapıdan içeri girer girmez gözüme çarpan şey birleştirilmiş yataklardı. Oda arkadaşım odadaki iki yatakta onunmuş gibi yatakları birleştirmişti ve rahatça uyuyordu. Çarşaflar grinin fazla koyu bir tonuydu ve örtü olarak kullanılması gereken şeylerden biri oda arkadaşımın vücuduna dolanmıştı. Diğeri ise hemen ayak ucumun hizasında yerde uzanıyordu. Duvarların rengi koyu mavi olduğu için odanın içi çok karanlıktı. Yansıma ulusunda ışıklandırma belli saatlerde açılır ve kapatılırdı. Işıklandırmanın açık olmasına rağmen odanın bu kadar karanlık olması beni boğmaya başlamıştı. Belki de beni asıl boğan yaşadağım pişmanlık duygusuydu.
Yatakların tam karşısında oldukça büyük bir dolap vardı. Dolap ahşaptı ve renginin diğer eşyalar gibi koyu kahve olması beni şaşırtmamıştı. Dolabın sol tarafında ufak bir kitaplık vardı. Ama kitaplığın içinde kitap dışında başka ıvır zıvırlar vardı. Elimde ki plastik kutuyu kitaplığın hemen önüne bıraktım ve yeni oda arkadaşımın ıvır zıvırlarına göz attım. Bir rafta spor malzemeleri vardı. Kolları güçlendirmek için bir lastik, atlamak için plastik bir ip ve A harfine benzeyen bir alet daha. Onu elime alıp sıkıştırdığımda bileğime doğru bir yanma hissettim. Hemen yerine koydum. Diğer raflarda biblolar, havlular ve makyaj malzemeleri vardı. Dolaba doğru ilerleyip kapağını açtığımda gözlerim kocaman açıldı. Bu kızın Mae'den bile çok kıyafeti vardı. Dolabın kapağını kapattıp arkamı döndüğümde bu odada pek hoş karşılanmayacağım hissine kapıldım.
Dolabın sağındaki kapıdan banyoya girdim. Sakinleşmek için elimi yüzümü yıkadım. Cebimden ufak bir lastik çıkarıp saçımı ördüm. Üzerimdeki kıyafetlere baktığımda pek eğitime uygun olmadığını görebiliyordum. Banyodan çıktım ve oda arkadaşımı uyandırmak için ilerledim. Dustin ne demişti? Onu yemekhaneye gitmek için uyandırdığında sana minnettar olacak. Açıkcası bu Dustin'di ve ona güvenilmezdi. Sonuçta beni burada barındırmamaya ant içmiş gibi davranıyordu. Ama Oswald'ı karşısına alabileceğini düşünmüyordum bu yüzden yüzüstü yatmış kızı hafifçe sarstım. Tepki yoktu. Ona ne diye seslenecektim ki?
"Hey, uyan!" Kızın kızıl saçları yüzünün yarısını ve yastığın büyük bölümünü kaplıyordu. Yarısı aralanmış dudaklarının arasından bir hırıltı yükseldi ve yatakta döndü. Büyük bir kahkaha boğazımdan yukarı doğru ilerledi ama hemen ellerimle ağzımı örterek dışırı çıkmasına engel oldum. Sonuçta biri uyurken başında kahkaha atmak iyi bir izlenim bırakmazdı. Artık sırtüstü yatan kızı biraz daha sarstım ve,
"Hey, eğer kahvaltıyı kaçırmak istemiyorsan kalk! Kime diyorum ben?! Kalkman lazım!" Kızı artık öyle bir sarsıyordum ki uzaktan bakan biri titreme nöbetine girmiş birini sabit tutmaya çalıştığımı sanabilirdi. Kızın önce kaşları çatıldı hemen sarsmayı bıraktım. Gözlerini kırpıştırarak açtı ve,
"N'oluyo? Sen kimsin kızım?" dedi ve uzun bir süre çatık kaşlarla bana bakmayı sürdürdü. Bende en sempatik gülümsememle başında dikiliyordum.
"Yeni oda arkadaşın. Ben Crystal." Sinirle nefesini saldı ve ben orada yokmuşum gibi gözlerini kapattı. Ben yinede devam ettim. "Yemekhaneye gitmemiz gerek. Yoksa aç kalacağız."
"Sana söylemedi mi? Sabah erken uyanmaktan nefret ederim. Sabah kahvaltı yapmaktan nefret ederim. Sabah birinin başımda dikilip konuşmasından nefret ederim."
"Anlıyorum anlıyorum, sakin ol. Yansıma aşkına, bu kadar nefret dolu olman bünyeni rahatsız etmiyor mu?" dedim ve hemen ardından ekledim. "Dustin -tanıyorsundur sanırım- bana söylemedi. Tam tersi uyandırılmaktan hoşlanacağından bahsetti. Gerçi anlamalıydım ama-" Hafifçe kaldırdığı eliyle susmamı işaret edince dediğini yaptım.
"Nereye gidiyorsan git de biraz daha uyuyabileyim." dedi ve bana -kibarca söylemek gerekirse- arkasını döndü. Biraz sonra söyleyeceklerimin kendi açımdan iyi sonuçlanmayacağını bilsemde söylemek zorundayım. İlk günden aç kalmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA
FantasyGözlerimi yavaşça yukarı kaydırdım. Bir çift karanlık... Tek gördüğüm bir çift karanlıktı ve beni içine çekiyordu. O karanlığın içinde kalp atışlarım vardı. Dağılmış ve ufalanmış aklım vardı. Her zerremin titremesine sebep olan o his vardı. Korkuyo...