Dustin'den
Kontrol et. Düşün. Unutma ve hisset. Kendimi bildim bileli uygulamaya çalıştığım şeylerdi bunlar. Benliğimin derinliklerinde dışarı çıkmak için kükreyen ve pençelerini savuran bir canavar vardı. O bana iliklerime kadar titrememe neden olan öfkesiyle her kükrediğinde yada keskin pençelerini ruhuma geçirip benden bir parça kopardığında ben değişiyordum. İçimde yatan canavar oluyordum. Bu bendim. Bir canavar...
Ama bir kişi o canavara seslenebiliyordu. Kendini duymasını sağlayıp onu yatıştırabiliyordu. Kontrol et. Düşün. Unutma ve hisset. Bunlar onun sözleriydi. Gloria, ben daha küçük bir çocuk olduğumdan bu yana bana bu sözcükleri içmem gerektiğini söylemişti. Siyah saçları yağdan yapışmış ve gözleri ağlamaktan çapaklanmış küçük çocuk karanlık köşesinde gizlenirken Gloria gölgelerin arasından çıkmış ve ona bu kelimeleri fısıldamıştı. Hemen ardından, eğer sana yardım etmemi istiyorsan bu kelimeleri içmelisin, demişti. Küçük ben önceleri bu sözlerden hiçbir şey anlamamıştı. Ama sonra kelimeleri içmeye başladı.
Seri adımlarla yürürken adımlarını bana uydurmaya çalışan kıza baktım. Gözleri dalgındı ve adımlarına bakıyordu. Belkide adımlarını sayıyordu. Kıvrık bir burnu, ince ama şekilli dudakları vardı. Aklına kötü bir şey gelmiş gibi önce dudaklarını büzdü hemen ardından da kaşlarını çattı. Kafasını kaldıracağını anladığım anda kafamı önüme çevirdim. Şimdi bana bakıyordu. İfadesiz bir yüzle önüme bakmaya devam ettim. Ama o bana bakmaya devam ettikçe merakım baskın çıktı ve,
"Yorulmadın mı?" diye sordum.
"Ne?" dedi ve ayağı takıldığı için tökezledi. Çoktan asker adaylığına geldiğimiz için durdum ve tökezlediği için utanan normal adayına döndüm.
"Bana bakmaktan diyorum. Yorulmadın mı?"
"Evet sana baktım çünkü emin olmak istedim. Yani öfkenin geçip geçmediği konusunda. Az önce beni öldürmek üzereydin de." dedi kollarını bilmiş bir edayla bağlayarak. Kehribar rengi gözlerine baktım. Evet, öfkem geçmişti. İçimdeki canavar tekrardan karanlık köşesine sinmişti. Ama öfkem gidince geriye hiçbir şey kalmamıştı. Hissettiğim tek duygunun öfke olması beni bir canavar yapan en temel özellikti. Bende onun gibi kollarımı bağladım ve,
"Merak etme, seni öldürecek değilim. Ama bu yaptığın yanına kalacak sanıyorsan yanılmış olursun, normal." dedim.
"Sen anlayışlı bir yansımalı olsan senden af dilerdim, sende beni affederdin ve konu kapanırdı. Gerçi sen anlayışlı bir insan olsan başta o sözleri hiç söylemezdin ve bende kasıklarına tekme atıp mahçup duruma düşmezdim. Görüyorsun ya sorun tek bir yerde. Ne söylediğini duyar gibi oldum? Evet, sen. Sorun sensin." Sonunda sustuğunda,
"Yani?" dedim. Sinirlerek sesini yükseltti.
"Yani ne yaparsan yap! Senden korkmuyorum!" Uzun bir süre gözlerini gözlerime kilitledi ve öylece kaldı. Kızın gözlerine bakarken tuhaf bir şeyler oldu. Sözleri bende gülme isteği uyandırmıştı. Tabi ki gülmemiştim ama söyledikleri şeyler de bana komik gelen bir şeyler vardı. Ayrıca merak... Söylediği sözler, davranışları, kaşlarını her çatışındaki düşünceleri... Hepsini merak ediyordum. Neden bilmiyordum ama oluyordu. Bu sıradan normal adayı bende öfke dışında duyguların oluşmasını sağlıyordu.
Bir adım attım. Bir adım geri gitti. Bir adım ve bir adım daha.. Derken sırtı duvara çarptı ve durdu. O durunca bende durdum ve yüzümü yüzüne yaklaştırdım. Aramızdaki mesafe gittikçe daraldı. Artık nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Kalp atışları o kadar canlı ve hızlıydı ki heyecanlandığını anlamamak için aptal olmak gerekirdi. Gözlerim dudaklarına kaydı ve içimde derin bir yerlerde bir sıcaklık hissettim. Canavar uyanmıştı. Yine açtı ama bu sefer istediği şey kan değil başka bir şeydi... Dudaklarımı sağ kulağına sürttüm ve fısıldadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANSIMA
FantasyGözlerimi yavaşça yukarı kaydırdım. Bir çift karanlık... Tek gördüğüm bir çift karanlıktı ve beni içine çekiyordu. O karanlığın içinde kalp atışlarım vardı. Dağılmış ve ufalanmış aklım vardı. Her zerremin titremesine sebep olan o his vardı. Korkuyo...