1 adet sarhoş Yoongi

345 59 20
                                    

Yoongi-

Her attıkları adımda kendini Hosoek'a biraz daha yakın buluyordu Yoongi. Şu an artık saçlarının bile kokusunu alabilecek kadar yakındı ona ve bu pozisyona nasıl geldikleri konusunda en ufak bir fikri bile yoktu. En son homurdanarak Hoseok'la dans pistine sürüklenen o olmasına rağmen şimdi bir nevi ona sarılmış, doğal naneli kokusunu içine çekiyordu. Ki durumdan yakındığı bile söylenemezdi. Hoseok çok güzel kokuyordu, doğru düzgün düşünmesine engel olacak kadar. Bu sıcakta ve terlemiş olmasına rağmen.

Yoongi tanımadığı insanlarla bu kadar yakınlaşmazdı, yakınları dışındaki insanlarla fiziksel temastan hoşlanmazdı. Şuan bu durumdan rahatsız olması gerekiyordu. Memnun değil. Ama bu yine de ellerini Hoseok'un omuzlarından boynuna kaydırmasına engel olmamıştı. Kafasının içinde hayatta kalmayı başarmış son birkaç damla mantığın ona "Dur, bu kadar yeter." diye seslendiğini duysa bile alkolün zayıflattığı iradesiyle elleri bilinçsizce hareket ediyor, parmaklarının altındaki pürüzsüz tende ufak daireler çiziyordu. Pişman olacaksın.

Gözleri zar zor açık kalmayı başarabilirken vücudundaki ellerinin belinin kıvrımını hafifçe okşamasıyla memnuniyetle mırıldandı. Dokunuşları o kadar yavaş ve hafifti ki ki Yoongi bile bir an bunların hepsinin hayal gücünün ürünü olduğunu zannedecekti.

Dur. Sadece seni kullanmak istiyor. Pişman olacaksın.

Ama kafasından tek bir düşünce geçiyordu;

"Jung Hoseok."

Burnunu biraz daha Hoseok'un boynuna bastırıp kokusunda boğulurken bu dans bittiğinde kaçmak ve bunlar hiç yaşanmamış gibi davranmak isteyeceğini biliyordu. Ama şu an neredeyse hiç tanımadığı birinin kollarında hiç olmadığı kadar güvende hissediyordu Yoongi. Karşısındakinin güven kelimesinin tam tersi olduğunun farkındaydı oysaki.

Kendini yakıyorsun.

Sanki sonsuzluk gibi geçmiş zaman bile ona yeterli gelmese de duyduğu adıyla birlikte gözlerini aralamak zorunda kaldı. "Yoongi Hyung." sesin geldiği tarafı görmek için kafasını çeviren Yoongi Jungkook'la göz göze gelirken nasıl bie pozisyonda olduğunu unutmuştu. "Bence artık geri dönmeniz gerekiyor. Jin ile tek başıma başa çıkamıyorum."

Güzel bir rüyadan uyanmış gibi etrafındaki sis perdesinden kurtulan Yoongi gerçekliğe dönüp ellerini hızla Hoseok'un vücudundan çekti. Gözleri telaşla Hoseok'u süzerken o da en az onun kadar sersemlemiş ve kaybolmuş gözüküyordu. Jungkook'un gözleri ikili arasında gidip geliyordu.
Yoongi garip bir biçimde birkaç defa öksürdükten sonra "Evet haklısın, hadi dönelim." derken Jungkook'a göz teması kurmaktan kaçınıp yere bakıyordu Yoongi, sanki kurabiye kavanozundan kurabiye çalarken yakalanmış bir çocuk gibi utanırken. Hoseok'a baktığında onun da yanaklarının hafifçe kızardığını gördüğünde kendini bu görüntüye hazırlayacak zamanı olmamıştı. Herkesin bela olarak gördüğü Jung Hoseok'un, turuncu saçları dağılmış, dudakları hafifçe aralanmış ve yanakları hafifçe pembeleşmişti.

Belki o kadar da kötü bir fikir değil.

Kafasını hızlıca iki yana sallayan Yoongi kafasından bu görüntüyü silmeyi denedi. Hoseok'u çekici bulmaması gerekiyordu. Yine pişman olacaksın. Onu uzak tut. "Kendine gel Yoongi." diye fısıldadı kendi kendine. Böyle şeylere vakti yoktu.

Evet işte böyle.

O düşüncelerinin içinde boğulurken kolundan tutup onu Jin'in yanına sürükleyen bir adet Jungkook "Dalıp gitmenin sırası değil Hyung." diye onu azarlarken kendini diğerlerinin yanında buluvermişti bile.

His Muse | YoonSeok |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin