Gökyüzüyle karakol çatısının birleştiği yere bakıyorum. Oluşan o çizgiden mahrum bırakılan insanları düşünüyorum. Acıyorum onlara. Acıdıklarım gökyüzünü göremeyenler değil, başını kaldırsalar bile fark edemeyenler, hep çatıları görenler. Çatılardan sonrası yok. Binanın içine girdiğimde görüyorum işte onlardan -göğü çatılardan ibaret olan insanlardan. Birçoğunun göğünü ilk örten şey A4 kağıtları, kimi hiç gökyüzünün farkında olmamış kimi de bakmamış.
Polisin eliyle işaret ettiği odaya giriyorum.
"Birazdan gelir." diyerek çıkıyor. Odanın düzeninde saklı kargaşaya bakıyorum. Bir insan yıllarını bu odada geçirdiğinde kağıt imzalayabilen bir hayvandan farklı olmaz. Gözlerimi koridora bakan büyük pencereye çeviriyorum. Duvara dayanmış bir kız ile yaşlı adamdan başka kimse yok. Kızın gözlerinin altı mosmor, dudakları sarı, uyuşturucu bağımlısı olmalı, yanındaki de babası. Başımı sağa sola sallayıp insanların kendilerine kazdıkları kuyulara şaşırıyorum. Sanki kazdıkları kuyuya girip hiç çıkmak istemiyorlar.
Kapı açılıyor ve kadın polisin yanında giren küçük kız gözlerini bir an bile yerden kaldırmıyor. Gerilip doğruluyorum. Dosyada yazanları tekrarlıyorum. Ellili yaşlarda biri tarafından, dün sabah, evinde tacize uğramış; kendini korumak için karşı tarafa çatalla karşılık vermiş, saldırgan omurgalarından giren çataldan dolayı felç kalacak.
"Merhaba güzel kız." diyorum. "Ben Eda ama Edi derler, sen de öyle seslenebilirsin."
"Benim ismim de Eda."
Küçücük benzerlikten dolayı ürperiyorum, oysa empati yapmam gerekiyor. Ben daha onların yaşadıklarını yaşamak düşüncesinden korkarken nasıl empati yapabilirim? Bu konudaki doğru insan olmadığımı hissediyorum.
"Ölmüş mü?"
"Hayır," diyorum. "ölmedi ama onu yaraladığın için kendini kötü hissetmemelisin. Suçlu olan sen değilsin, karşı taraf."
"Babam mı hapse girecek yani, ben girmeyecek miyim?"
"Anlamadım?" diyorum. Elim dosyanın üzerine gidiyor, yanlış dosyayı aldığımı düşünüyorum.
"Ben hapse girmeyecek miyim?" diye tekrarlıyor.
Dosyayı açıp neredeyse ezberlediğim bilgilerde gözlerimi tekrar gezdirip en son isme bakıyorum, doğru dosya olduğunu fark ediyorum.
"Baban neredeydi o sırada? Sana o adam zarar vermeye çalıştığında."
Göz bebekleri uzay boşluğu kadar boş bakıyor.
"O babamdı."
Sırtımı koltuğun gerisine yaslayıp yüzüne bakıyorum. Gözlerindeki boşluk yıldızlarla doluyor. Kadın memura bakıp çıkabilir misiniz, diye soruyorum. Bir şey demeden kalkıyor. Küçük kıza bakarken bir gölün kıyısında, o göle bakıyor gibi hissediyorum. "Sana saldırırken baba diyemedin. Gözlerine bakamadın. Sadece ona kızı olduğunu hatırlatmak istedin. Anne diye bağırdın. Ona sal-...
-
*حلو
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yanlış roman
Proză scurtăyanlış olduğu için yapıyorum bazı şeyleri bazı duvarları örüyorum ve bazı köprüleri yıkıyorum, bu yanlış roman, olmaman gereken yer. ...