"Büşra, yine dolanma ortalıkta! Çabuk gel kızım olur mu?"
"Tamam anne."
Annemin konuşmaya devam edeceğini biliyordum. Annem hep konuşurdu. Terleme. Atletin ıslanmış mı? O çocukla gezip durma. Dondurma yeme. Balkondan sarkma. Çok televizyon izleme... Ve ben yapma dediği her şeyi yapıyordum çünkü yapmamı söylediklerinden çok yapmamamı söyledikleri beni mutlu ediyordu. Sedrik'i izlemekten de bu yüzden zevk alıyordum.
Sekiz yaşındaysanız ve anneniz her şeye karışıyorsa hayat gerçekten çok zordur.
Merdivenlerden çıkan alt kat komşumuz gülümserken yüzüne asabi bir şekilde baktım. Çocukları neden düzgünce selamlamıyor da gülerek karşılıyorlardı? Büyükler çözülmesi çok zor bir yap-boz gibiydi. Ben iki yüz parçalık yap-bozları çözüyordum ama büyükleri çözemiyordum.
Bakkalın önünde bekleyen Emre'ye televizyonda askerlerin yaptığı gibi selam verip içeri girdim. İki tane ekmek istediğimde Samet Amca yüzüme bakıp sadece iki ekmek mi, diye sordu. Evet, ben hiçbir zaman ekmekle yetinmezdim. İki tane de dondurma, dedim. Güldü. Sende mi Samet Amca?
Ellerimde dondurmalarla bakkaldan çıktığımda Emre önce yüzüme sonra ellerimdekilere baktı. Beklemeden dondurmanın birini ona uzattım. Emre dondurmaları, dondurmaların tadından daha çok severdi. Yerken sürekli geri çekip dondurmasını izlerdi ama pek dondurma almazdı. Para harcamayı sevmediğini söyledi. Zaten harçlığı da ancak bir simite yetiyormuş.
"Annem limonata yaptı bugün. Yarın iki şişe getireyim mi?" dedim. Annem limonata yapmamıştı. O yalanı söyleyeceğimi cümleye başlamadan bile bilmiyordum ama ben limonata yapacak kadar büyüktüm.
"Olur." dedi.
Emre hep çok sakindi. Gülerken benim gibi kahkaha atmaz, soru sorulduğunda tane tane cevap verir, büyükler para uzattığında üç kere söylemeden almazdı. Onu sürekli izliyordum. Bana ulaşılması çok güç bir barbi bebekten daha ulaşılmaz geliyordu çünkü Emre hiç uzun uzun konuşmazdı. Söylemediklerini merak ediyordum.
"Mine Teyze yine o helvadan yaptı mı?"
"Yok, yapmadı. İstersen yapar."
"Yok istemem." dedim. Bazen evlerinde eksik malzeme oluyordu. Mine Teyze o zamanlarda çok mahçup oluyordu.
"Baban döndü mü eve?"
"Dönmesine üç gün var. Yarın dönecekti ama kamyonun biri bozulduğu için işleri gecikmiş."
"Hım, geldiğinde selam söyle."
"Tamam."
Söyleyecekti, biliyordum. Birçok insan söylemesi gereken selamı unutur, söylemezdi ama Emre söylerdi. Her zaman.
-
*prestazioa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yanlış roman
Kısa Hikayeyanlış olduğu için yapıyorum bazı şeyleri bazı duvarları örüyorum ve bazı köprüleri yıkıyorum, bu yanlış roman, olmaman gereken yer. ...