Meyus;karamsar,ümitsiz.
Gecenin sessiz hüznü yerini güneşe bırakırken,mavi perdenin arasından sızan ışık gözlerimi kamaştırıyordu. Gözlerimi kırpıştırarak araladığımda kirpiklerim hala nemliydi. Saat dörde kadar uyuyamamış sonrasında gözyaşları eşliginde uykuya bedenimi teslim etmistim. Tüm bedenim sıcak olmasına rağmen avuc iclerim soğuktu.Her gece yatmadan önce avuclayarak uyudugum kar küresi ellerimin arasında duruyordu. Kar küresi...Anne ve babamın doğum günümde bana birlikte aldıkları son hediye.. Günleri saymayı bırakalı çok olmustu.Ama iki aya yaklasıyordu. Tamı tamına iki aydır, yalnız, ailesiz ve kimsesizdim. Nasıl olur bilmiyordum ama alışmak zorunda oldugumu biliyordum.İki aydır okula gitmiyordum. Sınavlara girmemistim ve üniversite sınavı da yaklasıyordu.Bir an önce toparlanıp okula gitmem gerekiyordu.Kar küresini komodinin üzerine bırakıp doğrularak yataktan cıktım. Lavaboda yüzümü yıkayıp aynada ki yansımama baktım. Kahverengi gözlerim sarıya calan bir renge bürünmüs, etrafı ise morarmıştı ve dudaklarım yer yer kanlanmıştı.Üzüntü veya stres anında, kanın metalik tadı ağzıma dağılana kadar dudaklarımı yemek gibi aptalca bir huyum vardı. Yüzümü havluyla kurulayıp kokusunu derince icime cektim. Annem gibi kokuyordu. Her yerde o,onlar vardı. Hayatın insana sunduğu en büyük ironiydi belkide, nefesine sığındığımız insanları bizden alıp nefes almamızı beklemesi.Ağır adımlarla banyodan ayrılıp odama yöneldim.Okula gitmeyi hic istemiyordum.Hilal de voleybol maçlarından dolayı Ankara'daydı zaten.Ben de takımdaydım ancak cenazeden dolayı katılamamıs sonrasında da takımdan ayrılmıstım. Beyaz dolabımdan formamı cıkarıp üzerime geçirdim. Biraz kırışmıştı,önceden olsa bunu kafaya takardım ancak suan umurumda degildi.Saçlarımı biraz toparladıktan sonra montumu giyerek evden ayrıldım.
Okula vardığımda herkes gözlerini, acı kokan bakıslarla,bana cevirmisti. Ailemin ölüm haberini aldığımda buna inanmak istemedigimden bağırıp cağırmıs ve kriz gecirmistim. Bu da herkesin durumu öğrenmesine yol acmıstı.Fazlasıyla kırıcı olan fısıltıları ardımda bırakarak sınıfa doğru ilerledim. Sınıfta birkac kisi vardı,hepsi iceri girmemle sessizlesmis sanki ne söyleyeceklerini bilemiyormuscasına yüzüme bakıyorlardı.Sırama gecip oturdugumda yanıma ilk gelen Serdar olmustu.Elini omzuma atıp bana sarıldığında burnumun ucu yanmaya baslamıstı. Ağlamadan önce mutlaka burnumun ucu yanardı. Benden ayrılıp gözlerime baktı. Onunda gözlerinin dolduğunu görebiliyordum.
"Sen cok güçlüsün biliyorsun değil mi?" Dolu olan gözlerimden bir damla yas yanaklarıma dogru firar ederken bas parmağı ile gözyaşımı silmisti.
"Sen neleri atlattın unuttunmu?Bunları da atlatırsın"basımı olumlu anlamda sallayıp ona sarıldığımda ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha anlamıştım.
"İyi ki varsın,iyi ki" yüzüne gülüşünü kondurup
"Sende güzellik,sende." Sınıfa giren öğretmenin sesiyle birbirimizden ayrılırken oda yerine gecmisti. Derse odaklanmaya,not tutmaya calışıyordum ancak olmuyordu.Dikkatimi tam anlamıyla derse veremiyordum,aklım bir seylere takılıyor sonucunda ise gözlerim doluyordu.Gözlerim,uykusuzluğunda etkisi ile kapanırken kafamı sıraya dayayıp uykuya teslim oldum.
...
Uyandığımda etrafta kimse yoktu. Yanı başımda bir not vardı.'Uyandırmak istemedim seni.Spor salonundayız. Birazdan yanına gelirim, Serdar'.Gözlerimi ovusturarak notu masanın üzerine bırakıp çantamı toparlamaya koyuldum.Basıma nükseden ağrı isimi zorlastırıyordu. Ağrının gecmesi icin eve gidip dinlenmem gerekiyordu.Montumu üzerime gecirip sınıftan ayrıldım.Dısarı cıktığımda montum üzerimde olmasına rağmen tenimi yalayan rüzgardan dolayı üşümüştüm.Çıkışa doğru ilerlerken cebimde titreyen telefonumu bulmaya çalışıyordum. Elime aldığım telefona cevap verecekken duyuduğum ani fren ve onu takip eden silah sesiyle irkilmistim.Sesin geldiği tarafa hızla dönerken ikinci kere duyulan sesle birlikte bedenime nükseden acıyla donakalmıştım.Bacağımda hissettigim acı,tenimi yırtarak ilerleyen sıcak metal parcasının eseriydi.Bakışlarım acının odağına kayarken,bastığım toprağa yol alan kan midemi burkmustu. Dengemi sağlayamadığımdan yere düşerken tiz bir çığlık dudaklarımdan firar etmisti. Farkında olmadan ağlamaya başlamıştım,titriyordum ve suan fazlasıyla korkuyordum. Araba tiz bir çığlık atarak gazı kökleyip gittiğinde koca meydanda yalnız kalmıştım."Yardım edin! Kimse yok mu?"hıçkırıklarımın arasından bağırırken midemin bulantısı artmıştı.Ders saati olduğundan etrafta kimse yoktu.Ne yapacağımı bilmiyordum.Canım acıyordu,görüşüm bulanıklaşmıştı ve tenim gitgide soğuyordu.Gözyaşlarım birer birer yanağıma dizilirken, yana savrulan telefonumu elime aldım.Bulanıklasan görüşümden dolayı rakamları tam olarak algılayamıyordum.Elime bulasan kan ekranı dahada anlasılmaz kılarken yapamayacağımı anlayıp telefonu bıraktım. Okula gitmek icin doğrulmaya calıştığımda bacağımdaki acı dahada derinlesmisti.Acının bahşettiği hızlı kalp atışlarımın damarlarımda gezdirdiği kan artarken dengesizlikten toprakla bulusan bedenim,ruhsuz bir yığına döndüğünde son hissettigim bacaklarım ve kollarımın altından kıvrılan eller ve son gördüğüm bir cift çakır gözdü..
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FREZYA
Teen FictionBendim,içindeki boşluğu doldurmak icin ruhunu asan.Bendim onyedisinde olup yedisinde asılan.Ben ham meyveyim,matem tepsisinde sunulan.Ben mavi balonum siyahlara dokunan.Ben kör cığlığım,yönü gecmiste kaybolan.Ben mavi kelebegim,bir günlük ömrünün ma...