''Yarının meçhuliyetiyle sarsılan her saniyenin doğuşunda,yokluğun soğuk nefesi ensemdeydi.İçimdeki hüzün denizinde balık tutan küçük kız çocuğunun yarını,yokluğa gebeydi.Küçük kız çocuğu gözlerini ölümle yumduğunda gökten yağan soğuk toprak artık yeni yuvasıydı.Ve toprak her zaman ölüm kokardı.O toprak benden en sevdiklerimi almıştı.''
Kalbim,hızlı nefes alış verişlerimle inip kalkan göğsümden çıkacak gibiydi. Tanımadığım ve şuan ağzıma baskı yapan yabancı eller bağırışlarımı kesmişti.Güzey neredeydi? Arkamdaki kimdi? Ensemden kulaklarıma doğru hissettiğim sıcak nefes ayaklarımdaki takati alıp götürmüştü.Ellerin arasında debeleniyor ve daha da yaklaşan o sıcak nefesi hissediyordum. Kasıtlı olarak mı yavas yaklaşıyordu bilmiyorum ama bedenimi ele geçiren korku hareketlerindeki yavaşlığın aksine hızlıca beni ele geçirmişti.
"Şşt!Benim." Kulaklarıma değen tanıdık ses ile ürperirken,içinde debelendiğim karmaşa beni daha da içine çekmişti.
Güzey'di. Arkamdaki Güzey'di."Bak,ağzını açacağım ama sesini çıkarmadan sadece sessizce bana ayak uydur. Tamam mı?"
Fısıltıyla kurduğu cümlelerin ardından elini ağzımdan çekmişti.Düşecek gibi olmuş son anda Güzey'in yardımı ile ayakta durmuştum.
Titriyordum ve hala korkuyordum. Çünkü hala karanlıktı."Gü-Güzey, lütfen ışığı aç, lütfen,lütfen.Ben korkuyorum karanlıktan,yalvarırı-"
"Şşt, tamam sakin ol. Buradayım,yalnız değilsin. Sadece beni takip et.Söz veriyorum,seni karanlıkta bırakmayacağım."
Sakin bir ses tonuyla kurduğu cümlelerde ona güvenmemi istediğini belli eden bir tını vardı.Ya da belkide ben ona güvenmek zorunda hissediyordum kendimi. Ama şuan ona güvenmeliydim.
Başımı sakin olmaya çalışarak hafifçe salladım.Elimden yavaşça tutarak ilerlemeye başladı.Pencereden içeri sızan ay ışığı sayesinde görmüştüm giriş kapısına doğru gittiğimizi.Kapının hemen yanındaki uzun dolabın kapaklarını açıp oturur pozisyonda içeri yerleşti. Anlamayan gözlerle ona bakarken yanına gitmem için elini uzatmıştı.Bunu yapmayacaktım. Karanlıktan korkuyorken üstüne bir de kafes gibi dolabın içine girmemi istiyordu.Ayrıca bu anlamsız hareketleri ne icin yapıyordu?
"Hayır,ge-gelemem.Işık demiştin hani ışık?Lütfen karanlıktan korkuyorum.Hem neden yapıyoruz bunları.Çık şuradan lütfen!"
Cevap verecekken kapıdan gelen tıkırtılarla beni bileğimden tutarak dolabın içine almıştı.Şuan dolabın içinde,nefeslerimiz birbirine karışacak kadar yakın duruyorduk.Kalbim deli gibi atarken gözlerimdeki tanelerden biri firar etmişti yuvasından.Kül rengi gözlerini, yanık portakal kabuğu rengine çalan gözlerime dikmisti. Yaklaşarak önce baş parmağı ile gözyaşımı silmiş sonra siyah saçlarımı kulağımın arkasına iterek kulağımı açıkta bırakmıştı.
"Lütfen, sessiz ol ve biraz dişini sık ufaklık.Seni çıkaracağım buradan ama önce bana güvenmen gerekiyor."
'Lütfen' tabirini ilk defa kullanmış ve ona güvenmemi ilk defa istemişti.
Sırtımda hissettiğim eli ile irkilirken kalbim dahası mümkünmüş gibi hızla atıyordu.Elindeki baskıyı arttırarak göğsüm göğsüne değene kadar beni kendine yaklaştırmıştı.
"Şimdi biraz gevşe ve rahatlamaya çalış.Tamam mı?"
Başımı çenesinin altına almış sakince saçımı okşamaya başlamıştı.Bu hareketi farklı hissettirse de rahatlamak için buna ihtiyacım vardı. Açıldığını duyduğum kapı sesi ile irkilirken Güzey işaret parmağını hafifçe dudağıma bastırmıştı.Dudağımda hissettiğim krem aklıma Güzey'in yanan elini getirmişti. Eline dikkat ederken su toplamış olduğunu fark etmek zor degildi. Ayrıca saçlarımı yanan eli ile okşadığını yeni farketmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FREZYA
Teen FictionBendim,içindeki boşluğu doldurmak icin ruhunu asan.Bendim onyedisinde olup yedisinde asılan.Ben ham meyveyim,matem tepsisinde sunulan.Ben mavi balonum siyahlara dokunan.Ben kör cığlığım,yönü gecmiste kaybolan.Ben mavi kelebegim,bir günlük ömrünün ma...