2. Bölüm
Şaşırtıcı bir şekilde, perşembe günü onu selamlayan kişi, tombul yanakları ve düşüncelere dalmış ruhuyla Park Jimin'di. Yoongi, her zaman-üzgün-cüce-gibi-görünen-küçüğün neden spor salonunda kolunun altına sıkıştırdığı basketbol topuyla Jungkook ile konuşuyor olduğuna karşılık, suratındaki kafası karışmış ifadeyi ele vermemek için kaşlarını kaldırdı. O gün perşembeydi ve perşembe demek basketbol antrenmanı demekti. Basketbol antrenmanı da, arkadaş diye adlandırdığı beş insanla takılmak demekti ve bu kesinlikle Park Jimin'in dahil olduğu anlamına gelmiyordu."Jungkook onun Seul'deyken basketbol oynadığını söyledi, bu yüzden neden olmasın?" dedi Hoseok daha sonra, omuzuna hafifçe vurarak. "Ayrıca, yedek kulübesinde Namjoon dışında birine daha ihtiyacımız var," diye ekledi yüzündeki sırıtmayla. ('Hey, ne dediğini duydum' daha sonra adı geçenlerde duyulabilirdi).
Yoongi omuz silkti, Hoseok ona son bir kez gülümseyerek sahadaki yeni çocuğa katılırken, ağzından ufak bir oflamanın kaçmasına izin vermişti. Aslında, hiçbir şeyi kafasına takmamalıydı. Ya da belki, Yoongi uyumsuz grubuna yeni birini kabul etmekte zor zaman yaşayan biriydi. Demek istediği, perşembe günü onun için özel bir şey olmuştu. Altı tane bir şey. Yedi tane değil. Bir tane eklemek dengeyi tamamen mahvederdi. Başlangıçlar için, bu tuhaf bir numaraydı. Ve tuhaf numaralar hakkında ne derler bilirsiniz.
Yoongi kafasını salladı. Bu açıkça abartılmıştı. Peki, başka birini eklemenin neresi yanlıştı? Bu hiçbir şey ifade etmiyordu. Belli ki hiçbir şey ifade etmiyordu.
💫
O çocuk iyiydi. Bu gerçek, o hüzünlü çocuğun oyuna girmesinden 10 dakika sonra ya da tam tamına Yoongi'nin ribauntunu engelledikten sonra ortaya çıkmıştı. Yoongi bunun, gerçekten oynamaya başlamadan ve üçüncü 3 puanlı atışını yapmadan önce sadece bir kere olmasına izin verdi.
"Hyung, bizi öldürüyorsun," dedi Jungkook, bacaklarının arasından.
"Eğer bunu kastetmiş olsaydım, dilin basketbol potasının altından sarkmış, cansız bir şekilde boynundan asılı olurdun. Birini gerçekte böyle öldürürsün," dedi Yoongi sırılsıklam alnını yüzünde bir gülümseme ile silerken.
Taehyung, "Eğer istiyorsan Namjoon ile değişebilirsin," diye yorum yaptı takım arkadaşına. Bu 3'e 3 maç, görünüşe göre Namjoon'u kollarını çiçek yapmış, kaşlarını çatmış bir şekilde yedek kulübesinde oturtmak zorunda bırakmıştı.
"Yok, Namjoon hyung benim yerimi almadan önce bayılsam iyi olur," diye güldü Jungkook.
(Ve tabii ki sözde edilen Kim, "Hey, en az bir kez o topu çembere sokabildiğimi size göstereceğim!" diye alayla geri döndü.)
💫
Yoongi'nin perşembe günü, takımının zaferi ve Namjoon'dan gelen bir dahaki haftaya belki de yedek kulübesine oturması gereken kişinin Yoongi olması ile ilgili kızgın tavsiyesi ile bitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
not crying on a sunday. (same love, 1) ✓
Fanfictionmin yoongi, hayatına park jimin şeklinde bir şey girene kadar, küçük arkadaş grubu ve her perşembe oynadığı basketbol dışında pek bir şeyi olmadan küçük bir kasabada yaşıyordu. ilk başta onun ürkek küçük bir çocuktan başka bir şey olmadığından emind...