(26) ve senin gözlerinde bulduğum gökyüzüydü.

645 135 151
                                    

26. Bölüm

"Ben de bunu yapacak cesaretin olmayacağını düşünmüştüm!" dedi Minju yüzünde bir sırıtışla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Ben de bunu yapacak cesaretin olmayacağını düşünmüştüm!" dedi Minju yüzünde bir sırıtışla. "Sonunda! Sonunun Seokjin gibi olacağını düşünmüştüm."

"Ah lütfen, beni o korkakla kıyaslama," diye cevapladı Yoongi dalga geçerek.

Teneffüstelerdi ve genelde takıldığı merdivenlerin yerine kızlarla birlikte, kolu yeni kız arkadaşının beline sarılmış bir şekilde tembellik ediyordu. Evet, Min Yoongi'nin şu anda bir kız arkadaşı vardı.

Min lanet olası Yoongi bir kızla çıkıyordu ve o kız Jung Yujin'di.

"Her neyse, ikinize de çok tebrikler. Ah, eonni, sonunda bunun olduğuna inanamıyorum," dedi en küçükleri Jaein, elleri yanaklarındaydı ve dudaklarını büzmüş bir hâlde sınıflarında oturuyordu. "Noonaya iyi baksan iyi olur. Senden gerçekten hoşlanıyor," diye ekledi tekrar, bu sefer geçici bir tehdit gibi görünen bir şekilde parmaklarını ona doğru savurmuştu.

Yoongi onu kuru bir gülümsemeyle cevapladı.

"Genelde teneffüsleri bizimle geçirmiyorsun. Yeni kız arkadaşını çocuklarla tanıştırmayacak mısın?" dedi Yuna.

Tanıştırmıştı aslında, o sabah Hoseok'un ağzı şaşkınlıktan açık kalmadan önce parmakları Yujin'in parmaklarına dolanmış bir şekilde okula gelmişti. Seokjin'in gözleri büyümüştü ve Namjoon, bunun için kesinlikle onunla uğraşacaktı. Taehyung, koluna defalarca yumruk atarken kanka kuralları hakkında bir şeyler söylüyordu ve diğer beşini bekar erkeklerin hayatına katlanmak adına terk ettiğini söyleyerek aptalca davranmıştı. Ve Jungkook...

Çocuk ona belirli bir bakış atmıştı ve Yoongi daha fazla bakmaya korkarak bakışlarını hemen başka bir tarafa çevirmişti. Hoseok'un Yoongi'nin vücudunu salladıktan sonra onun dediklerini böylece kabul ettiği için aklının başında olup olmadığını görmek için Yujin'e dönmesini izlerken sessiz kalan tek kişi Jungkook'tu.

Kabul etmişti işte. Sözlerini çok kolay bir şekilde kolay kabul etmişti. İlk başta şaşırmış görünüyordu. Yoongi hayır diyeceğini ya da muhtemelen düşünmek için biraz zamana ihtiyacı olduğunu söyleyeceğini düşünmüştü. Gerçekten çok ani bir durumdu, aklı başında hiçbir kız, az öncesinde maraton koşmuş gibi görünen birinin doğaçlama aşk itirafını muhtemelen kabul etmezdi. Ya da belki de Yoongi'nin terlemesi ve nefes nefese kalması Yujin'i etkilemiş, muhtemelen aşkını itiraf etmek için sabırsızlanan birini görmüştü.

Her iki durumda da Jung Yujin kesinlikle türünün tek örneğiydi, çünkü ne gözyaşlarına boğulmuştu ne de utanç verici bir şekilde kızarırken sırıtmıştı. Sadece dudaklarından yumuşak bir 'tabii ki' kaçarken bir gülümseme yüzünü boyamadan önce hafifçe şaşırmış gibiydi.

O gün Yujin'le bir madalyaymış gibi gösteriş yapmış, onu hep yanında tutmuş ve sınıftaki her canlı ruha artık yalnız yaşamını geride bırakmakla övünmüştü. Yujin onun için her şeyi düzeltmenin bir yoluydu. Yujin onun haklı olduğunu kanıtlayan kişiydi. O gün ürpertici kış havası birbirine dolanmış parmaklarını dondursa bile ikisi eve dönerken ellerini ayırmamışlardı.

not crying on a sunday. (same love, 1) ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin