Günümüz.
Oturduğum boş ve karanlık odada artık yalnız olmadığımı fark ettim. Aniden yanan parlak ve rahatsız edici ışıktan gözlerim kamaştı. Ne zamandır buradayım? Bir saat, iki saat belki de günlerce. Tam hatırlamıyorum. Hatırladığım son şey patlayan silah sesiydi. Peki ya sonra? Ben neredeyim? Karşımda oturan kadın kim? Tutulmuş boynumu bir sağa bir sola oynatırken çatırdayan sesini dinledim. Uykulu gözlerimi açıp kadının bana baktığı gibi bende ona dik dik bakmaya başladım. Derin sessizliği o bozdu.
"Neden burada olduğunu biliyorsun değil mi?" ona yapmacık bir gülümseme gönderdim.
"Sanırım biliyorum." Derin bir nefes aldım ve güzelce esnedim. Ben esnerken karşımdaki kadın da kendi esnemesini durdurmaya çalıştı. Komikti.
"İsmin ne?" Yüzümdeki şaşırmış ifadeyle ona cevap verdim:
"Bildiğini sanıyordum." Gözümle masadaki dosyaları gösterdim. "Orada yazmıyor mu?" kadın derin bir nefes aldı tam cevap verecekken sözünü kestim.
"Duruma göre değişiyor. Sen hangisini bilmek istersin?"
"Gerçeği bilmek istiyorum. Gerçek ismini. Gerçek hayatını. Gerçek hayatındaki gerçek amacını. Ah pardon gerçek AMACINIZI mı deseydim yoksa?" bastıra bastıra söylediği bu cümle, beni kendime getirmeye yetmişti. Amaç? Hakikaten bizim gerçek amacımız neydi? Benim amacım... neydi?
"JiYeon. Benim gerçek ismim bu. Peki ya senin ki?" kısa sarı saçlı kadına sordum.
"Bilmene gerek yok." Ne? Bilmeme gerek yok mu? Hadi ama ciddi misin?
"O zaman senin de benim hakkımda bir şey bilmene gerek yok!" diye sertçe cevap verince kadın bana çarpık bir gülümse verdi. Bu gülümsemeyi tanıyorum. Ama nereden? Her neyse şimdi kafamı buna yoramam zaten çok yorgunum buradaki işim biter bitmez evime dönmek istiyorum. Bizim evimize...
"Bana dürüst olacağına söz ver, bende sana ismimi söyleyeyim." Tanrım bu kadın da amma çıkarcı. Benden beter.
"Bunu düşüneceğim." Diye geçiştirdim.
"Eunjung. Benim ismim bu. Şimdi sözünü tut ve bana anlat. Her şeyi."
"Önce sana bir soru sormama izin ver." Kollarımı birleştirecekken kelepçelerin bunu engellediğini anladım. Bunlar ne zamandır vardı? Alışkanlık işte artık varlığından bile habersizim. "O nerede?"
"O öldü." Kadın bir anda cevap verdi. Soğuk kanlılığımı korumaya çalıştım. O ölmüş olamazdı. Joon, ölmüş olamazdı...