Yeni Oda Yeni Eğlence

49 7 1
                                    

Günümüz.

Yine beyaz odada oturmuş, kafayı yemek üzereydim. Beni burada tutan insanları o kadar çok merak ediyorum ki! Ayrıca Joon... O pis sarı çıyan onun öldüğünü söylemişti ki ben buna hayatta inanmıyorum. Ve o yavşak şey bana resmen yürümüştü. Buradan çıktıktan sonra ikisininde yüzünü dağıtmak istiyorum.

"Joon neredesin?"

¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶

Genç kadın yavaşça şifreyi girdi, parmak izini okuttu ve gözünü tarattırdı. Makine onaylayan ses çıkarınca geri çekildi ve çelik kapıların açılmasını izledi. Kapılar açılınca içeriye girdi ve önüne çıkan otomatik kapının açılması için tekrar şifreyi girdi.

Güvenliği üst düzey olan bu laboratuvar aynı zamanda bir hapishane görevi görüyordu. Azılı suçlular üst katta ölüm hayatını yaşarken alt katta onları bir deney olarak kullanan laboratuvar vardı. Dünyanın ileri gelen bilim adamlarının bulunduğu bu laboratuvarın olduğundan kimsenin haberi yoktu. Tamamen gizli işletilen bu yer akıllarda sadece bir söylenti yada hikayeydi. Oysa bu yer dışarıdan her ne kadar basit bir hapishane gibi görünse de gerçekte kimsenin akıl edemeyeceği deneylerin gerçekleştiği bir yerdi.

Genç kadın üstüne kolları yamalı beyaz önlüğünü giydi, maskesini taktı ve acı çığlıkların arasından kendisine ait bürosuna yöneldi. Büronun şifresini girdi ve içeri geçti. Koltuğuna oturdu ve hastane kokusunu içine çekti. Kapısının tıklatılmasıyla koltuğunda dikleşti ve tok bir sesle
"Gir." dedi. İçeriye giren asistanıydı.
"Yeni raporlar."
"Herhangi bir değişiklik var mı?"
"Deney J30E2'de yaşam belirtisi var." korka korka söylediği bu cümleye karşılık kadından sakin bir sesle söylenmiş bir kelime ve hoşuna giden bir ifade almıştı.

"GÜZEL."

¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶

"Kimse yok mu? GARDİYAN!?"                                                                                                                                            Kapıya tekrar bir yumruk geçirdim. Ve bir daha... Bir tekme ve tekrar yumruk. Tam vazgeçmiştim ki kapı açıldı.                                                                                                                                                                                            "Ne istiyorsun?"                                                                                                                                                                                "Çişim geldi." dedim alay eder bir tavırla. Ellerime kelepçeleri taktı. "Düş önüme." beni itekledi. "Akşama odan değişecek şimdilik idare et." Beyaz bir kapının önünde durdu anahtarlarını çıkardı ve emredercesine "Gir." dedi. "Sakın bir delilik yapayım deme yoksa burası sana zehir."                                    "Zaten cennetti burası da.." söylene söylene tuvalete girdim. Ellerimin kelepçeli olduğunu fark ettiğimde daha da sinirlendim ve "Ellerim kelepçeliyken nasıl yapabilirim?!" diye bağırdım. Cevabı de gecikmedi. "Ellerinden işemiyorsan sorun yok. 

Zar zor atlattığım tuvalet macerasından sonra odama geri dönmüş ve yine yalnızlığımla baş başa kalmıştım. Yorgundum, sinirliydim ve en önemlisi özlüyordum. Joon'un şu an yanıma gelip "Geçti güzelim. Bundan sonra özgürüz." demesini o kadar çok istiyordum ki. gözlerim yavaşça kapanırken aklımın her köşesine kazıdığım Joon'un görüntüsüyle uykuya daldım.

¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶¶ 

Uyandığımda başka bir odada olduğumu fark ettim. Yataktan kalktım ve odanın içindeki diğer kapıyı açtım burada banyo ve tuvalet vardı. Odayı normal bir insana gösterseniz rahat bir oda diyebilecek bir kapasitedeydi. Kimse buranın bir hapishane olduğunu anlamazdı bile. 

Banyoya girdim ve dolabı açtım içinde üç tane havlu, üstümde kine benzer beyaz hastane kıyafetleri, iç çamaşırı ve petler vardı. Üstümde kilerini çıkardım ve banyoya girdim. Sıcak su içime işlerken yine aklımda Joon vardı. Biz bu duruma ne zaman gelmiştik. Şu an ne yapıyordu, kurtulmuş muydu ya da her ne kadar inanmak istemesem de gerçekten ölmüş müydü? Banyom bittikten sonra giyindim ve yatağıma oturdum. Islak saçlarımı havluyla kuruladım. Dışarıdan siren seslerinin duyulmasıyla ağır bir gürültü oluştu. Bir yandan gardiyanlar yemek vakti diye bağırıyor bir yandan joplarıyla kapıya vuruyorlardı. kapımın açılmasıyla ayağa kalktım ve gardiyanın beni almasına izin verdim. 

Büyük yemekhaneye geldiğimde benim gibi giyinmiş yüzlerce insanı gördüm. Hepsinin suçlu olduğunu düşünmek içimde bir burukluk oluşturmuştu. Yinede Joon'un onlardan daha tehlikeli olduğunu bilmek gülümsememi sağlamıştı. 

"Hey sen! Ne diye kendi kendine gülüp oyalanıyorsun? Sıraya girsene. Yemek alamayacaksın." 

Bunu diyen gardiyan değil bir suçluydu. Ona baktım ve bir süre onu süzdüm. Kızdı. Beyaz önlüğünün altından bile belli olan dövmeleri vardı. Gözlerinin altı çökmüş. Önceden uyuşturucu kullandığı belliydi. Buraya uyuşturucu kaçakçılığı yüzünden gelmiş olmalıydı. Bu düşünce beni tekrar güldürmüştü.

Sıraya girdim ve yemeğimi aldıktan sonra oturmak için yer aradım. Biraz önce bana seslenen kızın yanının boş olduğunu fark ettim. Yanına gittim ve izin almadan oturdum. 

"Boş olduğunu söylemedim." dedi tok bir sesle. İstifimi bozmadan cevabımı verdim.

"Sormadım ki." Verdiğim cevap onu şaşırtmış olmalı ki kendi kendine güldü ve önüne döndü. Yüzüme bakmadan konuştu.

"Bak tatlım. Burada yeni gibisin. Sana şimdiden söyleyeyim. Bu masada benim kurallarım geçer. O yüzden şimdi ikile." o an herkesin dönüş bize baktığını gördüm. Başımı iki yana salladım ve onu takmadan yemeğimi yemeye başladım. Sinirlendiğini hissede biliyordum. Birden yemek tabağımı alıp fırlattı. İşte şimdi gerçekten sinirlenmiştim. Yavaşça kalktım ve onun bana yaptığı gibi onun yemek tabağını alıp fırlattım. Şaşırmış bir ifadeyle bana baktı. Ellerimi ceplerime koydum ve yavaşça kulağına eğilerek son sözümü söyledim. 

"Bak TATLIM. Henüz beni bilmiyor gibisin. Kim olduğumu öğrenmeden benle uğraşma derim. Yoksa sonunun hiç iyi olmayacağını söylemem gerek." ondan ayrıldım ve korkmuş yüzünü gördüm sırıttım ve herkese afiyet olsun diye bağırdıktan sonra gardiyana beni odama götürmesini istedim. Çıkmadan önce duyduğum sözler daha da keyiflenmemi sağlamıştı. 

"Hey hey duydunuz mu? J'in ortağı bu hapishanedeymiş."

Sanırım burada eğlenebilirdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 25, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TercihHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin