#4

887 23 0
                                    

Bu bölüm en beğenmediğim bölüm zaten daha 4 bölüm yazdım ama olsun . Bu bölümü büyük ihtimal beğenmezsiniz çünkü ben bile beğenmedim. Zorla yazdım gibi oldu. Okuyuculara teşekkür ediyorum size iyi okumalarrr :3 ama bölüm kötü baya bir dahaki bölümlerde daha iyi yazmaya çalışacağım.

"Eğer istersen dinleyebilirim." Diyerek ekledi gözlerini büyüterek. Bir süre cevap vermemi bekledikten sonra öksürdü. Kendimi toparladıktan sonra elimdeki sigarayı toprağa gömdüm ve büktüm.

Gözlerimin dolmaya başladığını fark etmiştim çünkü gecenin karanlığında bile olsa az önce gördüğüm şeyleri bulanık görüyordum.

"Hayır sağol" diyerek kestirip attım ve oturduğum yerden kendimi ittirerek kalktım. Kapıyı açıp içeri girdim.

Tuvalet olduğunu düşündüğüm kapıyı ittirdim. Kapıyı açarken tuvaletin dolu olmaması için dua ediyordum.

İçeri girdim ve kapıyı kilitledim.

Lüks halının üzerinde ileri geri ilerliyordum. İkinci turda göz yaşlarımı serbest bıraktım ve sesimin duyulmaması için ağzımı kapattım. Kendimi ışıklı aynanın önüne attım ve aynaya baktım. Bir yandan aynaya bakıp, ağladığım için kendime küfürler savuruyordum bir yandan da kendimi durdurmaya çalışıyordum.

Kapının çalınmasıyla hıçkırıklarımın sesini azaltmaya çalıştım. Derin bir nefes aldım ve ağladığımın anlaşılmaması için sesimi normale döndürerek konuştum

"Dolu".

"Şey, b-ben bir şey yaptıysam özür dilerim. İyi misin?" Dedi kapının dışarısındaki ses. Şefkatle konuşuyordu ve ne kadar zorlasamda beni yumuşatıyordu. Kendimi toparladım ve

"Niye iyi olmayayım ki? Sadece çişim gelmişti seni aptal." Dedim. Biraz sertçe. Onu kırdığımı düşünmüştüm ama şu an tek istediğim şey ağladığımı anlamamasıydı. O yüzden umursamadım. Lavaboya eğildim ve buz gibi suyu açıp yüzüme fırlattım.

Akan rimelimi bir peçete koparıp onun yardımıyla sildim.

Aynaya baktım ve konuştum

"Ağlama! Ağlamak zayıflıktır. Sadece çaresiz insanlar ağlar." Dedim ve aynaya son kez bakıp saçımı düzelttim. Kapıyı açtım ve Harry'nin şaşkın yüzüyle karşılaştım. Harry tam ağzını açmış bir şey söyleyecekken Niall koşarak geldi ve nefes nefese bir şekilde

"Çocuklar sizi bekliyoruz." Dedi aynı zamanda ayağından çıkmış olan ayakkabısını giymeye çalışıyordu. Ayakkabısını nihayet giyebildiğinde peşine bizi takmış bir şekilde diğerlerinin yanına yürüyorduk.

Salona geldiğimizde Zayn ve Ana shot bardaklarına içkileri dolduruyordu .

"Shot mı oynuyoruz?" Diye heyecanla sordum. Çünkü bu en eğlenceli oyunlardan biridir bana göre.

En güzel tarafı oyunun sonlarıdır çünkü herkes o kadar çok shot yapmıştır ki bir sonraki shot bardağını tutamayacak kadar sarhoş olmuştur ve kendilerini kontrol edemeyip sadece aklına ilk gelen şeyleri yapıyorlardır.

Yani oynamadıysanız çok şey kaçırmışsınız.

Hepimiz yuvarlak masanın etrafına oturduk ve bir suçlu gibi ellerimizi masaya koyduk. Bunu neden yaptığımızı inanın bende bilmiyordum.

Louis iskambil destesini eline aldı ve yavaş yavaş öndeki kağıtları arkasındakilerle değiştirdi ve sonrasında hayran kaldığım usta hareketlerle desteyi daha hızlandırarak karıştırdı. Louis desteyi masaya koyduğunda hepimiz ondan bir kart çektik. İlk çekenden itibaren sırayla kart numaralarımızı söyleyecektik ve kartın gerektirdiği uygulamayı yapacaktık. Chris ilk çektiği için söze o girdi

BAR MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin