#15

368 15 0
                                    

Ardından ellerini pantolonun iki tarafına götürüp indirmeye başladı.

Yatakta doğruldum ve ellerimi büyük ellerinin üzerine götürdüm.

"Bekle."

*************************

"Ne?!" Dedi gözlerini açıp.

"Umarım bana 'aman tanrım korkuyorum, istemiyorum.' Gibi bir şey söylemezsin."

"Sen ve senin küçük aletinden mi korkmam gerekiyor? Pek sanmıyorum."

"Küçük? Tanrım! Bunu başka bir erkeğe söyleme yoksa senin içini dışına çıkartana kadar becerir."

"Peki sen?"

"Açıklıyorum: ben senin ne kadar dengesiz biri olduğunu anladım ama onlar belki farkına varamazlar."

"Dengesiz? Kararsız diyelim."

Cümlemi bitirdiğimde uzun zamandır aynı şekilde durduğumuzu fark ettim ve ellerimi ondan çektim. Doğrularak elbisemi düzelttim.

"Herneyse. Şimdi..... Sen bana vazgeçtiğini mi söylüyorsun?" Dedi. o da kendini düzelttiyordu.

"Vazgeçmiyorum. Ben vazgeçmem. Kararımı daha iyi olanıyla değiştiriyorum sadece."

"Peki."

"Ne?"

"Peki dedim."

"Ama akşam bizimle takılmak istersen kalabilirsin."

"Tamamdır."

Fermuarını kapamasını bekledim ve sonrasında kapıya ilerledim.

Kapıya ulaştığımda aklıma gelen parlak fikirle kendimi tekrar odanın içine yönlendirdim.

Luke'un soran bakışlarına cevap vermek adına iki parmağımı onun gözleri ve benim gözlerim arasında gezdirerek 'beni izle' hareketimi yaptım.

Pijamalarımın olduğu çekmecelerden birine koştum ve yavaşça kulplarından bana doğru çektim.

Güzellerinden bir tanesini seçtim ve odanın köşesinde duran paravana ilerledim. Paravanın arkasına ulaştığımda üzerimdeki elbiseyi ve ayakkabıları bir çırpıda çıkardım. Pofuduk pijamamı üzerime geçirdikten sonra elbiseyi orada buruşuk şekilde bıraktım ve koşarak aynaya ilerledim.

Aynadan luke'un merak dolu gözleriyle karşılaştığımda umursamadım ama sonuç olarak odanın içinde koşturup duruyordum ve belli ki onun evinde işler böyle yürümüyor.

Uzatmak yerine işaret parmağımı dudaklarıma götürdüm ve sus işareti yaptım. Aynanın önünde saçlarımı dağıttım ve üzerimdeki kıyafetleri buruşturdum. Ardından Luke'a gel işareti yaptım ve ellerimi pamuksu saçlarına daldırıp saçlarını -oldukça- dağıttım. Aynı şekilde onun kıyafetlerini de kırıştırdıktan sonra yatağın üstüne zıpladım. "Yaptıklarıma yardımcı ol yeter."

Göz kırpışı ve gülüşünden sonra ne yapmaya çalıştığımı anladığına emin oldum.

Yatakta yayların sesini çıkaracak kadar zıplamaya başladım.

Aynı zamanda yatağın yaylarının kopmaması için dua ediyordum.

"Aman tanrım!" Diyerek çığlık attım ve Luke'un kıkırdamasına karşılık vermemeye çalıştım. Luke kendini güldürmemeye çalışarak inlemeye başladı.

Bir süre yaptıklarımızı sürdürdükten sonra sesizimiz kesildi ve bende zıplamayı bırakınca popomun üzerinde düşerek yatağa oturdum.

"Sana günün sorusunu soruyorum..

Bunu neden yaptık?"

Dedi elini çenesine götürdü ve tahminimce yeni çıkmakta olan sakallarını ovuşturdu.

"Aslında... Bilmiyorum."

Kıkırdamalarımızın ardından sözümü devam ettirdim.

"Sadece o an yapılacak eğlenceli şey bu gibi gelmişti.

"Pekala."

Elini piercingine götürüp oynamaya başlamıştı. Sıkıldığını düşünüp aramızda oluşan on saniyelik sessizliği bozdum.

"Hadi."

Dediğimde elini piercingden çekmiş söylediğimi anlamaya çalışıyordu.

"Ne hadi?"

"İçeri gidelim."

"Peki."

Yataktan kalktım ve kapıya doğru ilerleyip kapıyı sessizce açtım.

Hayır, hayır. Kesinlikle ne konuştuklarını dinlemek istemiyordum.... Belki biraz. Arkamdan ilerleyen Luke'a sessiz ol işareti yaptım. Salona birazcık daha ilerledikten sonra durdum ve onları dinlemeye çalıştım.

Harry'den

"Biri bana onların hala içeride ne yaptıklarını söyleyebilir mi?" Dedim oynadığımız oyunu bölerek. Herkesin yüzü bana dönmüştü. Normalde bunu içimden sormam gerekiyordu.

"İstersen git bir bak ama manzaradan hoşlanacağını düşünmüyorum." Dedi Lou elindeki tabu kartını yelpaze gibi oynatarak.

"Bence öyle bir şey yapmıyorlar."

Dedim. Tanrım! Sadece içimi rahatlatıyordum.

"Hem benim gözüm bu çocuğu hiç tutmadı. Ya içeride kızı doğruyorsa?

Hem sesleri duymadınız mı? Ya bir tarafını keserken "Aman tanrım" diye bağırdıysa ve biz yanlış anladıysak. Günümüzde karşılaşabileceğimiz şeyler bunlar." Sözümü bitirdiğimde gözlerimi kocaman açmış olduğumu fark ettim.

Gülen - gülmemeye çalışan- insanlarla dolu bir ortamdaydım.

"Harry?"

Zayn'den çıkan sesle başımı ona doğru çevirdim. Devam etmesi için kaşlarımı kaldırdım.

"Kıskandığını söyleme bana."

Dedi ve şu "zayn" kahkahasını patlattı.

"Ne?! Hayır tabiki. B-ben senin sevgilin için endişeleniyorum.

Hani "en iyi arkadaşlar hiç ayrılmazlar" durumu varya. En iyi arkadaşını doğranmış olarak görmek istemez herhalde."

"Bence sus çünkü gittikçe batıyorsun marul kafa."

Liam'ın tabiriyle ben, marul kafa

Batıyormuşum hah! Gerçeği söylüyorum. Kimse en iyi arkadaşının doğranmasını istemez. Zayn zavallı kızı sadistleştrdiyse o ayrı.

"Herneyse. Oyuna dönelim."

Lana'dan

Duyduklarımızın karşısında ikimizde gülmekten ölmek üzereydik. Ama sessizce tabi ki. Konuşmalarını bitirdiklerinde içeri girmenin zamanı geldiğini fark ettim ve Luke'un bileğinden tutarak salona çekiştirdim. Bizi fark etmeleri için hafifçe öksürdüm. Yine kıvırcık olan dışında hepsi bize bakıyordu. Luke çözümü bulmuştu ki öksürdü ve konuşmaya başladı.

"Hey, dostum rahat ol çakım yanımda değil."

BAR MELEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin