Multimediada Merve. Bu bölümü okuduktan sonra bakmanızı tavsiye ederim. İyi okumalar. Umarım beğenirsiniz.
Çığlığı duyduğumda bir iki saniye tereddüt ettim fakat sonra hemen koşup kapıdan bir iki adım attım. Annem bir anda bana çarparak koşarak geçti ve hala çığlık atıyordu. Ben daha ne olduğunu anlamadan yanımdan tüylü iğrenç birşey geçti. Lanetler aşkına! O iğrenç tüylü kuruklu şey benim odama girdi. Annemle dünyada en çok korktuğumuz hayvan fareydi. Gerçekten. O şey iğrençti. Yanımdan geçtiğinde ben de ayaklarımı zıplatarak motor takmış bir şekilde deli gibi bağırarak annemi geçtim. Merdivenlerden inerken üçerli beşerli atlıyordum. Biliyorum biliyorum küçücük hayvan beni yemez ama yinede ölümüne korkuyordum. Aşağı inip salona girdiğimde dayım ve iki kuzenim ayağı kalkmış bana şaşkınca bakıyorlardı. Ben tam ağzımı açmış konuşacakken annem odaya dalıp bağırarak yukarıyı gösteriyordu. Dayım annemi anlamış olacakki ağzını kapatarak gülüyordu. Kuzenlerim yanımıza gelip ''noldu durun sakin olun bir sorun mu var?'' dedi. Annem ''yatağıma uzanmıştım alttan bir tıkırtı gibi birşey duydum kalkıp yatağın altına eğildiğim sıra o pislik torbası yanımdan hızlıca geçti. Bu evde kalamıcam tüylerim hala diken diken'' diye hızlıca konuşuyordu. Ben sakinleşmiş dayımın yanına oturmuştum fakat annem hala sakinleşememiş eli ayağı titriyordu. Dayım ''kusura bakmayın kızım akşam geleceğinizi umuyorduk bu yüzden temizliği bugün yapacaktı hizmetliler. Odaya da uzun süredir kimse girmeyince farkedilmemiş. O velet oraya nasıl girmiş ben de bilmiyorum'' dediğinde dayım artık kendini tutamamış kikirdemeye başlamıştı. Annem sinirle ''alacağın olsun abi biz burda ölüp ölüp dirilelim korkudan sen gel karşımızda gül'' dedi. Ben de gülüyordum aslında ama saçımı önüme getirdiğim için görünmüyordum. Kuzenlerimden biri ''tamam ben şimdi çıkıp hallederim hala sen yeterki sakinleş'' dedi ve yukarıya çıktı. Biz böyle oturup sohbet ederken benim iyice canım sıkılmıştı. Evde pek duran birisi olmadığım için bu kadar saat durmam bile benim için rekordu. Ama elbette ki ilk günden beni dışarı çıkartın diye çirkeflik yapmayacaktım. Ben de sakince cebimden telefonu çıkartıp gelen mesajlara bakmaya çalıştım. Uhara! Tam 27 tane mesajım vardı. Tamam normalde de böyle olurdu ama daha 15 dakika önce baktığımda hiçbirşey yoktu.
Mesajlar kutusuna baktığım da aslında korkulacak birşey olmadığını anladım. Mesajlar sırayla pelin, ipek, meren, buse, ekin, zeynep, simge, miray, asel, ırmak ve beyzadandı. Hepsi de en yakın arkadaşlarım dediğim insanlardı. Okulda ipek, buse ve pelinle takılırdım. Beyza ve ekin tam anlamıyla ruh ikiziydiler. Onlarla çok sık tenefüslere çıkmazdık fakat yine de herşeylerimi bilirlerdi. Karışık bir bağımız varmış gibi görünse de içerden hiç de öyle değil. Meren. Namı diğer Mehmet Eren. Beni sürekli gıcık eden aynı zamanda da sürekli güldüren şebek gibi bir çocuk. Onu çok severim biraz mal olmasına rağmen. Simge eski dersaneden arkadaşımdı. Daha sonradan tesadüfen aynı koleje kaydolduğumuzu farkettik. O da yakın arkadaşım ama çok beraber dışarı çıkmıyoruz. Zeynep, ırmak ve asel eski okuldan arkadaşlarım. Çocukluğum asel ve ırmakla geçtiği için kardeş gibiyizdir. Zeynep okula daha sonradan gelmesine rağmen çok sıkı kanka olmuştuk. Mirayla evlerimiz yanyanaydı. Kışın okul olduğu için pek görüşmezdik ama yazın nerdeyse hergün onunla vakit geçirirdim. Ben mesajlara cevap vermeye dalmışken kuzenim elini şaklatıp dünyaya dönmemi sağladı.
''Meşgul ediyorum hanımefendi çok yoğunsunuz biliyorum fakat bir teklifim olacak size'' diyerek bana iğneleyici bir beyefendi edasıyla soru sordu kuzenim. Tabi ben altta kalır mıym hemen ben de onun taktiğini kullanarak,
''Tabi buyrun beyefendi biliyorsunuz ki hiçbir işim sizin teklifinizi dinlememden daha önemli değil'' diyerek sinsice güldüm. Kuzenim kafasını sallayarak güldüğünde ona dil çıkarmak istedim fakat annemin iğne fırlatan bakışlarına ve daha sonradan yapacağı uzun bir konuşmaya katlanamazdım. Kuzenim ayağa kalkıp pantolonun paçalarını düzelttikten sonra ''hadi kalk senin canın sıkılmıştır dışarıya çıkalım'' dediğinde gözlerim ışıl ışıl edip ona gülümsedim. Tam üzerimi değiştirmek için yukarıya çıkacaktım ki aklıma fare geldi ve durup geri döndüm. Kuzenim noldu gibisinden baktığımda tam söyleyecektim ki diğer kuzenim elinde bir poşetle aşağı doğru indi. Hemen kuzenimin arkasına geçip poşeti göstererek ''onu benden uzak tut. Hemen!'' dedim. Kuzenim eliyle sakin ol işareti yaparak bahçeden dışarı çıktı. Bende kuzenimi daha fazla bekletmemek için biraz tereddütle de olsa yukarı çıktım. Kış ayında olmamıza rağmen hava oldukça sıcak ve nemliydi. Zaten ben yaz kış ince şeyler giyinirdim bu yüzden gri bir tişört tüm salaş bir beyaz etek giydikten sonra aynada saçımı tek tarafa attıktan sonra merdivenlerden aşağı indim. Kuzenim merdivenlere oturmuş beni bekliyordu. İndiğimi farkedince yavaş hareketlerle ayağı kalkıp bana eliyle geç işareti yaptı. Dışarı adımımı attığımda tişörtün yanlış bir seçim olduğunu her ne kadar farketmiş olsam da yanıma telefonumdan başka birşey almayarak yürümeye başladık. Kuzenim cebinden anahtarları çıkarıp arabayı açtığında biraz daha hızlanıp şöforün yanındaki koltukta yerimi aldım. Ben tekrar telefonla uğraşmaya başladığımda dayım benimle konuşmaya başladı.
''Ee napıyosun bakalım merve nasıl gidiyo''
''Nasıl gitsin ya işte öyle okulla ev arasında gidip geliyorum dayı sen napıyosun nasıl gidiyo nişanlanacaksın heyecan var mı''
''Dur be kızım bi sakin ol önce teker teker sor. Kendimi bildim bileli hep dayı diyosun ben bile acaba yeğenim miydi kuzenim miydi bu kız diye karıştırıyorum ama hoşuma gidiyor kendimi iyi hissettiriyor dayı lafı''
''Hahaha dayı sen çok mu olgunlaştın nedir ya gelin kimse bayağı değiştirmiş seni bu konuşma fazlaca olgun''
''Hahaha evet ya iş ciddiyete binince ben de bi ciddi ruh ortaya çıktı. Nişanlılık değişik bişey sahipli hissediyosun kendini davranışların ister istemez değişiyor''
''Afedersin dayı ama bu konuşma beni çok sıktı ya böyle şeylere gelemiyorum''
Dayım gülerek kafasını salladı ve geri yola döndü. Evet biraz açık sözlüydüm fakat şu bir hafta sıkılmaya hiç niyetim yoktu. Dayım kafe-bar tarzı bir yerin önünde durdurdu arabayı. ben elimde telefonla oynayarak inerken kuzenim ergensin gibisinden bir bakış attı. Ona gözlerimi kısarak baktım daha sonradan aman gibisinden kafamı salladım. İçeri ilk girdiğimde biraz garipsedim bu yeri çünkü anakarada bu tarz yerler yoktu. Yani bildiğim kadarıyla. Dayım anlamış olacakki rahat ol gibisinden birşeyler fısıldadı. Bir masayı gözümüze kestirip oraya doğru yöneldik. Oturduktan sonra etrafa bakmaya başladım. Buradaki insanlar değişik duruyorlardı ve açık olmak gerekşrse pek haz etmemiştim. Dayım eğilip birazdan geliyorum diyip yanımdan ayrıldı. Harika! Tek başıma kalmıştım bu yerde. Bir yerdeyken tek başıma olmaktan hep nefret etmişimdir. Ben de canım sıkılmasın diye telefonumu çıkartıp mesaj yazmaya başladım.
Kime: pelin
''Kanka kuzenimle bir yerdeyiz ve burası senin tabirinle çok sikko biyer ehuuu''
diye mesaj attıktan sonra aslında o kadar sikko bi yer olmadığını düşündüm. Hatta çok da güzeldi fakat burda süperimsi kızlar olduğu için kıskanmıştım doğrusu. Telefon titremesiyle ekranı açıp mesaja baktım.
Kimden: pelin
''dur bi sakin ol kızım yakışıklı çocuk aramaya başla bulduğunda ısınıcaksın sjdkfd''
pelinin bu mesajıyla tebessüm ederek random gülüşü yapıp yolladım. Ben etrafıma bakıp kuzenimi ararken bir sesle kafamı tekrar çevirdim. Uhara tam anlamıyla uhara yani. Karşımda tam anlamıyla bir meteor duruyordu. Bu mekanda o kadar güzel kız varken çocuk bana seslenmişti vuhuuuu. Tamam biraz abartıyor olabilirim fakat bu çocuk muhteşem. Yani bakması pek olası değil. Güzel olduğumu özellikle çok tatlı olduğumu söyler ama ben pek kendimi beğenmem. Esmer, düz saçlı, ince dudaklı bi kızdım. Öyle çok belirgin bir özelliğim yoktu yani. Neyse sonuç olarak çocuk aşırı iyiydi. Ben farketmediğim bir şekilde çocuğa boş boş bakarken bir anda kuzenim geldi ve çocuğa ''noldu bir sorun mu var?'' dedi. Ağh. Gitti çocuk. Çocuk şaşkınca kuzenime bakıp hayır yok dedikten sonra bana tebessüm edip gitti. Ben hala yüz ifademi değiştirmemiş mal mal bakıyordum. Kuzenim annemin aradığını merak edip eve dönmelerini istediğini söylemiş. Yanaklarımı şişirip oturduğum yerden kalakarak yavaş yavaş kuzenimin arkasından yürüdüm. Arabayı parkettiği yere kadar yürürken ikimiz de hiç konuşmuyorduk. Kuzenimin canı sıkkın gibiydi ama bunu ona sormadım. Yani kuzenim bir sıkıntısı olduğunda bana söylemezdi bu yüzden kendimi yormak istemedim. Arabada da hiç sesini çıkarmayınca bende mecburen kulaklığımı takıp dışarıyı seyretmeye başladım. Ben tam hayallere dalarken önüzde duran kalabalıktan dolayı durmak zorunda kaldık. Hay lanet bu da neyin nesi şimdi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzaktan
RomanceKendi dertlerinin arasından birden ortaya çıkıp zamanla büyüyen bir aşk. Utangaçlığı yüzünden yaşadığı en güzel ve acılı aşkı tüm hayatını bir anda değiştirir. Unutmak için sarıldığı tüm çözümler bir haberle başına yıkılır. Kaderine girenleri belki...