Eski Otel

159 10 0
                                    

      Jessica ile aynianda sesin geldiği yöne bakıyoruz . Bağıran kişi bizim  yaşımıza yakın genç bir adam. Siyah uzun  saçları ıslanmış,yüzü de tam seçilmiyor. Jessicayla koşmalı mıyız diye birbirimize bakıyoruz. Ve koşmamaya karar veriyoruz . Genç hâlâ bize doğru koşuyor ama çok uzakta . " Biz konuşurken bekçi buradaydı. Bizi duymuş olmalı." diyorum soğuk bir sesle . Jessica aniden kulübenin canımın önüne gidiyor . Ben ne yaptığını anlamadan elini bekçiye doğru uzatıyor . Hayır hayır bekçiye doğru değil cama doğru uzatıyor . Elini cama dokunmasıyla cam paramparça oluyor .

Bunu nasıl yaptı ? Bu da onun yeteneği miydi acaba ? Yaptığı bu hareket karşısında onu şaşkınlık ve hayranlıkla izliyorum.  Fakat onun cam karşında dona kaldığıni görüyorum.Koşun sesi dahada yaklaşıyor.Bende Jessica nin yanına gidiyorum ve gördüğüm şey karşısında  dehşete düşüyorum . Karşımızda gördüğümüz şey;uzun iri yarı kaslı ve korkunç görünen bir adam. Aslında onu korkunç yapan şey gözleri.Kendisi gibi iri gözleri vardı . Arkadaki bir şey gözüme takılıyor. Bu bir ceset. Jessica aniden elimi sıkıyor. Bende hareketsiz cesedi inceliyorum. Kafasındaki çatlak dışında incelememe vakit kalmadan birisi arkadan bizi arsanın kenarındaki yola doğru çekiyor. Bizi çeken kişi "Koşun" diye bağıran çocuk. Yolda bir araba önümüzde duruyor.Araba siyah,camları karartılmış, son derece lüks bir araş.Genç eliyle arabaya binmemiz için işaret yapıyor. İlk ikimizde binmemeyi düşünsekte arkada gördüğümüz şey karşısında bir kez daha dehşet düşüyoruz.Ve arabaya atlıyoruz. Gençde bizimle birlikte arbaya biniyor. Arkama baktığımda benu bu kadar korkutan şey bekçi görünümlü adamın yanına çok zayıf kırmızı gözlü iki adamın daha gelmesiydi. Ve de bize doğru yürüyorlardı. Biz ne olduğunu anlamadan araba hızla hareket etmeye başlıyor. Jessica'nın rengi kireç gibi olmuş. Arabadaki dikiz aynasından kendime bakıyorum. Benim de rengim hiç iç açıcı gözükmüyor. Sarılmaktan nefret eden ben bile bir anda Jessica'nın üstüne atlıyorum. Bir anda ikimizinde gözünden damla damla göz yaşları akıyor. Sonunda onu bırakarak diğer cama kafamı yaslıyorum. 10 dakika sonra kendimi toparlayıp soğuk ve korkusuz bir sesle " Nereye gidiyoruz ve siz kimsiniz?" diyorum. Jessica hala cama yaslanmış dışarıyı seyrediyor. Onu gördükçe aklıma camı kül ettiği geliyor. Yeteneklerini harika kullanıyor.  Sorumu cevabını beklerken bizi kurtaran genç adam bana doğru dönüyor. Yüzü daha net gözüküyor artık. Masmavi cam gibi gözleri var. Siyah düz saçları kulağına kadar.Beyas soluk bir teni var. Yakışıklı gözüküyor. Anlayamadığım pis bir bakış atıyor. Acaba cesedi gördü mü?

***

   Kimse bana açıklama yapmıyor ve ben yerimde duramıyorum.Ben soru soralı neredeyse 1 saat geçti.  Jessicaya  bakıyorum. Nerdeyse uyumuş.  Yol boyunca konuşmadık. O benim en iyi dostum ve korkmuş yada aklını kaybetmiş olmasini istemiyorum.Ön koltukların ortasına yanaşıyorum. Arabayı süren adama bakıyorum. Kahverengi saçları kahverengi gözleri var uzun ve oldukça zayıf. Galiba aralarında ki en güçsüzleri benim. Yan koltukta oturan çocuğun bana baktığını farkediyorum.

"Hadi ama öyle düşünme, bence sende güçlüsündür. Ama gücünü kullanmamışsındır. Hem kilona bakılırsa elin ağır gözüküyor. Ben Nick" diyor elini uzatıyor ve sesi samimi ile karışık itici çıkıyor. İltifat mı etti bu? Neden tüm ukalalar beni buluyor. Ama bir saniye ben az önce içimden geçirmiştim."Aynen öyle" diyor yine salak. " Bu da benim yeteneğim." diyor benimle konuşmayı kesse diye dua ediyorum. Bende onun içinden geçenleri anlayayim diyorum. Göz teması kurmadan ne düşündüğümü anlayamıyor. Saçını çekiyorum. Bir anda kafasını çeviriyor. Göz temasıyla " Ne kadar sinir bir kız. Kendini ne sanıyor? Hem hayatını kurtarıyorum hem tanışmaya çalışıyorum beni umursamiyor bir de üstüne saçımı çekiyor." dediğini işitiyorum. Bana sinirli bir şekilde bakmaya devam ediyor. "Demek sinir bir kızım. " diyorum küstahça. " Evet öylesin" diyor bir de bana gıcık derler."Hmm. Sende okuyabiliyorsun düşünceleri... Bunu ne zaman ve nasıl yapacağını biliyor musun?" Bilimiyorum ama bana o kadar küçümseyerek bakıyor ki " Hayır" demeye gönlüm elvermiyor.En sonunda diyorum

ASİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin