1.Bölüm

165 43 54
                                    

(Medyadaki Açelya)

İstanbul'u her sene olduğu gibi güzel bir hava kaplamıştı. İlkbaharın gelmesiyle martın biraz ürkütücü serinliği, bir o kadar da insana huzur veren bir yönü...

Fakat aynı şey İstanbul Kadıköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde geçerli değildi. Hastane mart ayının ilk soluklarını almasına rağmen hasta odalarındaki pencereler kapalı, perdeler ise içten içe örtülüydü.

Binanın eskilere dayanmasının aksine hâla duvarları işlenmiş, sanki yeni boyanmış gibiydi. Odalar ise konforlu bir yapıya sahipti. Hastalar için kötü olan odalardaki loş ışıklardı. Bu ışıklar hastaların enerjisini düşürüyor ve daha sakin kalmalarını sağlıyordu. Bunun yanı sıra  saflığı, huzuru ve temizi temsil eden beyaz rengin, duvarlardaki hakimiyeti hastalardaki karamsarlığı azaltabiliyor, öz güvenlerini koruyabiliyor, ve böylece hastaların daha rahat hissetmelerine sebep oluyordu.

Sabahın erken saatlerinde, insanın tüylerini ürperten hafif esintilerle birlikte, hastanenin içi curcunaydı. Bazı hastalar yerlerinde durmuyor, sürekli huzursuzluk çıkartıp dışarı bahçeye doğru koşuşturuyorlardı.

Bunların bazıları tehlikeli, bazıları olduğundan fazla garipti...

  
****

  Hastanenin baş hocası Prof. Dr. Ali Korkmaz, her zamanki gibi yoğun işleriyle masasında daha geleli iki gün olmuş olan Açelya Öztürk'ün dosyasını aldı ve kaşlarını bir sağa, bir sola hareket ettirerek incelemeye başladı.

Hastanın Adı Soyadı: Açelya Öztürk

Doğum Tarihi: 25.10.2000

Baba Adı: Fuat
Ana   Adı: Nermin
Hastalık: Sinirleri çok zarar gördüğü için konuşma yetisini kaybetmesi

***

Ve daha bir çok şey...

Dr.Ali Korkmaz bu dosyayı incelerken yüzü düşmüş, aynı zamanda iki yıl önce kaybettiği kızı aklına gelmişti. Onun kızı da bisikletten düşmüş ve  sinirleri zarar görmüştü. Üzülmeye gelemezdi. Annesinin ölümüyle ani bir kriz yaşayarak hayatını kaybetmişti. Aynı gün sevdiği iki canı,toprağa gömmüştü.

Gözleri, bir an için dolsa da kapı sesiyle aniden irkilerek kendine geldi:

"Giriniz!" dedi buz gibi bir sesle.

Gelen yeni bir hemşireydi. Saçları kısa, minyon tipli, yirmili yaşlarda genç bir kızdı. Adam kızı bakışlarıyla iceledikten sonra söze başladı:

"Meraba hanımefendi, siz yeni hemşire Ayla Hanım olmalısınız. Ben Dr. Ali Korkmaz."

Ayla Hemşire, karşısındaki adamın sert ve ciddi tavrı karşısında ne diyeceğini bilmeyerekten konuşmaya başladı:

"Meraba Dr. Ali Bey, memnun oldum" dedi ve ardından devam etti " Burası benim ilk görev yerim e hayliyle oldukça heycanlıyım. Bana hangi hastayla ilgilenebileceğimi söyleyebilir misiniz? Bir an önce başlamak istiyorum."

Dr.Ali Bey'in, hemşirenin bu istekli tavrı hoşuna gitmişti. Zaten özgeçmişini daha önce okumuştu ve yine aynı şekilde ciddi tavrını ortadan kaldırarak şu anda olduğu gibi; gülümsemişti. Konuşmayı daha fazla uzatmadan, dudaklarından iki kelime çıktı:

"Açelya Öztürk" dedi sert bir sesle. "Hemen başlayabilirsin, kolay gelsin Ayla Hemşire" dedi tek kaşını kaldırarak. 'Sanki işin zor' demeye getirtti kıza.

****

  Saat dokuza geliyordu. Elinde yemekhaneden aldığı kahvaltı tepsisiyle hızlı adımlarla yürüyen Ayla Hemşire, panik halinde 1402 nolu odanın kapısının önünde bekleyen üç-dört hasta gördü. Bunlardan bazıları, doğuştan akli dengesi bozuk bazıları ise yaşadığı travmalardan dolayı hastaneye kapatılan hastalardı. Birden Ayla Hemşireye dönüp, parmaklarıyla odayı işaret ettiler.

  Hemşire, ilk günden korku dolu dakikalarını yaşamaya başlamıştı ve hemen odaya doğru atılarak karşısında;  sırtı dönük, saçları beline kadar gelen kızı, balkondan aşağıya doğru sarkarken görünce yerinden kıpırdayamadı.

'A-amaa nasıl olurrr! Bu balkon kapısı kilitli değill,  b-buu ne biçim bi sorumsuzluk böyle! Allah'ım nasıl bir yere düştüm bennn?'

Kafasındaki düşünceler, Ayla hemşireyi allak bullak etmişti. Gözlerini kapatıp derin derin nefes alıyor, bir yandan da kendine gelmeye çalışıyordu. Dakikalar sonra tedirginlikle gözlerini açtı fakat kıza doğru yanaşması zamanını aldı. Kızı, kollarından kavrayan elleri görünce içi biraz da olsa rahatlamıştı.

Gözleri, bir an olsun kızı kendisine doğru çeken uzun boylu çocuğa kaydı. İkisinin de yirmili yaşlarında olduğunu düşünerek, hüzünlü bir edayla 'ikisi de çok genç, nasıl buraya ait olabilirler?' diye söylendi içinden.

Ayla Hemşire, kafasında bin bir türlü şeyler üretirken tam bir şey diyecekti ki uzun boylu çocuğun, kızın gözlerine sanki nefret edercesine baktığını gördü. Ardından da kendisine çevrilen bakışları...

Kısa bir süre sessizlikten sonra, çocuğun gözleri yatak ucundaki su bardağına ilişti ve ani bir hareketle bardağı alıp hızlıca yere bıraktı. Ayla Hemşire korkudan ne olup bittiğini anlayamadan, çocuk bir hışımla yerden aldığı cam parçasıyla koluna ufacık bir çizik attı.
Dudaklarından çıkan kesik bir hırıltıyla:

"Ahhhhh!" dedi. Hemşire olduğu yerde bunun bir kabus olduğunu düşünüyor, gözlerini habire açıp kapatıyordu. 'Hayır hayır gördülerimmm gerçekk'
Birden, odanın içindeki çocuğun bağrış sesleriyle geriye doğru sendeledi.

"Bu kadar kolay mı ha!! Bu kadar kolay mı? Seni balkondan atlatacak kadar gerçekten, büyük bir sebebin var mı?"

Karşısındaki çocuğun gözlerinin feci şekilde öfkeden deliye döndüğünü gören Ayla Hemşire, kahvaltı tepsisini yatağın başucuna koyduktan sonra, kızın karşısında duran çocuğa doğru hızlandırdı adımlarını. Hem korkuyla karışık duygular içinde hem de bu korkunun kendisine zarar verebileceği endişesiyle, yine de hiç düşünmeden çocuğun önünde dikilmeye başladı.

'A-amann tanrım o g-özler'

'Bana mı bakıyor?'

'E-evet, kesinlikle bana'

İç sesine "dur!" demeye çalışarak, kendisine bakan gözlerle dehşete kapıldı. Saniyeler sonra gözleri, aşağıya, çocuğun kanayan koluna kaymıştı. Nasıl unutmuştu? Bardağı kırarak, küçük bir cam parçasıyla koluna çizik attığını, nasılll?
Ayla Hemşire, ani bir hareketle çocuğun kanayan kolunu kavrayınca çocuk, bir adım geriye öteledi ve ne olup bittiğini anlayamadan kazara itiverdi hemşireyi. Dengesini kaybeden kız acıyla inledi. Dudaklarını aralayıp ' ne yaptığını zannediyosun sen?' demek gelmişti içinden. Ama nafile, karşısında duran gözler, buna engel olmuştu.

Nutku tutulmuştu...

****

Açelyadan..

'Yere düşen kız kimdi?'

'Kimdi bu yanımda beni kollarıyla tutup sarsan çocuk?'

Kafam almıyor, tek kelime edemiyordum.Lanet olsun! Beynimde soru işaretleriyle gözlerim sabitlenmiş; hem kıza hem çocuğa bakıyordum.








(Fotoğraftaki kız Ayla Hemşire)

Herkese merhaba arkadaşlar 😊😘

😊😊 1.bölümle karşınızdayım. Bilerek bu bölümü kısa atmak istedim umarım hoşunuza gider😘😊 sonraki bölümü iki hafta içerisinde atmaya çalışacağım😊oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum😊

Hoşça kalın..

ACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin