Yaklaşık 5 dakika sonra annem elinde kaselerle geldi, aşureleri koyduğu tepsiyi incelerken annemin bana yavru köpek bakışları attığını fark ettim.
"Anne? Bana neden öyle bakıyorsun?""Canım yavrum, en sevdiğim kızım, bugün nasılsın?"
"Anne kimseyi tanımıyorum, dağıtma işini bana vermezsen aşşşşşşırrıı mutlu olurum."
"O zaman kampa gidemezsin."
"Anne hadi itiraf et de kurtul artık, beni cami avlusunda falan buldunuz değil mi? Bana yaptığın bu şantajların başka açıklaması olamaz çünkü."
"Sıla saçmalamayı bırak ve al şu tepsiyi."
O anda tepsiyi alıp yere vurdum ve bağırarak dedim ki "Lanet olsun yaşadığıma"
Hayır tabiki böyle bir şey olmadı çünkü mal mıyım ben lan? Anneme karşı çıktığım anda beyaz ışığa olan yolculuğum başlar. O yüzden ne yaptım, hemen tepsiyi alıp fırladım kapıya.
Yaa ama bu nedir ya? Filmlerde komşular hep yakışıklı, renkli gözlü, kaslı uzun boylu, manken gibi çocuklar olur. Bizimkiler ;yaşlı emekli çift, sinirli apartman yöneticisi amca, kendi halinde bir kadın... Where is the adalet?
Elimde son bir kase aşure kalmıştı ve önümde her dairede aynı olan ahşaptan bir kapı vardı. Bizim karşı komşunun evi. Zili çaldım. İkinci çalışımda açıldı.
~Bu ne lan böyle? ~
Harbiden iç ses bu ne insan mı? Bu insansa ben neyim? Bi sn bi sn bu Bartu!!!
"Ne var? "
"Lan salak sen çaldın benim kapımı. Ne var demesi gereken ben değil miyim sence de? Şimdi uzatma da söyle, ne istiyorsun?"
" Şey getirmiştim ben. Annem şeyi şeylere şey yap dedi sonra da hiç şey yapmadan geri şey yap dedi."
"Hı?"
"Aşure getirdim."
"Iyyyyy ben hiç sevmem kalsın istemiyorum."
~Yakışıklı dedik bağrımıza bastık şunun yaptığına bak la ~
O sırada içeriden bir kadın sesi duyuldu.
"Bartuuu kim gelmiş oğlum?"
"Anne bilmiyorum deli herhalde, durmadan şey deyip duruyo. Bi de her boka gülüyor. Hiç bir şey anlamadım."
~Bu göt lalesi sana nasıl deli der Sıla? Birisi buna haddini bildirmeli ~
"Her boka gülseydim sana kahkaha atardım."
~Sıla vurdu gol olduuuu. Dakika 89 sayın seyirciler ~
Bir süre suratıma mal mal baktı, tam bir şey söyleyeceği sırada annesi olduğunu düşündüğüm bir kadın göründü arkada.
"Oğlum kızcağız iki saattir kapıda, içeri davet etsene. Kızım kusura bakma sen de bizimki de böyle işte."
"Teşekkür ederim efendim, ben karşı dairede oturuyorum. Annem aşure göndermişti de."
"Çok teşekkür ederim. Tanışmadık biz değil mi? Yeliz ben. Bu da benim oğlum Bartu."
"Ben de Sıla"
"Memnun oldum Sılacım. Müsaitseniz bu akşam bize gelin akşam yemeğine de, komşularımızla tanışalım değil mi yani?"
"Peki Yeliz hanım söylerim anneme."
"Ayol güldürdün beni, hanım ne kızım? Yeliz teyze de bana."
"Peki Yeliz teyze, görüşürüz. Sana da görüşürüz Bartu."
"Umarım öyle bir şey olmaz, hiç sevmiyorum seni.
~Bababa bak sen şu göt lalesine, ben sana bayıldım sanki! ~
"Hıhı tamam"
Ne uyuz şey lan bu böyle. Kendini bir şey sanıyor. Ama annesi tatlı kadın. O kadından nasıl böyle bir çocuk çıkar. İguana suratlı kertenkele dışkısı! Neyse sakinim.
Kapıyı çaldım. Abimin ultra mega süper hiper yakışıklı arkadaşlarından biri açtı. Bi an önce bu çocuklarla tanışayım.
Çocuğu pas geçerek tepsiyi mutfağa götürmek için harekete geçtim. Ama o an fark ettim ki tepsi Bartugilde kaldı. Oooff of işin yoksa tekrar git.
Utana sıkıla zili çaldım. Yine Bartu salağı açtı.
"Beni bu kadar çabuk özleme. Her istediğinde bulamayabilirsin."
PUHAHAHAHAHAHAHA lan mal önce bi tipine bak resmen üstünde bulaşık önlüğü var.
"Önlüğü nerden aldınız? Güzelmiş, biz de ordan alalım."
İlk başta anlamasa da jeton çabuk düştü. Ağzından ufak çaplı bir küfür çıktı.
" Ben tepsiyi getireyim. "
Tepsiyi getirdi. VE KİBARCA (İLGİNÇ AMA ÖYLE) bana uzattı.
"Görüşürüz bacım."
Sadece göz devirdi ve kapıyı suratıma çarptı. Her neyse onu takmayacağım.