"Theo! İnternet birazdan geliyormuş." Aniden açılan kapıyla kameranın kapatma düğmesine basıp kamerayı aşağı indirdim. Kapıyı açmış olan Veena yarım bir sırıtışla yanıma geldi ve kamerayı işaret etti gözleriyle. Yüzündeki samimi ifade demin izlediğim videonun yarattığı garip ürpertiyi siliyordu. Çok nadir yaptığı şakalardandı diye düşünmeye tekrar zorladım kendimi, ne bileyim belki de başka mantıksal bir açıklama bulamıyordum.
"Çocukluk videolarını mı izliyordun? Ben de demin bizim banyo videosunu izliyor-"
"O videoyu silmemiş miydim ben?" Kamerayı yere bırakıp ayağa kalktım. Veena ise şüpheli bir ifadeyle ensesini kaşıyarak masama doğru ilerledi. Odam genelde dağınık olurdu, Veena'nın da pek toplu bir odası yoktu ama sanki her şeyin o dağınıklık içinde bir yeri var gibiydi. Her odama girişimde kalemlerimi masadaki eski kupanın içine koyardı.
"Geri yükledim. Son silinenleri temizlemeyi hep unutuyorsun." Kalemleri avucunda toparladı ve kupanın içine yerleştirdi. Güneş aşkına o videonun, daha doğrusu videoların çünkü o banyo videosu da saçmalığın daniskasıydı, ne tür bir şaka olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Veena bir şaka için çektiyse onu komik değildi, hem onu hiç görmeme ihtimalim de vardı. Üstelik gerçekse bile bunu neden ciddiye alacaktım ki? Hani gerçek olmasına inandım diyelim, ama o videoda konuşanın benim kutsanmış ikizim olması bile şüpheleri siliyordu. Belki de bu yüzden inanmalıydım? Ah, şimdiden akıllıca konuşan bir iç sesim bile vardı. Kendimi aksiyon filminde gibi hissetmeye başlıyordum
Veena bana, ne oldu? dercesine bakana kadar onun suratına baktığımı fark etmemiştim. Gözlerimi kaçırdım ve boğazımı temizledim.
"Pizza söyleyelim mi?" Saat onbire geliyordu ve benim anlaşılmaz biyolojik saatime göre yemek vaktiydi sanırım. Telefonu elime alıp uygulamadan pizza seçerken Veena nameli bir esnemeyle bana eliyle hayır dercesine bir işaret yaptı.
"Bu saatte yiyorsun yiyorsun, annem evi diyet kampına alacak senin yüzünden. Git uyu uğraştırma beni." Elimden telefonumu alıp kapıya doğru yürüyordu ki durup bana döndü.
"Bir de Theo, yani... bir sıkıntı varsa ben yan odadayım." Klasik samimi gülümsemesiyle odadan çıkması telefonuma resmen el koyduğu gerçeğini kapatmıyordu ne yazık ki. Fakat o telefonun peşine düşmek yerine yapacağım başka işlerim vardı. Şu videoyu incelemenin de dahil olduğu işlerim mesela.
Veena'nın gittiğinden emin olunca kameranın yanına çöktüm ve videoyu açtım. Üç saatlik uzun bir videoydu. Hızlıca ileri sardım ve devam esip etmediğini kontrol ettim. Cidden üç saat boyunca bir koltukta oturup bana şaka planı falan mı kurmuştu? Tamam, şimdi bu bir şaka değil diyelim. Veena haberlere çıkan, peşinde askeri birlikler olan biri ve büyük ihtimalle bir suçluysa bundan nasıl kimsenin haberi yoktu? Haberleri izleyen biriydim görürdüm muhtemelen, ya da en azından okulda duyulurdu. Şu an giderek siktiriboktan bir hal almaya başlayan durumu boş verip kaldığım yerden videoyu başlattım.
"İnsanlar çoğu şeyi abartır Theo." Tamam suçlarını sıralamak için güzel bir başlangıçtı. Toplu kıyım yapmış olabilirim, ama insanlar çoğu şeyi abartır Theo. Neyse ki Veena bu bahanenin ardında yediği bokları sıralamak yerine başka bir çare buldu.
"Mantıksızlığını da fark ederler fakat eşelemeye inatla devam ederler. Mesela ölüm. Anlıyorum, birini bir daha göremeyecek olmak; biriyle bir daha konuşamayacak olmak büyük bir kayıp. Ama ne bileyim haberlerde ya da orada burada gördükleri cesetler, yabancı ve içi boş bedenler neden bu kadar üzüyor onları? Ardından üzülmen gereken hiçbir anı yok, adlarına sevinmeleri gerekmez mi? Kurtuldukları falan için." Veena elinde kalemi dengede tutmaya çalışıyor arada kamerayla göz teması kuruyor sanki bir masal anlatırcasına konuşuyordu. Ve bu beni biraz korkutmuyor değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEENA
FantasyÇiçekler pazartesi soldu ellerinde Salı ise tekrar yaşam üflendi yapraklarına Tanrının merhametiyle değil Akan kanın rengiyle TÜM HAKLARI SAKLIDIR © 06/08/2015