"James, şu Daisy Moon'un kaldığı yatakhanenin penceresinin nereye baktığını biliyor musun?"
"Ne?"
"Şey diyorum..." Profesör Dumbledore'un bakışlarını görunce sustu. "şimdi konuşmanın sırası değil" bakışı gibi bakışlardı bunlar.
"Neyse, sonra anlatırım."
Dersin bitmesini bekledi. Bekledi. Bekledi. Ve bekledi. Daha önce hiç bir ders böyle uzun gelmemişti ona. Sonunda sınıftan çıkıp bahçeye doğru yürüdüklerinde Sirius sormaya yeltendi.
"Şeyi soracaktım, Dai-"
"Selam James." Neşeli bir kız sesi lafını kesmişti.
"Ah-selam, Evans."
Sirius şuan, Lily'e bağırarak gitmesini söylemek istiyordu. James olmasa yapardı da. İkisini arkada bırakıp peşinde Remus ve Peter'la yürümeye devam etti.
"James'te şu Lily'e çok taktı," dedi Sirius. "değil mi Remus?"
Başını kitaba gömmüş ve dikkatini tamamen vermiş olan Remus "Hı-hı," dedi ve başını salladı.
"Her neyse, ben Baykuşhane'ye gidiyorum, derste görüşürüz." dedi Sirius.
Remus yine "Hı-hı" dedi ve fare gibi cikleyen bir sesle "Görüşürüz!" dedi Peter.
***
"Ah! AH! Seni aptal baykuş!" Sirius kanayan parmağını dudaklarına götürdü ve kahverengi baykuş kötü bir bakış attı. Buraya neden gelmişti ki? Çok kötü kokuyordu ve o kadar fazla tüy vardı ki hapşırmaktan nefes alamıyordu. Gitmeyi düşünürken arkasından bir ses geldi.
"Selam Black."
Sirius arkası kapıya dönük olduğu için birden irkildi ve geriye döndüğünde sesin kaynağını görünce afalladı. Parmağını ağzından çekti ve bir şeyler söylemeye çalıştı. Elinde olmadan utanıyordu.
"Ah- ne, ha- selam." Kızardığını hissedebiliyordu. "Daha fazla rezil olursam," diye düşündü. "şu pencereden atlamam gerekecek."
Daisy parmağından damlayan birkaç damla kanı gözleriyle işaret ederek, "Geçmiş olsun," dedi. Sirius parmağına
eğilirmiş gibi yaparak saçlarının kızarmış yüzünü birazda olsa kapatmasını sağladı. Kafasını kaldırdığında Daisy'nin orada olmadığını gördü. Arkasından bir el omzuna dokundu. Döndüğünde Daisy'i gördü, yakından bakınca saçlarında erimeye başlamış kar taneleri olduğunu gördü. Ve soğuktan burnu biraz kızarmıştı. Az önce Sirius'un elini ısıran baykuşu okşuyordu. Sirius baykuşu görünce elinde olmadan nefret dolu bir bakış attı.
"Ah, elini bu baykuş mu ısırdı? Ernie, benim baykuşum!"
"Öyle mi? Pek evcil değil bence,"
Hafif bir çarpma sesi çıktı.
***
"Ne? Gerçekten mi? Orada öylece birden kafana bir baykuş bıraktı mı? Hemde kafana? Kafanda baykuş dışkısı var! İnanmıyorum!" James gülmekten ve bu cümleleri tekrar etmekten Sirius'un sinirlerini bozmaya başlamıştı. Sirius'un içinden James'in gözlüğünü alıp saçına süresi gelmişti, gözlüğü baykuş dışkısıyla kaplanınca bakalım hala komik olacak mıydı.
"Şey, evet, öyle oldu, artık gülmeyi bırakır mısınız?
Remus kahkahaları arasında "Peki Daisy ne yaptı?" diye soracak gücü buldu.
"Ee, şey, güldü."
Üçü daha da yüksek sesle bir kahkaha patlattılar.
Sirius "yemekte görüşürüz" gibisinden bir şeyler mırıldanıp saçını yıkamaya gitti. "Acaba," diye düşündü. "Evans'ta ona gülse nasıl olurdu?"
