Sirius Daisy'ye baktı. İkisi de elinde olmadan sırıtıyordu. Beşi de kahkahalara boğularak Gryffindor Ortak Salonu'nda oturuyordu. Neden kahkahalara boğuluyorlardı? Ya mutlulardı, ya da aptaldılar. Aptaldılar.
Daisy gülmekten gözünden gelen yaşları parmağıyla sildi ve gülmeye devam ederek "Neden gülüyoruz?" diye sordu.
"Bilmiyorum,"
"Bende bilmiyorum,"
"Peki, saat geç oldu, benim yatmam gerek," dedi Remus ve Peter'da onun peşine takıldı. James'te "İyi geceler," deyip erkekler yatakhanesine çıktı.
Daisy yanında oturan Sirius'a baktı, ve sarıldı.
"Biliyor musun?"
"Neyi bilip bilmediğimi bile bilmiyorum,"
"Seni seviyorum, Black,"
"Ben sevmiyorum,"
"NE,"
"Şaka,"
"Tamam..."
"Peki ya ileride sevemezsem?"
"Ne diyorsun, Black?"
"Hiç,"
Daisy doğruldu ve doğrudan Sirius'un yüzüne baktı. Sirius'un uzun süre unutmayacağı sözlerden birini söyledi. Ölene kadar unutmayacağı.
"Bak, Black, sevdiklerimiz bizi asla terk etmezler, onlar- onlar hep," elini Sirius'un kalbinin üstune koydu. " buradadırlar."
Birbirlerinin bakışlarını sabitlediler ve Daisy Sirius'un koluna hafifçe vurup yatakhaneye çıktı.