Yukhei ofisinde dosyalarla uğraşırken bir yandan da kafasını boşaltmaya çalışıyordu.
Lakin imkansızdı.
O vücudu ne kadar unutmaya çalışırsa çalışsın unutamıyor, parmaklarının onun vücudunda gezdiği aklına geldikçe parmak uçları alev alıyordu.
Derin bir iç çekti Yukhei, sonrasında saçını karıştırıp kafasını geriye yasladı.
Aklına o yüz geldikçe biraz daha geriliyordu vücudu.
Sinirden değil, hazdan.
Arkasına yaslanıp vücudunu rahat bir konuma getirdi ve gözlerini hafifçe kapatıp tekrar kafasını boşaltmaya çalıştı.
Ama bu yararsız çabadan başka bir şey değildi.
Gözlerini kapattığı an o güzel yüz belirdi gözünün önünde. Nefesi sıklaşırken lanet okudu Yukhei.
Sadece biraz daha rahatlamaya ihtiyacı vardı.
Çıplak narin vücudu ve kıvrımlı beli tam orada duruyorken elini uzatıp dokunmak istedi Yukhei.. Ve altındaki pantolonu çıkarmak. Kendisine şaşırıyordu çünkü hiçbir zaman ilk defa gördüğü birine bu kadar çekim hissetmemişti.
"Jungwoo." diye hafifçe mırıldandı. Sonrasında kendini kontrol altına almaya çalıştı.
Hayalini gördüğünde bile kendisini kaybediyordu, Mark odaya girdikten sonra nasıl kendini dizginleyebilmişti, aklı almıyordu.
Jungwoo'nun gülümsediğini hayal etti Yukhei. O kadar güzel bir yüzün gülümsediğini hayal edebilmek zor değildi. Jungwoo'nun gülümsediğini hayal ederken kendisi de gülümsedi.
Her zaman bu şekilde gülümsemezdi. İçten bir gülümsemeydi bu.
Ve o an bir şey fark etti Yukhei.
Huzurluydu.
Etrafında kimse yokken, ortama sessizlik hakimken ve sebebini bilemediği bir şekilde zihni Jungwoo ile doluyken.
Fazlasıyla huzurlu hissediyordu.
~~~~~~~~~
JUNGWOO"Hadi ama Jungwoo çık artık şu battaniyenin içinden!"
Battaniyeme daha sıkı sarındım. "Depresyon topumdan çıkarma beni. Sonsuza kadar burada yaşayacağım." homurtuma güldü. "Burada bir depresyon topu varsa o da sensin. Bu battaniye değil. Sen de benim evimde olduğuna göre benim depresyon topum oluyorsun. Ayrıca yaz henüz bitmedi bile. Hiç mi yanmıyorsun?" yanıma gelip tek hamlede beni kucağına aldı. "Bu tatlı depresyon topunu biraz mutlu etmeliyiz." diye neşeyle konuştu. "Bu kadar neşeli olman ağlamak istememe sebep oluyor Jaehyun." beni duymamazlıktan gelerek mutfağa doğru yürüdü. "Birlikte kek yapmak ister misin?" inanamazcasına yüzüne baktım. "Seninle en son kek yapmaya çalıştığımızda kek hamuru alev almıştı Jaehyun." düşünür gibi yaptı. "O olayın nasıl gerçekleştiğini hala anlayabilmiş değilim." surat ifadesine dayanamayıp kahkaha attım. O ise kahkahama gülümsemeyle karşılık verdi. Kahkahalarım yerini kıkırdamalara bıraktığında iç çekti. "İşte böyle." dedi. "Her zaman gülümsemen gerektiği yerde somurtup duruyorsun." gülümseyip parmağımı gamzesinin olduğu yere batırdım. Bu hareketim ile tekrar gülümsedi. "Tatlı patates istiyorum." dedim. Karnımın gurultusunu duyduk. Sadece biz değil, bütün Güney Kore duymuş olabilirdi. Şirince gülümsedim. "Biraz da Jajamgyeon istiyor olabilirim." kahkaha atıp yeniden oturma odasına yöneldi. "O zaman sipariş vermeliyiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Massage//Luwoo
Fanfiction"Vücudunda çıktığım her keşifte, bana biraz daha aşık olacaksın.." *Çalanın şipi birbirine küser inş.*