Napoli civarlarındaydı, Akdeniz'in kalbinde öylesine berrak bir suya daldı ki suyun dibine yüzdüğünde mercan resiflerini ve alışılmadık bitkileri görebiliyordu. Heyecandan kendini kaybetmesi uzun sürmedi. Geriye baktığında kıyı oldukça uzakta kalmıştı, yine de umursamadı.
Ortalıkta kimse görünmüyordu. Kendisine ağırlık veren kıyafetlerini çıkartınca dik memeleri ve uzun saçlarıyla masallara konu olabilecek bir güzelliğe büründü. Bu sırada hafiften kararmaya başlayan hava onu ürküttü. Geride bıraktığı kıyı artık görünmüyordu bile. Dalgaların arasına kapılıp gidecekti neredeyse.
Hava karardı... Deniz durgundu, yakamoz vardı. Gece yüzmeyi neden sevdiğini hatırladı. Suyun büyüsüne kapıldığında tüm dünyevi algılarını bırakmış olmalıydı, gitar sesini henüz duyabildi. Kendisini zorlayan nefesine aldırmadan sesin peşinden gitmek uğruna bir hışımla daldı.
Kafasını sudan çıkardığında geriye akıp bel hizasında suya eşlik etmesi gereken saçları çıplak memelerini dökümlü bir elbise gibi sarıp sarmaladı. Eliyle saçlarını geriye atmak istedi. Tüm denizin ağırlığı saçlarına yüklenmiş olmalıydı, tek bir telini bile yerinden oynatamadı.
Kendisine küçük bir balıkçı teknesi yaklaşıyordu, hatta buna bir sal bile denilebilirdi. Tekne yaklaştıkça daha da meraklandı. Arzularını bile gölgede bırakacak bir heyecana kapıldı. İçi kıpır kıpırdı...
Tekne yaklaşıp durduğunda biraz daha yüzüp gözleri neredeyse yuvalarından fırlıyordu. İçindeki adam Daniel'den başkası değildi. Uyuyakalmıştı... Denizin ortasında, mavinin en derin notalarında, kim bilir kimlerin düşüyle dudaklarını meleklere aralamıştı. Onu öpmek isterken gözleri yaşlarla doldu.
Daniel'in göz kapakları yerine ince bir Çin ipeği örtmüş olmalıydı bu denizden bile daha mavi gözlerini. Elleri gitarından kaymıştı, o boşluğa sığınıp onun soluğuyla uykuya dalmak istedi. Tüm masumiyetiyle orada, maviliğin ortasında yatıyordu. Onu nasıl uyandırabilirdi ?
"Öylece izlerim ben de" diye iç geçirdi genç kadın. Kalbini ellerine alıp beklemeye koyuldu. Onun olmak için daha kaç gece böyle kalbi ellerinde bekleyecekti ? Zaman kavramını çoktan kaybetmişti. Yeryüzünün neresi olduğu fark etmeksizin aşkın olduğu her yerde tüm saatler böyle duruyordu işte.
Hava soğuyordu, titremeye başladı. Gitarın bıraktığı o boşluğa sığacağını ümit ederek o sal görünümlü minik tekmeye tüm gücüyle tırmanmak istedi. Elleriyle tutunup kendini yukarı çekmek isterken suya düştü. Defalarca denedi...
Bu dünyaya ait olmayan bir şeyler hissetmeye başladı. Artık dayanamıyordu, suyun üzerine sırt üstü uzanırken belden aşağısını kaplayan yeşil pulları gördü. Dehşete kapıldı. Ayaklarını kaybedip bir deniz kızına evrilmiş olmalıydı. Geriye kalan gücünü de ağlarken kaybetti. Ümidini yitirdiği an, gözlerini kapayarak kendini karanlık sulara bıraktı.
Sabahın ilk ışıklarında bir mucizeye uyanabilirdi. Daniel'in dokunuşlarıyla maviliklere uyandı, dört bir yanı sularla çevriliydi. Elleri kalbinde çırpınıyordu. Dilini Daniel'in dudakları arasına daldırıp susuzluğunu dindirmek istedi. Öpüşleri karşılık bulurken göğüslerini okşayan o elleri kavrayıp yere bıraktı. Göz göze geldiler, "Sen başka bir şeyin hayalini kuruyorsun" dedi Céline.
Hayalkırıklığı arzularını dindirmedi, aksine şelale olup denize döküldü arzuları. Durdurmanın imkanı yoktu. Deniz kızlarının bacakları olmazdı. Bacaklarını sevdiği erkeğe aralayamamanın verdiği o acı, vücuduna yayılan titreşimlerin ritmine ayak uydurdu. Sarıldı Daniel'e, tüm arzusu ve gözyaşlarıyla.
Küçük deniz kızının masumiyeti, balıkçının erkeksiliğine parlak renkler eklemeliydi. Genç kadın kendini erkeğine teslim edeceği anın hayalini kurarak solmamalıydı. İnsanları hep ayakta tutan, kimi zaman dirilten arzu, onu içten içe öldürüyordu.
Daniel'in kolları arasından kayıp gidiyordu... "Kollarının arasından kayıp gidiyorum, beni tutmayacak mısın?" diyerek onun gövdesine tutunacak bir sebep aradı. Balıkçısının o güçlü kolları incecik deniz kızını taşıyabilirdi. Kalbi ise o eski kuvvetini çoktan kaybetmişti. Mavi gözlü, esmer balıkçıdan gelen "Üzgünüm" kelimesinin son harfleri dökülürken, Céline gözden hızla kaybolan bir ışık huzmesini andırırcasına tekneden suya süzüldü.
Céline gözlerini açtığında yatağında terler içindeydi. Bacaklarından süzülen terlere, üzerine yapışan saten geceliği ona bir şeyler anlatmak istiyordu. Yatağı terk edip soluğu banyoda aldı. Üzerinde ne varsa kurtulup küveti doldurmak maksadıyla musluğu sonuna dek açtı. İçine alevler salan bu arzudan uyanmanın rehavetiyle küvete dolmakta olan suyu seyre daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşler, Tutkular ve Arzular
General FictionArzu doğası gereği söze dökülemezdir, erişilemezdir. Peki ya düşler ve tutkular? Düşler, Tutkular ve Arzular kitap konusu: Paris'te yaşayan bir genç kadın, kocasını henüz kaybetmiştir. Cenazenin ardından, senelerdir aşık olduğu adamla karşılaşınca a...