Zamanın durduğu bir yerde buldular kendilerini. Bu şehrin bu zamana ait olmadığını daha şehre adım atar atmaz anlamıştı Céline, Daniel'e müzik konusunda nasıl bu denli bir ilham verdiğini hissetmemesi elden değildi. Dar sokaklar Kübalılarla, geniş sokakları ise turistlerle doluydu. Yer yer de puro içen, saçları çiçeklerle bezeli yerli kadınlarla turist kafilelerinin birbirlerine karışıyorlardı.
Gün boyu umarsızca rom içen yaşlı adamlar, Céline neden senelerce buraya gelmenin hayalini kurduğunu hatırlatıyordu. Burada hayattan keyif almak ya da mutlu olmak için bir nedene ihtiyaç duyulmuyordu. Mutluluk burada insanların içinden geliyordu, onun ise yanından. Sağına dönüp sol eliyle Daniel'in sağ yanağını avuçlayarak başını kendine çevirdi, dilini aralık dudaklarının arasına sokup burada ikinci bir cennet aradı. Sonra Daniel'in elinin bacaklarının arasında kendine bir yol bulduğunu hissetti, kapıları sonuna dek aramaya niyetliydi. Kuşlar gibi özgürlerdi, zamanın onlar için belirlenen aralığından kaçıp herkesin arzuladığı o ölümsüzlüğe yaklaşıyorlardı. Kendini ölümcül bir şiddetle arzuladığı erkeğin kucağına atarken aklını çoktan yitirmişti.
Yemek için bir restaurantta bulunduklarını anlamaları için garsonun gelmesi gerekiyordu. Garson yemekleri bırakmak için geldiğinde ise açlıklarını gidermenin tek bir yolu olduğunu ancak bu yolun midelerinden geçmediğini fark etmişlerdi. Koşar adımlarla dar sokakları delerken önlerine çıkan bir grup sarhoş gencin arasında birbirlerini kaybettiler. Gençlerden biri Daniel'e puro satmaya çalışıyor, diğerleri ise "Ay Candela !" nidaları eşliğinde dans ediyordu. Latin dansların ateşi bir klişeden ibaret değildi, ancak bu ritimlerin getirdiği kıvılcımlar kendi tabiatında alev alabilirdi.
Göğüsleri ağzına dek uzanan sarı saçlı esmer bir kadın gören herkesi dehşete sürükleyebilirdi. Kilolu denilebilecek bedenine rağmen, eşine nadir rastlanır bir dişilikle herkesi kendine hayran bırakıyordu. Bazen arzuları dikey boyuta geçirmek lazımdı, tıpkı bu yerli kadının yaptığı gibi. Céline de öyle yaptı, çantasını yere bırakıp onu her seferinde çıldırtan Buena Vista Social Club ritimleriyle önce sağa sola, ardından sevdiği adama sürüklendi. Bir geldi bir gitti, sokağın ortasında kuralsızca ve umarsızca dans ediyordu.
"Sakıncası var mı?" diye sorduktan sonra etrafındaki erkeklerden birinden aldığı bir bardak romu kafasına dikti. Adımlarının hızını frenleyemediği için romun neredeyse yarısı bardaktan göğüslerine boşaldı. Umurunda olmadı, başı döndüğü sırada Daniel'in ellerinden destek aldı. Daniel önce onun adımlarına uyum sağladı, ardından tüm kontrolü eline aldı. Kollarındaki güzel kadını döndürdü de döndürdü, onu rayından çıkardı. Kolları kadınını korumak için değil ama kadın ne kadar dönüp dolaşsa da sonunda onu yine çevirmek için güçlüydü.
Céline dans etmenin ötesinde sanki Daniel onun içinde hareket ediyormuşçasına zevk alıyordu onun kolları arasında gidip gelirken. Direnecek gücü kendinde bulamıyordu, hoş bulsa da durmak için bir sebebi yoktu ama durdu. Arkasını dönüp durdu, Daniel'in onu delip geçmek isteyen uzvuna sürtünerek devam etti. Az önce romdan ıslanan göğüslerini kucaklayan elleri bastırdı. Başını geriye atıp Daniel'in öpücüklerini boynunda hissedeceği anı bekledi. O an geldiğinde ise Ibrahim Ferrer ile Omara Portuondo düet yaptıkları bir şarkıya dönüştüler.
O meşhur fotoğrafta Marilyn Monroe'nun eteklerini kaldıran mazgallardan gelen havaydı. Céline'in eteklerini uçuşturan ise onun dansıydı, bir dişinin erkeğini çiftleşmeye davet etmesini andıran türden bir edası vardı. Yine de tüm hayvansılığına rağmen zerafetini koruyordu, bu durum da onu daha çekici kılıyordu.
Otele vardıklarında lobiden müzik sesleri yükseliyordu: Quizas Quizas Quizas. Piyanoyu çalıp şarkı söyleyen saçları, sakal ve bıyıkları ağarlaşmış oldukça yaşlı esmer bir adamdı. Topuz halinde toplanmış saçlarını sarı bir bantla çevrelemiş elli yaşlarında bir kadın ise ayçiçeği desenli elbisesiyle şarkıya eşlik ediyordu.
Şarkıyı duyar duymaz gözleri yaşlarla doldu Céline'in... Ama bunu Daniel'in görmesine izin vermedi, çünkü ne kadar kırılgan olduğunu hatırlarsa yaşadıklarından pişmanlık duyup onu terk edecekti. En güzel gülümsemesini giyinerek gözlerinin içine baktı, bir aşka ne kadar şiddetli bir arzu eklenebilirse öyle.
Odaya girer girmez kapattığı kapıya yasladı onu Daniel. Dili dilinin etrafında dolaşırken, eteğini yavaşça kaldırıp onu göz kamaştırıcı zevklere hazırladı. Üzerinde ne varsa sıyırdıktan sonra kalçalarını sıkıca kavrayıp kendine doğru çekti. Sırılsıklam olduğunu fark edene dek onu incitmekten korktuğu için şiddetini dengelemek istiyordu. Ancak küçük oyuncak bebeği, gözlerinin önünde ölümcül bir cazibeye evrildi. Genç kadın dayanma gücünü kaybedince dek hemen oracıkta, daha yatağa bile geçmeden sahip oldu ona.
Céline'in iniltileri kesilmişti, soluk soluğa kalmıştı. Yine de doymak bilmiyordu, kendini Daniel'in kollarından kurtarıp onun penisine gömüldü. Kendisine sahip olduğu için ona minnet duyar gibi emiyordu. Sonuna dek gitmek istiyordu ama Tanrı erkeklerin çok önemsediği o konuda Daniel'e karşı çok cömert davrandığı için sonuna dek gidemiyordu. Öylesine büyük bir uzuvu o küçücük ağzına sığdırması mümkün görünmüyordu, buna karşın sahip olduğu o heves, o şehvet Daniel'i çıldırtıyordu. Gözü dönmüş kadını kendisine çekip öpmeye başladı, dil darbeleri kontrolünü yitirmişti. Nefesinin kesildiği bir an gözlerinin içine baktı. Bunun bir kısa bir ara olmasına izin vermedi, gözlerindeki şehvet onu daha da hareketlendirdi. Başını aşağı doğru itip Céline'in bu açlığını seyre daldı. Elli üç yaşında olduğunu unuttu, kendini tutamayıp porno izleyen bir oğlan çocuğu gibi Céline'in ağzına boşaldı. Spermlerinin o ağza nasıl dolduğunu hayranlıkla izliyordu, dolup taşmasını...
Duraksamak kelimesi anlamını yitirmişti, zaman kavramı da aynı şekilde. İnsan kalbi bozuk bir saat gibi en heyecanlı dakikalarda durur. Daniel için böyle olmuştu, bedenini ona adayan kadının çabalamasına izin vermeden yeniden dim dik kalkmıştı. Yuvarlak hatlı kalçalarını avuçladığında arzuları eski şiddetine kavuşmuştu. Onu yatağa götürdüğünde genç kadın sırada neyin olduğunu iyi biliyordu. Dizleri üzerinde yerini alıp ince belinin vücuduna verdiği o müthiş kıvrımı vurguladığında bir sanat eseri kadar büyüleyici görünüyordu. Daniel, kalçaları arasında gidip gelirken kavradığı o beli kimi zaman bir kadının içinde olmanın verdiği hazdan daha kışkırtıcı buluyordu.
Kafasını geriye çevirip Daniel'in yüzünde yarattığı hazzı görmek isteyen Céline, ona baktıkça daha da kendini kaybediyordu. Dizginlenemeyen bir arzuyla çığlık gibi büyüyordu içinde onu alevlendiren her ne varsa. Daniel önünde duran doymak bilmeyen bu kadını parmaklarıyla besliyordu. Önce parmaklarını kadının ağzına götürüyor, sonra o ıslaklığın yardımıyla parmağını Céline'in kalçalarının arasında kalan o diğer boşluğu doldurmak için kullanıyordu. Sonunda parmaklarını ipeksi saçlarının arasından geçirerek başını aşağıya indirip yatağa dayadı.
Zamanın durduğu tam olarak burası olmalıydı. Bitmesi istenmeyen ama ertelenemeyecek kadar şiddetli hatta doruklarda yaşanmak isteyen o an burasıydı. Havana'ya dek onları sürükleyen bir tutkunun ötesinde, bir kadının aşkını bir erkeğin arzularının tamamlamasıyla süregelen bir çıkmazda kontrolsüz adımlarla dans ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşler, Tutkular ve Arzular
Ficción GeneralArzu doğası gereği söze dökülemezdir, erişilemezdir. Peki ya düşler ve tutkular? Düşler, Tutkular ve Arzular kitap konusu: Paris'te yaşayan bir genç kadın, kocasını henüz kaybetmiştir. Cenazenin ardından, senelerdir aşık olduğu adamla karşılaşınca a...