seventeen

1K 136 5
                                    


-

Zile bastım. Özür dilemeliydim. Özür dilemeliydim çünkü yaptığım şey ikimizin de kalbini kırmaya yetmişti ve kendimi affedemiyor olsam da en azından onun beni affetmesini sağlayabilirdim. Kapının önünde beklediğim ve defalarca kez zile bastığım birkaç dakikanın ardından sabrım tükendi ve yapmak istemediğim bir şeyi yaparak kapının yanındaki saksının altından anahtarı aldım.

Gabrielle bana çok fazla şey söylüyordu. Genelde onlardan faydalanmazdım çünkü bu adil olmazdı, ama bir şekilde ona ulaşmalıydım. Evde olduğunu biliyordum ve beni görmek istemiyor oluşu normaldi, bu sebeple görmezden gelinmek beni şaşırtmamıştı. Anahtarı kilide sokup kapıyı açtıktan sonra içeri girdim ve kapıyı arkamdan kapattım. Hol her zaman olduğu gibi dağınıktı, Gabrielle asla toplamaya tenezzül etmezdi. Kate burada olsaydı bu dağınıklık yüzünden Gabrielle'e kim bilir neler yapardı... Düşünmemeyi tercih ettim. Kate ölmüştü ve artık Gabrielle için bir tehlike teşkil etmiyordu.

"Gabrielle!" diye seslendim anahtarı dresuarın üstüne bırakırken. "Böyle girmem çok yanlış, biliyorum, ama konuşmaya geldim!"

Cevap gelmedi ve bu beni, yine, şaşırtmadı. Odasında olduğuna neredeyse emindim, tüm ev onun olsa da o ufak odayı yaşam alanı olarak görüyordu. Merdivenleri hızla çıktım ve koridoru aşarak odasına doğru yürüdüm. Kapıya hafifçe tıkladım.

"İçeri giriyorum." diye haber verdim. "Seni rahatsız etmek istemiyorum, sadece özür dilemem gerek."

Kapıyı açtım ve içeri girdim. Oda dağınıktı, holden bile daha dağınıktı. Tüm eşyalar ortalığa saçılmıştı, yerde oyuncaklar vardı ve kırılmış aynanın parçaları parkenin üstünde parlıyordu. Gabrielle'i yatakta uzanırken fark ettiğimde hızla ona yürüdüm. Gözleri kapalıydı, uyuyor gibi görünüyordu ama nefesi düzensizdi. O kadar düzensizdi ve yavaştı ki göğsü neredeyse hareket etmiyordu bile. Yerdeki ayakkabı kutusunu ve yanına düşmüş birkaç ufak hapı gördüğümde ne olduğunu anladım ve aldığım tüm tıpsal eğitime rağmen, sakinliğimi kaybettim.

"Gabrielle." dedim omuzlarını kavrayıp onu hafifçe sarsarken, ellerim titriyordu. "Gabrielle, kendine gel."

Ses çıkarmadı. Gözlerini açmadı. Ne olduğunu biliyordum, biliyordum ve bilgi beni daha önce hiç bu kadar korkutmamıştı.

"Hayır, hayır." göz kapaklarını araladım ancak görebildiğim tek şey göz akıydı. Bir karar vermem gerekiyordu ve bunun için saniyelerim vardı. Bir, iki, üç. Kim bilir ne zamandır burada böyle, aşırı doz uyuşturucu almış bir şekilde yatıyordu? Bedenini hareket ettirdim, dizlerinin altından ve omuzlarından kavrayarak onu kucağıma aldım. Çok hafifti ancak uzun bacakları onu odadan hızla çıkarmama engel oldu, etrafa çarpıp duruyor ve dengemi kaybetmemi sağlıyordu.

Yuvarlanmadan merdivenlerden inmeye çalışırken nefesimin altından mırıldanıyordum, kendimi sakinleştirmem gerekiyordu. Eğer ben aklımı koruyamazsam, onu nasıl koruyacaktım? Son basamağa ulaştığımda nefeslerim neredeyse düzene girmişti, acele edersem her şey iyi olacaktı. Holü neredeyse uçarak geçtim ve duvara yaslanarak dış kapıyı açmaya çalıştım. Arkamdan kapıyı kapatmadan arabaya koşarken, bu kadar geç kaldığım için kendime lanet ettim. Eğer ona bir şey olursa bu benim suçumdu. Söylediğim ve söylemediğim tüm şeyler, kasıtlı veya kasıtsız aşırı doz uyuşturucu almasına sebep olmuştu ve içimdeki kötü ses bunun kasıtlı olduğunu söylüyordu. Gabrielle kendini öldürmek istemişti, benim yüzümden, ve eğer geç kaldıysam bu tamamen benim suçumdu.

Ağlamaya başladım.

-

whOOps.
üzgünüm, öldürmeyin. yaptığım her şey için. çok geç kaldım, bölüm düzeni şaştı, fazla drama var, hepsini biliyorum. geri döndüm mü? evet. her şey düzelecek mi? belki, ama bu hikayede değil.
acımasızım, üzgünüm.
sonra görüşürüz.

sunshine riptide |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin