fifteen

1.2K 154 36
                                    

-

Gabrielle'in ablası hayatımda tanıştığım en farklı insanlardan biriydi. Gabrielle beni akşam yemeğine çağırdığında onu geri çevirememiştim çünkü içimden bir ses, Catherine ile tanışmak için tek şansımın bu olduğunu söylüyordu.

Catherine'in tıpkı Gabrielle'inkiler gibi açık gri gözleri vardı ancak Gabrielle her zaman hüzünle bakıyorken, onun gözleri sinsice parlıyordu. Neredeyse vücudundan yayılan şeytani elektriği hissedebiliyordum, bu benim için de yeniydi. Konuşma tarzı kibirliydi ancak yumuşaktı da, özellikle Gabrielle'e karşı. Aramızda kişisel bir konuşma geçmemişti ve bunun için minnettardım, yine de kendimi gerilmekten alıkoyamıyordum. Sanki beni iyi, çok iyi tanıyordu. Görmezden gelmeye çalıştım, ama bu kolay değildi. Özellikle aynı masada karşılıklı oturup yemek yediğimiz göz önüne alınırsa, ondan kaçmamın yolu yokmuş gibi hissediyordum.

Beni korkunç bakışlarıyla tuttuğu hapis, akşam 9'u biraz geçerken son buldu. Bir telefon aldı ve önemli bir mesele olduğunu söyleyerek çekip gitti, bu da beni ve Gabrielle'i masada tek başımıza bıraktı. Gabrielle gidişine üzülmüş gibi görünüyordu, ama ben sonunda rahatlamıştım.

Catherine Morris güvenilir biri değildi. Son derece tehlikeliydi ve bir katildi. Gabrielle bunu görmezden geliyor olabilirdi ama ben yapamazdım. Evet, Kate sonunda gittiği için şikayetçi değildim ve bunun için polise gitmeye kesinlikle niyetim yoktu ama yine de Gabrielle'in güvenliği için korkuyordum. Ablası da olsa, böyle tehlikeli biri, hiçbir durumda güvenilir olamazdı. Belki de Gabrielle'i yanıma almalıydım, o aptal büyük evde tek başına yaşamasından daha güvenli olacağı kesindi.

Ama onunla aynı evde yaşama fikri beni korkutuyordu, çünkü hislerime güvenmiyordum. 17 yaşındaki bu kıza karşı tam olarak ne hissettiğimi bilmiyordum ve doğrusu, farkına varmaktan da korkuyordum. Çünkü bu, muhtemelen, yasal olmazdı.

"İstiyorsan gidebiliriz." dedim tabağındaki yemeği çatalıyla ittiren Gabrielle'e bakarak.

"Hayır, hayır. Kalmak istiyorum. Sizinle ilk defa ofisiniz ve evim dışında bir aradayız. Bu hoş. Yani, umarım siz de öyle düşünüyorsundur." bakışlarını tabağından kaldırdığında göz göze geldik.

Gözleri çok güzeldi, tıpkı hakkındaki her şey gibi.

"Bence de." derken buldum kendimi. "Seni sadece hastam olarak görmüyorum, Gabrielle. Bu yüzden dışarıda daha çok vakit geçirmekle bir sorunum yok."

"Sadece hastanız olmak istemiyorum." dedi çatalını bırakıp arkasına yaslanırken, yüzünde utangaç bir ifade vardı.

Ah, tanrım, kendimi pedofili bir pislik gibi hissetmemi sağlıyordu.

"Sadece hastam değilsin, bunu sen de biliyorsun." dedim kadehimi tutarken. "Seni kızım gibi görüyorum."

Tamam, belki de bu söylenecek doğru şey değildi. En azından, düşen yüz ifadesinden bunu anlayabiliyordum. Somurttu.

"Bu olayı daha kötü yaptı." diye homurdandığında dudağımı ısırdım.

Mesleğimi kaybedebilirdim. Hayatımdaki her şeyi kaybedebilirdim ve bu beni korkutuyordu. O benim hastamdı, üstelik bir çocuktu.

Çocuk bir hastaya aşık olmak, kanunsal ve profesyonel açıdan hiç etik değildi.

"Üzgünüm." dedim niye özür dilediğimi bilmeden.

"Önemli değil, Doktor Callahan. Anlıyorum. Siz benim psikiyatristimsiniz ve benden oldukça, oldukça büyüksünüz. Aynı şekilde hissettiğinizi düşünmem aptallıktı." dediğinde gri gözleri ışıldadı. Hüzünle, öfkeyle, anlam veremediğim birçok duygunun karmaşasıyla. Masadan kalkarken onu durdurmadım. Arkasına bile bakmadan mekanı terk ederken peşinden gitmedim.

Gitmeliydim.

-

hey!! uh, 20. bölümün final olduğunu söylesem beni öldürür müsünüz? muhtemelen hayır, zaten o kadar nadir bölüm yüklüyorum ki büyük ihtimalle yenileri okumadan önce bir öncekini tekrar okumanız gerekiyordur... üzgünüm.
görüşürüz, umarım.
+++4k okunmaya ulaşmışız! teşekkür ederim, siz olmasaydınız şu anda bu notu yazıyor olmazdım... sizi seviyorum.

sunshine riptide |gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin