3. Bölüm

820 82 73
                                    

Oysa herkes öldürür sevdiğini,
Kulak verin bu dediklerime
Kimi bir bakışı ile yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözler ile..
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle.

Kimi gençken öldürür sevdiğini,
Kimi yaşlıyken.
Şehvetli ellerle boğar kimi
Kimi altından ellerle.
Kimi satar, kimi satın alır.
Kimi gözyaşı döker öldürürken
Kimi kılı kıpırdamadan.
Çünkü herkes öldürür sevdiğini,
Ama herkes öldürdü diye ölmez.

-Oscar Wilde.

En kaliteli Zümrüt, saydam, çatlağı (kusuru)  olmayan ve derinliği hissedilir yeşil renkte olandır. Ancak, kusursuz zümrüt arayan zümrütsüz kalır. Benim gibi.

Çatlağı olmayan kusursuz Zümrüt, nadiren bulunur ve olağanüstü değerli kabul edilir. Harry gibi.

Bir ressam için son dokunuş çok önemlidir. Günlerce ve bazen aylarca uğraşılan o portreye atılan son fırça darbeleri sanat eserinin en göz alıcı noktalarını belirler. Sanırım Tanrı, sanat eserinin en göz alıcı noktalarını aydınlatmak için fırçasını eline aldığında, daha önceden yeşile boyadığı irislere parıltılar eklemeyi seçmişti. Böylece insanlar bu sanat eserine ilk baktığında, gözlerindeki parıltılardan başlayarak özenle çizilmiş ve boyanmış diğer bütün uzuvlarına her bakışta hayran olacaklardı.

Yeşilin en koyu tonlarından birini barındıran irislerim, yeşilin en parlak tonunu barındıran irislerle ilk buluştuğunda nöronlarımın beynime ilettiği tek düşünce şuydu; Daha önce bu kadar hayat dolu bakan bir çift göz görmedim.
Harry'i ilk görüşümün üzerinden geçen on yedi yılın ardından Harry'i dört yıl sonra ilk kez gördüğümde düşünebildiğim tek şeyin bu Harry olamaz olması, Almanya'da yerden yüz metre yükseklikte olan Geierlay köprüsünden kendimi sonsuzluğa bırakmayı istememe sebep oldu. Hiç düşünmeden bunu yapabilirdim.

Zayn'in Harry çok değişti Alissa, derken bu kadarından bahsettiğine dair bir fikrim yoktu zira bundan dört yıl öncesine kadar hiçbir güç bir gün Harry'nin saçlarını kestireceğine beni inandıramazdı. Saçlarına nasıl kıymıştı?

Bakışlarım güçlükle Harry'nin bakışlarını bulduğunda gözlerimde gördüğüm soğukluk beni bulunduğum yere adeta gömmüştü. Gözlerinde nefretin en taze kırıntılarını görebiliyordum. Güçlü kalmak için bir yere tutunmam gerektiğinde Harry'e tutunabilmeyi diledim.

Bir kaç adım.
Aramızda sadece bir kaç adım, dört sene, iki ülke, tek gecelik yabancılar, barlarda kendini rezil edecek kadar içilen biralar, defalarca yazılıp silinen mesajlar, 'seni çok özledim' diye bağırarak geçirilen histeri krizleri vardı.

Musluğun ucunda kalan tek bir su damlasının kendi isteğiyle düşmesini ve özgürlüğüne kavuşmasını beklemek gibi; iki bacağın hareketini bulmasını ve kendi isteğiyle bana düşüp aşkına kavuşmasını bekliyordum.
Benim Harry. Tanrım, benim, Alissa. Senin küçük sevgilin, mimoza çiçeğin. Karanlık korkunu kollarında yendiğin , sarı saçlarını özenle örüp örgülerin arasına çiçekler yerleştirdiğin kadın. Evet şimdi saçlarım sarı değil, evet dört yıldır seni her gece karanlıkla baş başa bıraktım ama bak, benim işte. Belki ben gibi değilim ama yemin ederim benim.

Dudaklarının arasından ismimin havaya dökülen fısıltısıyla aynı anda gözlerinden bir damla yaş yanaklarından usulca düştü. "Alissa?"
Ve kollarına atlamak istedim. Beni hâlâ seviyorsa bütün bunların önemi olmamalıydı. Aşk söyledikleri gibi aptalca bir şeyse Harry'nin tam da şu an bir aptal olması ve beni kollarının arasına alıp affetmesi gerekirdi.

Melodrama || harrystyles.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin