italik siyah yazıyla yazılan yerler lorde'un green light şarkısına aittir. okurken dinlemenizi öneririm.*Onu bekliyorum, o yeşil ışığı, onu istiyorum.
Montaigne'in özellikle Fransa'da bir slogana dönüşmüş ünlü sözü "Ne biliyorum?" aynı zamanda felsefi merakının başlangıç noktasıdır. Bu sözden yola çıkarak kendi "ben"ini bütün çıplaklığıyla ortaya koyarken asıl amacı, kendini hem dünyayı anlatmak, anlatırken de anlamaktır.
Ben kendimi Harry'e nasıl anlatacağımı ve kendimi nasıl anlayacağımı bilmiyorum.
Aşk kelimesinin türediği kelime aşikar; Arapça'dan gelen bir kelime ve zehirli sarmaşığa tekabül ediyor. Zannımca, aşk için bundan daha doğru bir betimleme olamazdı.
Aşk ve nefret arasında ince bir çizgi varsa, Harry dört yıldır o çizginin üzerinde dikiliyordu ve bugün dört yılın ardından beni görmesiyle nefrete doğru bir adım atmıştı. Hangi aşk teriminde ya da hikayesinde bir insan sevdiği insana "Keşke ölmüş olsaydın" diyebilirdi? Harry benden bariz bir şekilde nefret ediyordu, bunu bana göstermek için hiçde tereddüt edeceğe benzemiyordu. Bunu bugün net bir şekilde görmüştüm. Bundan daha fazlası olacak mıydı? Zira benim için bundan daha fazlası yoktu. Harry'nin dudaklarından çıkan o kelimeler bütün diğerlerinin etkisini kaybettirmişti. Bu nefretten daha ötesi yoktu.
O mükemmel beyaz, büyük dişler. Umarım seni ısırırlar.
Daima bana aşık olacağını söylemiştin, ama artık değilsin.Radyoda çalan şarkıyı daha fazla hissetmek ağlamamı arttırırken 120 de kullandığım arabamın frenini aniden çekmek ve Harry'e dilediği şeyi vermek istedim.
Kafamda sesler duyuyorum.
Arabanın hızını artırmak için gaza biraz daha bastığımda artık hıçkırıklarımı durduramayacak seviyeye gelmiştim. Önüme çıkacak bir toprak yığını yada arabamın hemen kenarında ilerlediği uçurum umurumda değildi.
Harry'nin söylediği her şey dört yılın cezasıydı fakat Harry'nin bilmediği bir şey vardı; ben zaten dört yıldır yeterince ceza çekmiştim. İhtiyacım olan şey biraz şefkat ve sevgiydi, onu da Harry'den alamayacağımı net bir şekilde anlamıştım. Bu yüzden Harry'i suçluyor muydum? Ben Harry'i hiçbir şey için suçlayamazken elbette hatalarla dolu olan bir terk edişe sebep olup onu suçlayacak değildim, fakat genede anlatacaklarımı dinlemesini isterdim.Yepyeni sesler kafamın içindeler.
Bir döngünün ortasında kalmıştım ve orada, aynı noktaya yürüyüp duruyordum. Bilinçle düşünüp karar verebildiğim yaştan yarım saat öncesine kadar yaptığım bütün hatalar, bu hataların sonucunda yaşadığım her şey; bütün bunları düşünmek beni tekrar Harry'nin sözlerine götürüyordu. Sahi, ölümüm dilenecek kadar büyük hatalara mı sahiptim?
Harry'nin benim neden gittiğimi bilse, ilk işinin bana sıkıca sarılıp her şeye rağmen özür dilemek olacağını biliyordum. Ne yazıkki Harry beni dinleyecek gibi görünmüyordu.Ama tatlım, nereye gidersem gideyim seni göreceğim.
Arabayı gelmek istediğim yere parkedince omuzlarımda hissettiğim ağırlık ile çantamı sırtlanıp arabadan indim. Kasabadaki tek mezarlığın kasabadaki tek ve en güzel yere kurulması gerçek bir ironiydi. Neredeyse bütün kasabayı ayaklar altında hissedebileceğiniz bu tepe, küçüklüğümde annem ile her hafta sonu kız kıza kaçamak yaptığımız yerdi. Beyaz piknik sepetimin içine en sevdiğim oyuncaklarımı dizip, annem ile birlikte ikimize tüm gün yetecek birkaç atıştırmalık hazırlardık. Sonra sabahın erken saatlerinde evden çıkar bu yokuşu tırmanırdık. Güneşin tam tepemizde bize gülümseyip sıcaktan kavrulmamızı sağlamasına rağmen annem, bir kere bile şikayet etmemişti ya da bir hafta sonu bile bugünde gitmeyelim dememişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melodrama || harrystyles.
FanfictionBir gün sırf seni öpmeyi unuttuğum için geri döneceğim.