8.Bölüm

858 82 61
                                    

"Gelme diyecektim, geldin. İyi ettin geldiğine. Nerdeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et. Tutuşabiliriz, işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl.

Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz.

Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza. Yine de memnunum. İyi ettin geldiğine. Taş olup kalmaktansa ağaç olup yanmak iyi. Ellerini ver, ellerini. Öpüşmeye susadım. Tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni. Titreme, yanıyorsun."

Hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçip gidiyor. Bu ölürken gelmez mi insanın başına? Filmlerde öyle olmaz mı? Gözlerini dünyaya kapayıp kapamamak arasında kalınan o anda hayatının gözlerinin önünden akıp geçmesi, en çok pişmanlıklarının orda yer edinmesi..

Harry'i görüyorum en başta. Belki hayatımın en değerli yerine sahip olmasından, belki hayatımdaki en büyük pişmanlığın sebebi olmasından. Hayallerimde eski uzun saçları var ve benim de sarı saçlarım. Bir deniz kenarında oturuyoruz. Saçlarımız rüzgarda uçuşurken birbirine karışıyor, Harry'nin kolları benim karnıma sıkıca sarılmış. Bir yandan anın tadını çıkarırken bir yandan üşümemden korkup gidelim diye ısrar ediyor. "Kalalım" diyorum. "Günün en güzel saatleri bunlar." Beni kırmıyor. Hiç kırmaz zaten, hiç kıramaz. Benim aksime, o hiç kıyamaz bana.

Parmak uçları saçlarımın arasında geziniyor, hafifçe arkaya dönüp ona bakıyorum. Güneş batıyor. Güneş Harry'nin yüzünde batıyor, gözlerinde.. Saçlarının her bir telinde güneşten izler var. Gözleri parıldıyor. Gözleri bana parıldıyor. Küçük bir çocuğun sahip olduğu en değerli oyuncağa bakışı gibi, hiç üzülmemiş gibi. Daha önce onu hiç üzmemişler gibi. Mutlulukla parıldıyor, aşkla, sevgiyle ve özlemle. Hiç bitmeyecekmiş gibi..
Önüme uçuşan saçlarımı nazikçe arkaya doğru tarıyor. "Çiçeğim" diye fısıldarken alnını alnıma yaslıyor. Sanki hiç bitmeyecekmiş gibi seviyor beni, hiç tükenmeyecek gibi. "Ne kadar güzel olduğunu bir ben, bir de şu batan güneş bilsin istiyorum. Ama her sabah doğduğunda senin güzelliğini unutmuş olarak doğsun, böylece her sabah seni gördüğünde aynı mucizeye defalarca şahit olmanın hazzını yaşayabilir.." parmak uçları yanağımda ve burnumun ucunda geziniyor. Göremesem de, biliyorum çillerimi okşadığını. "Abartma Harry" diye fısıldıyorum, bir yandan gülerken. Gözlerimi açıyorum sonra. Gözlerimiz kapalıyken sessizliği dinleme kuralını bozuyorum, her zaman olduğu gibi. Çünkü sessizliği dinlemekten daha güzel bir şey varsa o da Harry'nin sessizliği dinlerkenki huzurlu yüzü oluyor, her zaman olduğu gibi.

Ağlamak istiyorum. O kadar güzel ki ağlamak istiyorum. Ona sahip olduğuma, kollarımın arasındakinin benim sevgilim olduğuna inanamıyorum. Kirpiklerini öpmek istiyorum. Yüzündeki her bir detayı öpmek istiyorum. Dudaklarım teninde gezinmek için yanıp tutuşuyor, ama ona bakmaktan başka bir şey yapamıyorum. Hipnoz olmuş gibi, bu dünyada ondan başka hiçbir şey yokmuş gibi, ondan başka hiçbir güzellik yokmuş gibi.. "Gözünü açma." diye fısıldıyorum. Gözünü açıp anı bozmasına gerek yok çünkü. Onun güzelliğine şahit olduğumu bilmesine gerek yok. Onun da dediği gibi, bir ben bileyim bir de şu batan güneş.

Ellerini ellerimin arasına alıyorum önce. Bir insanın elleri bile bu kadar güzel olabilir mi? Bir insan başka bir insanın ellerini, oturup saatlerce izlemek isteyebilir mi? İstiyorum. Parmak uçlarında bir mucize var gibi, parmak uçlarına dokunuyorum. Parmak uçlarını öpüyorum. Bu gerçek olamaz.

Ben, Harry ve batan güneş.

Ben, Harry'nin güneşten kızarmış yanakları ve batan güneş.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 02, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Melodrama || harrystyles.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin