Don't Be A Fool

682 62 17
                                    

Gün, her zamanki gibi normal bir şekilde ilerliyordu. Jimin okuluna gidiyor ve etrafta gezmekten oldukça kaçınıyordu. Hoseok ile öpüşmesinin üzerinden neredeyse 1 hafta geçmişti, kesinlikle büyük olanı görmek gibi bir düşüncesi yoktu. Hala içindeki tuhaf his onu rahatsız ediyor, boğuyordu.

Ama bundan da önemlisi, genç olan kampüste ne kadar kaçarsa kaçsın bir şekilde Yoongi'yi görmekten kurtulamamıştı. En çok acıtansa eski sevgilisi ile ikisini el ele görmekti. Şimdi gerçek bir çift olmuşlar ve etrafta utanmazca gezebiliyorlardı. Yoongi hiçbir şekilde Jimin'in yanına gelip ya da arayarak iletişim kurmadığı için Jimin neredeyse minnettar sayılırdı.

Ne yani, ''Hey, bana güvendin ve abi dedin ancak siz beraberken biz Jaebum ile kırıştırıyorduk. Umarım kızmazsın.'' falan mı diyecekti? Bu yüzsüzlükten başka bir şey olmazdı, ki zaten Jimin böyle bir şeyi kaldırabileceğini düşünmüyordu.

Aklındaki tüm düşünceler ile sarı saçlı oturduğu koltukta biraz daha rahat bir konum aldı. Dersi bittiği an hemen otobüse binip evinin yolunu tutmuştu. Camdan dışarı bakarken son günlerde yaşadığı ruhsal yorgunluğu göz ardı etmek istiyordu. Bazen parkta tasasızca oyun oynayan bir çocuk olmak, bazense aklını kaybetmek istiyordu. Çocuk olamasa bile, aklını kaybetmesi hala imkansız bir seçenek değildi. Kandırılmak ve aldatılmak kadar güven kıran başka hiçbir şey yoktu ve Jimin bu ikisini de aynı anda yaşamıştı.

Gerçeği söylemek gerekirse Jaebum ile beraberken mutluydu, bunu inkar edemezdi. Ancak mutluluk hiçbir zaman yeterli gelmezdi. Mutluluğun yanında başka duygular da lazımdı. Mesela güven. Jimin'in en hassas olduğu nokta. Güven olmadan istediğin kadar gülebilir veya eğlenebilirsin ancak yalanlar ortaya çıktığında geriye hiçbir şey kalmaz, aksine bu durum seni tüketirdi.

Jimin tükenmişti.

Belki kusursuz bir insan değildi fakat deniyordu. Herkes gibi o da hatalarından ders alıp bir daha aynı yanlışa düşmemek için elinden geleni yapıyordu. Ancak yine yakalanmıştı, yine bir hatayı tekrarlamak üzereydi. Şu sıralar fazlasıyla düşündüğü bir kişiydi bu sefer ki hatası.

Hoseok.

Daha yeni bir yıkımdan çıkmış ve atlatamamış biri olarak Jimin, kendini kaptırmaktan korkuyordu. Hoseok hoştu. Nazik, düşünceli, neşeli ve kesinlikle sürekli gülümsüyordu. Jaebum ile çok farklılardı. Jaebum fazla gülmez, hep ciddi ifadesini takınırdı ancak Hoseok öyle değildi. Gülmekten endişe duymuyordu. Onu tanıdığı bu küçücük zamanda anlamıştı.
Ve Hoseok insanı sıkmıyordu. Eğer bir şeyler yolunda değilse istediği şeyin olması için ısrar etmek yerine zaman veriyordu, tıpkı 1 hafta öncesi gibi. Jaebum ise kendi dediğinin olması için insanı bunaltır ve dediğim dedik bir kişi olmaktan vazgeçmezdi. Belki de Jimin en çok Hoseok'un bu yönünü sevmişti.

İlk başlarda ona kötü davrandığı için kendinden nefret etti bir saniyeliğine. Sadece kendisini düşünmesi yüzünden onun kalbini kırmış ve buna rağmen Hoseok ondan ümidini kesmemişti. İşte Jimin'in aradığı, korkusuzca sırtını yaslayabileceği bir insan tipiydi bu. Neredeyse Hoseok'un arkadaşı ona arabasıyla çarptığı için minnet duyacaktı. Belki de olaylar böyle gelişmesiydi Hoseok'u tanıyamayacaktı, en azından Taehyung onları tanıştırana kadar.

Genç çocuk derin bir nefes aldı. Evine ulaşmıştı. Yavaşça otobüsten indi ve apartmana giriş yaptı. Yine bomboş bir ev kucaklayacaktı onu. Aslında buna alışmak pek zor değildi, yani her gün sessiz bir eve adım atmak. Bazen ses olsun diye dinlemese bile şarkı açıyor ve o yalnız havayı dağıtmasını diliyordu ancak bunun pek de başarılı olduğunu söylenemezdi.

Cebindeki anahtarı ağır hareketleri ile çıkarmaya başlarken, bir yandan da merdivenleri çıkıyordu. Bu seferlik asansörü kullanmayı tercih etmemişti.

Parfume Regret ° JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin