Let's Fall In Love for the Night

575 57 20
                                    

''Her zaman şanslı olamayız. Her zaman gülümseyemez ve hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. İnsan olmanın kuralı da budur. Bizlerin düşünü kurduğu anlar bir anda tersine dönerek başımıza yıkılabilir.''

Sarı saçlı genç elindeki defterde yazan cümleleri okudu ve acı bir gülüş bıraktı odaya. Her şeyden sakındığı sevgilisi yazmıştı bu cümleleri ve ona ithaf etmişti. Jimin şimdi neden böyle bir şey yaptığını daha iyi anlıyordu. Onu aldatmadan önce Jimin'i alıştırmaya mı çalışmıştı, yoksa dalga mı geçmek istemişti belli değildi.

Jimin insanların nasıl bu kadar ikiyüzlü olduğunu bir türlü anlayamıyordu. Jaebum'a bütün hislerini en içten şekilde açmış ve onun tek bir kılına dahi zarar gelmemesi için elinden geleni yapmıştı. Aldığı karşılık bu muydu? Abisi gibi gördüğü adamla kendisini elinde oynatması mıydı? Çok ağır bir bedeldi bu. Hiçbir şey yapmamasına, hiçbir sorun çıkarmamasına rağmen Jimin'in ödediği bu bedel çok ağırdı.

Sarı saçlı oğlan, eski hatıralarla dolu olan kutunun içine son defteri de attı ve kutuyu kapattı. İşte, Jaebum'dan geriye kalan her şey şimdi layık oldukları yere gidiyordu.

Çöpe.

Jimin üstünden büyük bir yük kalktığını hissetti. Artık tamamen o acı dolu günleri geride bırakmıştı. Kutuyu aldı ve evinden çıktı. Merdivenlerden inerken artık her şeyi düşünmeyi kesti.

Apartmanın hemen girişinde olan büyük çöp kutusuna koliyi fırlattı ve mutlulukla ellerini çırptı. Her şeyden kurtulmuştu ve şimdi, güvenebileceği olan bir insanın yanına doğru yol alıyordu.

********

''Ben geldim!'' dedi Jimin, elindeki anahtarı oturma odasındaki masanın üzerine bırakırken.

Nedense ev oldukça sessizdi. Hoseok, Jimin'in cıvıltılı sesine cevap vermemişti. Bu oldukça tuhaf gelmişti sarı saçlıya. Üzerindeki hırkayı çıkartıp askılığa astı ve mutfağa doğru yol almaya başladı.

Mutfağa girdiğinde orasının da boş olduğunu görmüştü. İçine hafif bir kuşku düşerken bir kez daha seslendi.

''Hoseok?''

Yavaşça arka odaya doğru yürüdü sarı saçlı oğlan. Yine ses gelmemişti ve nedense şimdi kendini daha kötü hissediyordu. Kalbi sıkışmaya başlarken aklından kötü düşünceleri kovmaya çalıştı ancak imkansızdı.

Hoseok'un odasının önüne geldiğinde derin bir nefes aldı Jimin. Neden bu kadar gergin olduğunu bilmiyordu. Belki de tanıdık bir sahne olduğu içindi. Daha önce bu anı yaşadığı içindi.

Sarı saçlı oğlan elini kapı kulpuna atamadı, sadece beyaz rengin kaplı olduğu kapıya öylece bakmaya devam etti. İçeriden ses gelmiyordu. Yani, henüz gelmiyordu.

''Ah, Jaebum... Jimin çok aptal değil mi sence de?''

''Neden onunla berabersin ki? Tekmeyi bas gitsin, ben seninleyim.''

''O hep seni ihmal etmiyor muydu sence de?''

''Ben seni memnun ediyorum, sana değer veriyorum.''

''Seni seviyorum, Jaebum...''

Jimin'in aklına o kalp kırıcı anılar dolmaya başlayınca, birkaç adım geriye attı. Bu an çok tanıdık olduğu için her şeyi birer birer tekrar yaşıyordu sanki. Hoseok'a güveniyordu, böyle bir şey yapmayacağına emindi.

Ama Jaebum'a da güvenmemiş miydi? Jaebum da ona korumacı bir tavır takınmıyor muydu?

Peki şimdi, Jimin kuşkularına düşüp de onu suçlarsa Jaebum'dan ne farkı kalırdı?

Parfume Regret ° JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin