Hospital Room

1.2K 103 49
                                    

Kumral saçlı, savsak adımlarını belirsiz bir yere doğru atarken içinde hiçbir şüphe kalmamıştı. Artık özgür olduğunu biliyordu ancak içinde bir yerlerde o özgürlüğün içinde tutsak yaşayan bir çocuk vardı. İstediği gibi hareket edemeyen ve diğerleri gibi her şeyi çabukça silebilen biri olmamıştı hiç. Acısını her zaman doğru bir şekilde yaşar ve ne hata yaptığını sorguladıktan sonra yoluna devam ederdi.

Fakat şimdi öyle olmamıştı. Neden devam edemiyordu? Kalbindeki o yara, neden kendini iyileştirmiyordu ki? Cevabı belirsizdi. Belki de zaman lazımdı yaşanmışlıklarını unutmak için. Her bir fotoğrafı yakmak, her bir kıyafeti kesmek lazımdı. Evinin içine sinmiş o koku burnunu sızlatmadan uçup gitmeliydi.

Toprak gibi tertemiz sevgilisi, şimdi üstüne yağmur yağmış bir çamur kadar kirliydi. Artık o toprakta çiçek açmayacak, aksine kendini o toprağa gömecekti. Bir zamanlar beraber yetiştirdikleri çiçekler o toprakta solmuştu çünkü. Bir daha tomurcuklanmaları imkansızdı.

Ve Jimin yanlışın kendisinde olmadığını da biliyordu. O bütün sevgisini, benliğini sevgilisine adamıştı. Hasta olduğunda canı yanmış mutluluğunda kendisi de o sevincin daim kalmasını sağlamıştı. Gözyaşları aktığında usanmadan hepsini teker teker silmiş onunla beraber ağlamıştı. Peki bu ihanetin nedeni neydi?

Fazla saf olduğunu düşünüyordu kumral saçlı. Evet, fazla saftı. Onun attığı mesajı açacak kadar saftı. Telefonu tutarken elleri titriyordu, gözyaşları ekranı ıslatırken dışarı çıkmak isteyen hıçkırığını tutuyordu.

''Bugün buluşalım mı? Seni özledim. Biraz zaman geçirelim, sevgilim.''

Ekranda yazanları görünce tuttuğu hıçkırığını daha fazla bekletemedi. Bağıra çağıra ağlıyordu sokak ortasında. Adımlarını nereye attığını bilmiyor, yanından geçip giden arabalardan bile korkmuyordu. Bazıları korna çalıp ona küfürler ederken, onun tek yaptığı çaresizce ağlamaktı.

Bu yüzdendir ki, kendini yola attığında büyük bir şiddetle kendisine çarpan arabayı görememişti.

Bedeni anında yere savrulduğunda etrafındaki insanlar çığlık atarak uzaklaşmaya başladı. Başından akan kanlar yeri kırmızıya boyadı ve arabadan inen iki beden onu kucağına alıp tereddütsüzce hastanenin yolunu tuttu.

**********

''Eğer biraz daha geç getirseydiniz, hastayı çoktan kaybetmiştik. Bu gibi durumlarda zaman çok önemli.''

Doktor sıkıntıyla konuştuğunda, kırmızı saçlı çocuk ve ondan biraz daha kısa olan birbiriyle bakıştı. Birkaç gün önce oldukça yavaş bir şekilde yolda ilerlerken birden bire yola atlayan bu çocuk onları çok korkutmuştu ve arabayı kullanan kırmızı saçlı çocuk olmasa bile, kendini suçlu hissediyordu. En az arabayı süren arkadaşı kadar o da hatalıydı. Ona dikkatli olmasını söyleyebilirdi ama her şey bir anda geliştiğinden bunu gerçekleştirmesi imkansızdı.

Neyse ki çocuğa pek bir şey olmamış ve yüreğini az da olsa rahatlatmayı başarmıştı. Şimdi onu odaya alıyorlardı, bu da özür dilemek için güzel bir fırsattı ona göre. Ancak tek başına gidecek olması kırmızı saçlıyı geriyordu. Arkadaşı işinin olduğunu söyleyip hızlıca yanından ayrıldığından beri bunu düşünmekteydi.

Derin bir nefesi ciğerlerine davet etti ve kapı kolunu çevirmeyi başardı.

Onu karşılayan ilk şey, yatakta oldukça rahatsız bir şekilde yatan çocuktu. Gözkapakları hafif hafif titriyor, aşağıya doğru sarkmış alt dudağı ona masum bir hava katıyordu. Başında sarılı bir bez vardı ve kırmızı saçlı birkaç gün önce onun başının kanlarla çevrili olduğunu hatırlayınca içinin ürpermesine engel olamadı.

Adımlarını yavaşça yatağa doğru çevirmesiyle, yatağın yanında bulunan sandalyeye oturması bir olmuştu. Çocuk anlamsız mırıltılar çıkartıyordu. Birkaç saniye sonra ise gözlerini açıp şiddetlice ağlamaya başladı. Ağlarken omuzları sarsılıyor, kendini adeta parçalıyordu.

Kırmızı saçlı olanlara anlam verememişti. Çocuğu sakinleştirmek için bir şeyler yapmak istiyordu, suçluluk sinsice kalbine sızmıştı. Hiç tereddüt etmeden kumral saçlıya atıldı ve kollarını sıkıca ona sardı. İlginç olansa, kumral saçlı ses çıkarmadan ona sarılan bedene sığınmıştı. Gözyaşları büyük olanın göğsünü ıslatırken yine de bir şey demedi. En azından bunu yapması gerektiğini düşünüyordu.

''Şş, geçti. Sakinleş.''

Bir eli kumral olanın sırtını okşarken, diğer eli onun yüzünü görmek adına çenesine gitmişti. Yüzünü kaldırdığındaysa kırmızı saçlı daha önce hiç bu kadar güzel bir görüntüyle karşılaştığını düşünmüyordu. Gözleri şişmiş olan çocuk hıçkırıklarıyla beraber kendisine bakmaktaydı. Koyu kahvelerinden akan tuzlu sular bu sefer eline doğru yol aldığında ne yapacağını bilemeden sadece küçük olanı bağrına bastı.

Böylece kumral saçlının ağlayışları hızlanırken, elinden gelen bir şey yoktu. O ağladı ve kırmızı saçlı iç çekmekten başka hiçbir hareket yapamadı.

Zaten bir süre sonra çocuk, onu saran kolların arasında yorgun düşüp uykuya dalmıştı. Kırmızı saçlı ise bunun yanlış olduğunu bilmesine rağmen küçük olanın düzenli nefesleri arasında, güzelliğine kapılmışcasına masum yüzünü izledi.

Bölümleri neden kısa tuttum bilmiyorum ama yazdığım 3 bölüm daha var. Bu hikaye çok hoşuma gitti ya böyle fluff bir JiHope çıkacak ortaya

Parfume Regret ° JiHopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin